Yıl, 1964. Seçimler vardır.
Ereğli’nin Hortu köyünde, biri ağa Cavlaz Ahmet diğeri Karayolları’nda işçi İsmet Hortu.
Bu iki kişi muhtar adayı olurlar.
Seçim sonuçlanır. Sandıklar açılır, oylar itinayla sayılmaktadır. Bir İsmet Hortu, bir Cavlaz Ahmet öne geçer.
Heyecandan kalpler vurmaya başlar. Oylar sayıldıkça, eşitlenir, eşitlenir ve eşit oyla seçim neticelenir.
Köylü merak içindedir. Şimdi ne olacak?
Durum Ereğli kaymakamı Sn. Sebahattin Çakmakoğlu’na intikal eder.
Kaymakam ne yapar?
Her iki adayı da çağırır. Ama gönlü, Cavlaz Ahmet’ten yanadır.
Birisi zengin ve ağa, öbürü Karayollarında işçi.
Uygun bir dille konuya girer. İsmet Hortu’ya, “Bak İsmet sen gençsin, daha çok seçimler olur. İleride de aday olursun. Hem de garibansın, maddi durumunda iyi sayılmaz” yollu konuşur ve adaylıktan çekilmesini ister. Devamla, “Ahmet ağa zengin, varlıklı gel rıza göster. Bu dönem muhtarlık mührünü Ahmet ağaya verelim.” Der
Bu tavsiye ve teklif karşısında İsmet Hortu, kaymakam Sebahhattin Bey’e: “Kaymakam bey sizi nasıl sevdiğimi bilirsiniz.” Değil mi diye sorar.
Kaymakam; “Bilmez miyim? Elbette bilirim. Sağ olasın.”
Ve Karayollarında işçi İsmet Hortu tarihi yanıtını yapıştırır.
“ İnan Kaymakam Bey! Sandıktan çıkan oy, benim şahsi oyum olsa; seve seve muhtarlıktan vaz geçerdim ve sizi de kırmamış olurdum.”
Bir an sessizlikten sonra İsmet Hortu devam eder: “Söyle kaymakam beyim ’Oy’ ne demektir?’”
Sebahattin Bey olgundur ve demokrasiyi özümsemiş bir bürokrattır. O da tarihi cevabını: “ Oy, milletin iradesidir İsmet.” Diyerek yanıtını verir.
İsmet, “Kaymakam Beyim! Şimdi siz bana İlkokul diploması bile olmayan fakat parası, malı mülkü olan Ahmet ağaya, ‘Milletin iradesini vermemi mi istiyorsun?”
Sebahattin Bey, aldığı cevap ve irade karşısında düşünür. Çıkış yolu aramaktadır.
“ Özür dilerim, hayırlı olsun İsmet. “ diyerek millet iradesine saygıyı tescil eder.
İşte demokrasi budur. Halk iradesi de, o iradeye saygı da budur.