Erdoğan ve Bahçeli ısrarla Millet ittifakının adayını açıklamasını istiyorlar.
Normalde bir adayın geç sahne alması diğerleri için bir avantajdır. Önde çıkan, geç çıkana göre bir hayli mesafe almış, kendisiyle ilgili bir kanaat oluşturmuş olur.
Normalde Erdoğan’ın bu avantajı bırakmaması gerekir.
Fakat her iki lider, neredeyse her vesile ile Millet İttifakına adayınız kim diye soruyor.
Bahçeli, son grup toplantısında bir adım daha atarak Kılıçdaroğlu’na; “adamsan kararını açıkla aday mısın, söyle” diye bir çağrıda bulundu.
Erdoğan ise, "cesaretin varsa adaylığını açıkla," dedi.
Meselenin püf noktası da burası.
Millet ittifakına adayınızı açıklayın çağrısı aslında Kılıçdaroğlu’na adaylığını açıkla anlamına geliyor.Bahçeli de Erdoğan da Kılıçdaroğlu’nun çıkıp Millet İttifakının adayıyım demesini istiyorlar.
Bazı yorumcuların iddia ettiği gibi bu sadece açıklanacak adayı hırpalamakla ilgili bir çağrı değil. Millet ittifakı kimi aday gösterirse göstersin Erdoğan ve Bahçeli’nin yıpratıcı bir kampanya yürüteceklerine şüphe yok. Bugüne kadar izledikleri politikaya bakıldığında hedefe varmak için –her yol mubahtır- çizgisini sürdüreceklerdir.
Ne yazık ki, AKP iktidarı ile birlikte sadece siyasetçilerin profili düşmedi, siyasi ahlak da büyük düşüş kaydetti. Daha kötüsü, bunun halka da sirayet etmesi. Baş nasıl hareket ederse ayak da öyle hareket ediyor. Bugünkü seviye, binlerce yıllık bir medeniyetin mirasçısı olan, gittiği yere ahlak ve adalet götüren bir millete yakışmıyor.
Erdoğan ve Bahçeli’nın “adamsan,cesaretin varsa adaylığını açıkla” ısrarının arkasında başka bir hesap yatıyor. Kılıçdaroğlu, dıştan Cumhur İttifakından, içten kendi partisinden gelen baskılara boyun eğerek adaylığını açıklarsa başka, açıklamayıp zamana yayarsa başka bir strateji işleyecek.
Kılıçdaroğlu,“adayım” derse çok büyük ihtimalle Cumhur İttifakı ,”erken seçim istiyordunuz, haydi seçime” diyecek, böyle bir durumda Türkiye Ekim veya Kasım ayında seçime gider. Çünkü Cumhur ittifakının bileşenleri Millet İttifakının adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu görmek istiyorlar. Din/mezhep ayrışması üzerinden siyaset yapmak isteyenler için Kılıçdaroğlu biçilmiş bir kaftan.
Kılıçdaroğlu, adayım demezse, “belki o zamana kadar bir mucize olur, ekonomi düzelir” düşüncesiyle, CB seçiminin normal zamanı beklenecek.
İşte Kılıçdaroğlu’nun damarına basılarak yapılan çağrıların arkasında böylesi bir hesap yatıyor.Seçimin tarihi Kılıçdaroğlu’na bağlı, adayım derse seçimin erken yapılma ihtimali zamanında yapılma ihtimalinden daha büyük.
Kılıçdaroğlu, ne der nasıl karar verir bunu zaman gösterecek, ancak bugüne kadar bu iktidardan kurtulmayı kendi beklentilerinin önüne alan bir kompozisyon çizdi. Altılı masadan onay almadan CB adaylığı ile ilgili fevri bir tavır sergilemeyecektir.
Türkiye kamplaşmalardan, siyasi gerilimlerden çok çekti. Hala darbelerin yaraları sarılamadı. Hala kanayan yanlarımız var.Yaşadığımız çağda milletleşemeyen toplumların ne hale geldiklerine, nasıl dağıldıklarına hep beraber tanıklık ettik. Siyasette menfaat devşirmek adına etnik, mezhep veya meşrep kimlikleri üzerinden hesaplaşmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Alevi de sunni de bu ülkenin gerçeği ve bir madalyonun iki yüzü gibidir. Ortak değerlerin farklı renkleri olan bu çizgiler üzerinden husumet değil, kardeşlik ve birlik üretilmelidir. Siyasette kazanmanın yolu ayrışma olmamalıdır. Önemli olan şu veya bu mezhebe mensubiyet değil,talip olunan makamın gerektirdiği meziyetlere sahip olmaktır. Siyaset bir etnik veya mezhep yarışı değildir, bırakın kardeş kalalım.