Bir insanın çok kolay yalan söyleyebilmesinin belli sebepleri vardır. Bunların başında Allah (cc) korkusu olmaması, dünya ve ahirette hesap vermekten çekinmemesi ve kullardan da utanmaması gelir.
En büyük insanlık olan İslam dini kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesini yalan sayar ve büyük günahlar arasında zikreder.
için İslam dininde ve ahlâk öğretilerinde kötü ve günah sayılmıştır.
Yaygınlığı ve etkisi, ağır sonuçlar doğurması gibi sebeplerle her devirde insanlığın en büyük ahlak problemlerinden birini oluşturan yalan, insanların birbirine düşmesine, toplumdaki huzur ve barışın bozulmasına sebep olduğu için, çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir. Bu açıdan dinimiz, yalan söylemeyi haram kılmış, dünyada da ahirette de huzur, mutluluk ve kurtuluşun doğru söylemekte olduğunu bildirmiştir.
Yalancılık çok çirkin bir ahlak çöküntüsüdür. Bu açıdan psikologlar yalanı bir ruh hastalığı olarak tarif ederler. Kur’an bu gerçeği şu ayetle ortaya koyar:
"Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.” (Bakara, 10)
Resulullah (sav) da münafıkları, “Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar.” Şeklinde tarif etmiştir.
İslam alimleri, İnsanların yalan söylemeye devam etmeleri halinde kalplerinin kararacağını ve sonunda Allah (cc) indinde yalancılar arasına kaydedileceğini bildirmişlerdir.
Atalarımız ise yalancıların yalanlarının çok kısa zamana ortaya çıkacağını belirtmek için, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demişlerdir.
İlk yalancı şeytandır. Bu vesile ile yalan söyleyenlerin atası da Şeytan’dır. Şeytan söylediği yalan ile Adem (as) Nebiye yasaklanmış fiili işletmiş ve cennetten kovulmasına sebep olmuştur.
Allah’tan korkmayanlar ve kullardan utanmayanlar rahatlıkla yalan söyler ama kısa zamanda ortaya çıkan gerçekler yalan söyleyeni fert ve toplum nezdinde rezil eder. Kişinin yalancı olduğu bir kere anlaşıldı mı, söylediği doğru sözlere de inanılmaz.
Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde yalanlar da hızla yayılma imkanına sahip olmuştur. Kötü niyetli kişiler özellikle sosyal medya kanalıyla uydurdukları yalanları kısa zamanda milyonlarca kişiye ulaştırabilir hale gelmiştir. Bugün ne yazık ki özellikle internet ortamında yayınlanan bilgiler herhangi bir kontrol mekanizmasına geçmeden yayınlanmaktadır.
Günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Ancak bu durum bize ulaşan her bilginin doğru olduğunu göstermez. Yine insanlar günlük yaşantılarında güvenilir olan ya da olmayan birçok kaynaktan bilgiye ulaşır ancak çoğu zaman bu bilgilerin doğruluğunu kontrol etmez ya da etme imkanı bulamaz. Hızlı, sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde insanlara ulaşan bilgiler, kötü niyetli kişiler eliyle provokasyona ve manipülasyonu müsait bir karmaşa ve bilgi kirliliği ortamı oluşturmaktadır.
Ne yazık ki ülkemiz yalan haber uydurma ve yayma konusunda kontrolsüz bir ortama sahiptir. Allah’tan korkmayan, kullardan utanmayan ve kanunlar önünde hesap vermekten mahrum olan kötü niyetli kişiler durmadan yalan haber üretmekte ve toplumun huzurunu kaçırmaya devam etmektedir.
Son zamanlarda ülkemiz üzerindeki felaketlerde bu durumun çok çarpıcı örneklerini gördük. İktidarla seçim sandıklarında hesaplaşamayan muhalefet ve fondaş medyaları tam anlamıyla bir yalan haber üretme merkezi haline gelmiştir.
Meydana gelen yangın ve sel felaketlerini bahane eden muhalefet partileri felaketler üzerinden iktidarı zora sokmayı hedefleyen yalan haberlere başvurmaktan çekinmemiştir.
Meydana gelen yangınlar hususunda devletin elindeki imkanları kullanmadığını ve özellikle THK uçaklarını kullanma yerine yurt dışından uçak kiraladıkları yalanını ortaya atan muhalefet partilerinin yalanları kısa zamanda ortaya çıkmış ve THK elinde kullanılacak uçak olmadığı bizzat ana muhalefet liderinin ağzından ortaya konmuştur.
Muhalefetin hakkında yalan ürettiği konulardan biri de ülkelerindeki zulümden kaçarak ülkemize sığınan mültecilerdir. Bu hususta akla ve mantığa sığmayan yüzlerce yalan üreten muhalefet partilerinin yalanları da kısa zamanda ellerinde patlamıştır.
Karadeniz bölgesinde meydana gelen sel baskınları hususunda da yalan haber üretmekten çekinmeyen muhalefet bu kez de bölgede yapılan HES konusunu istismar etmiş ve güya HES’lerin yıkıldığı yalanına sığınmıştır. Kastamonu’nun Bozkurt içesinde HES olmamasına rağmen ABD’deki bir HES resmini yayınlayarak Bozkurttaki sel baskınının sebebi olarak duyurma alçaklığını göstermişlerdir. Bu yalanları da ortaya çıkmasına rağmen Allah’tan korkmadıkları ve kuldan utanmadıkları için özür dileme gibi erdemi sergileyememişlerdir.
Bizdeki muhalefet sanki Nazi Almanya’sının Goebbels’ten eğitim almış gibidir. Malum olduğu üzere Goebbels’in yalanla ilgili şöyle der: “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.”
Yalanı kendilerine ilke edinen bu zihniyet geçmişte de Müslümanlar hakkında olmadık yalanlar uydurmuş ve bu yalanlar üzerinden akla hayale gelmeyen zulümleri irtikap etmişlerdir. Bir müftünün keçisi çalınmasına rağmen “Müftü keçi çaldı.” Diye haber yapabilen bu zihniyetin yapmayacağı kötülük yoktur.
Yalan söylemek şeytanca bir fiildir ve başta Firavunlar, Ebu Cehiller olmak üzere bütün münafıklar tarih boyunca yalana sarılmışlardır. Ne yazık ki bu zihniyet günümüzde de bütün ceberrutluğu, Allah’tan korkmazlığı ve kuldan utanmazlığı ile piyasada kol gezmektedir. Bunların varlığı Arif Nihat Asya’nın, “Ebu Lehep ölmedi Ya Resulullah. Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.” Şiirini aklımıza getirmektedir.
Aslında girdikleri seçimlerde yenilgi üzerine yenilgi yaşayan muhalefet partileri tam anlamıyla bir Mitomani hastalığına yakalanmışlardır.
Tehlikeli bir psikolojik rahatsızlık olarak görülen Mitomani, yalan söyleme hastalığı olarak kabul edilmekte ve hastalığı taşıyan kişilere Mitoman denilmektedir.
Mitomani hastalığının belirtileri, yalanda ısrarcı olunması, devamlı yalan söylemek ve söylenen yalanlara inanmalarıdır.
Sürekli yalan söyleyen Mitomanlar bir süre sonra kontrollerini kaybederek işin içinden çıkılmaz bir noktaya gelirler. Öyle ki kendi söyledikleri yalanlara da inanır hale gelirler. Ancak hasta olduklarını kabul etmekten kaçınırlar.
Bizdeki muhalefette söyledikleri yalanlarla Mitomanlıkta zirveye çıkmışlardır.
İşin ilginç tarafı Mitomanlar hasta olduklarını da asla kabul etmezler. Bu açıdan tedavi olmaya da asla yanaşmazlar.
Mitomani hastalığına yakalananlar tıpkı bizdeki muhalefet partileri gibi yalanlarının ortaya çıkması halinde herhangi bir pişmanlık duymazlar. Üstüne bir de sanki haklılarmış gibi alıngan davranışlar sergilerler.
Hülasa etmek gerekirse bu ülke Mitomani hastalığına yakalanmış muhalefet sebebiyle büyük zararlar görmektedir. Bu hastalıktan kurtulmadıkları müddetçe de asla iktidar yüzü göremeyeceklerdir. Zira milletimiz yalancılara asla prim vermez.