Siyaset

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Abdullah Öcalan ile ilgili açıklamaları

Abone Ol

“İHANET AÇILIMLARI” MUHSİN BAŞKAN’IN SUİKASTLE ŞEHİT EDİLMESİNDEN SONRA OLDU

PKK açılımı, Oslo rezaleti, İmralı ve Kandil’le görüşmeler, kirli pazarlıklar, yaşanan Habur rezaletleri, Barzani ve Şivan Perver hainine gösterilen karşılama ve ağırlama, Erdoğan’ın Kürdistan yaklaşımı, bölücülerin hem mecliste hem sokaklarda küstahlaşması, PKK’nın siyasallaşmasının sağlanması, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin ortaya çıkması, bunların hepsi milli lider, milletin adamı Muhsin Başkan’ın şehadetinden sonra oldu.

Muhsin Yazıcıoğlu 1993’den şehit düştüğü tarihe kadar görev yapan Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, Meclis Başkanlarını, bakanları, devletin hassas kurumlarını ülkenin “milli güvenliği“ konusunda hep uyarmış; “Çekiç Güç, Pentagon, CIA, Neoconlar, Mossad batılı istihbarat servisleri Bilderberg Group ve başta PKK olmak üzere Ortadoğu’daki bölücü hareketlere destek veriyor. PKK, çok uluslu şirket. Terörle müzakere olmaz mücadele olur.” demiştir.

liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu BOP projesi olan İmralı açılımına, PKK açılımına, Kürdistan açılımına, Ermeni açılımına, Dersim açılımına vb. ihanet açılımlarına hep karşı çıkmıştır. Küresel BOP projelerinin, “bağımsız Kürdistan” senaryolarının önünde en büyük engel milli lider Muhsin Yazıcıoğlu idi. Yazıcıoğlu, milli ve yerli duruşuyla iç ve dış odakların küresel merkezlerin oyununu bozuyordu.

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı ve AKP hükümetini şehadetinden önce defalarca uyaran Yazıcıoğlu; “PKK açılımı” Kürt Açılımı” ülkeye, vatana ihanettir. Türkiye’ye büyük zarar verir” demiş, “Kürt sorunu var diyen AKP Genel Başkanını cevaben “Kürt sorunu yok bölücülük” var diye tarihi bir uyarıda bulunmuştu.

Terör örgütü PKK’nın barış süreci, hükümetin çözüm süreci dediği bu süreci Muhsin Yazıcıoğlu “ihanet süreci” olarak görmüş ve karşı çıkmıştı. Devlet-PKK görüşmelerini terör örgütüne meşruiyet olarak görmüş ve bunu asla onaylamamıştı. 1993 sürecinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Celal Talabani’yi ve solcu danışmanlarını ve yine Başbakan Süleyman Demirel’in solcu danışmanlarını ve bazı devlet görevlilerini devreye sokarak Öcalan’la görüşmelerine PKK ile temas kurulmasına karşı çıkmış, yanlış bulmuş ve devleti yönetenlere “Çekiç Güç PKK’ya lojistik destek veriyor.”, “PKK silah bırakmaz. Terör baronları PKK’ya destek veriyor. Barzani’ye, Talabani’ye güvenmeyin. Talabani – Barzani Ortadoğu’nun Siyasi Fahişeleridir.” demiştir.

Son 30 yılın çok iyi bilinmesi lazım. Tarihe not düşmek amacıyla Muhsin Yazıcıoğlu’nun BOP, Barzani, Talabani, Öcalan ve PKK–I-KDP, KYB ile ilgili söylediklerini ve yine AKP iktidarına yaptığı uyarıları bir hatırlatmakta fayda var:

MUHSİN YAZICIOĞLU: “APO İDAM EDİLMEMEK KAYDIYLA TÜRKİYE’YE TESLİM EDİLDİ”

18 Nisan 1999 seçimleri öncesi Türk siyasi hayatı toplum mühendislerince yeniden dizayn edilmek istendi. Önce dışarıdan destekli Ecevit hükümetine terörist başı Öcalan, ABD/İsrail tarafından işi bitince 15 Şubat 1999 günü idam edilmemek şartıyla teslim edildi.

ABD ve İsrail kendisini yıllardır “TC” dediği Türkiye’ye teslim edince korkudan ödü patlayan terörist başı Öcalan, daha uçakta iken “Türkiye Cumhuriyeti devleti ile her türlü iş birliğini yapmaya hazırım” demişti. Sorgusunda sonra bülbül gibi şakıyarak örgüt ile ilgili birçok şeyi itiraf etmiş “Ben taşeronum, PKK’yı bütün istihbarat servisleri kullandı.” demiştir. Öcalan dış güçlerle, yabancı istihbarat servisleriyle ilişkilerini de anlatmış, örgütün kanlı eylemlerini tek tek sıralamış “pişmanım” demiştir. Sorgusunda, “Türk devletine hizmet etmeye hazırım yeter ki beni asmayın” diyen terörist başı, uluslararası güçlerin devreye girmesiyle idam edilmekten kurtarılmıştı.

Öcalan’ın İdam edilmemesini istiyordu. İdam edilmemesi şartıyla, Öcalan’ın yakalanmasına yardımcı olmuştu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit yıllar sonra “Bize niye Apo'yu verdiler onu hala ben de bilemiyorum. Amerikalılar neden verdi hala anlamaya çalışıyorum” derken, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise “Apo’yu biz yakalamadık. ABD yakaladı ve Türkiye’ye teslim etti” diyordu.

PKK çevreleri de, liderlerinin İdam edilmemesi kaydıyla teslim edildiğini her yerde açıkça söylüyorlardı. Apo’nun idamına karşı olan ABD, AB ve İsrail, “İmralı da yatsın yarın o bize orda da lazım olacak” diyordu. Bugün ülkemizde ve Ortadoğu da yaşananlar. Küresel güçlerin maşası Öcalan ve piyonları PKK üzerinden yıllar öncesinden nasıl hesaplar yaptıklarını göstermektedir.

Küresel diktatör ABD, terör rejimi İsrail ve Haçlı zihniyetli Avrupa Birliği, Öcalan’ın tahliye edilmesini, PKK’nın yasallaşmasını, güneydoğuda özerklik ilan edilmesini ve Kürtçenin de resmi dil olarak kabul edilmesini istiyordu. Küresel güçler, İmralı ve kandil ile müzakerelerin devamını Öcalan’ın “baş müzakereci” olarak masaya oturmasını istiyorlar, savunuyorlar. ABD ve diğer emperyalist güçler PKK ve Öcalan’ı istedikleri gibi kullanmaya devam ediyorlar.

MUHSİN YAZICIOĞLU : APO TÜRKİYE’NİN KUCAĞINA VERİLDİ

ABD,AB ,Küresel güçler, terörist başı Öcalan’ın idam edilmesine karşıydılar. İdam edilmemesi kaydıyla Öcalan’ı teslim ettiler. Muhsin Yazıcıoğlu, 2007 yılının Nisan ayında kendisiyle yapılan bir söyleşide “Apo Türkiye’nin kucağına verildi” diyor ve şunları söylüyordu:

“Bir milliyetçi olarak çok ağırıma gidiyor; ama Türkiye’nin iktidarlarının biraz dışarıda kurgulandığı ve içeride de uygulamaya sokulduğu kanaatindeyim. Maalesef dış odakların içerideki etkileri çok fazla ve bir takım dış projeler, konjonktürel olarak dış sorunlar içerideki siyaseti belirleyecek duruma geliyor. PKK’nın siyasallaştırılma sürecine sokulması, Kuzey Irak’ta Barzani, Talabani’nin rahatlatılması ve bunun için PKK’nın siyasallaştırılma sürecine sokulması gerekiyordu. Bunun içinde Apo’nun Suriye’den çıkıp, dolaştırılıp Türkiye’nin kucağına verildiğini düşünüyorum.”

PKK liderinin küresel güçlerce Türkiye’ye teslimatı, aslında BOP projesi (Ortadoğu ile ilgili olarak) kapsamında ileriye yönelik olarak uygulamaya sokulan küresel planın bir parçasıydı. Muhsin Yazıcıoğlu küresel planı gördü ve deşifre etti. Tıpkı 28 Şubatçıları, “Türkiye İran olmayacak, Cezayir olmayacak, ama Suriye olmasına da biz asla izin vermeyeceğiz” sözleriyle deşifre edip, maskelerini düşürdüğü gibi.

BBP lideri Yazıcıoğlu küresel güç odaklarının “Apo’yu asılmaması” kaydıyla Türkiye’ye teslim ettiklerini, teslim edilmesinin, Ortadoğu özellikle Irak’ın kuzeyi ve Suriye ile ilgili olduğunu her yerde söylüyordu. Yazıcıoğlu Öcalan’ın dış güçlerin “maşası” olduğunu stratejik maşa PKK’nın, “piyon” olduğunu söylüyordu. Dış politikayı çok iyi biliyor ve dış gelişmeleri çok iyi gözlemliyordu. Tarih şuuru ve dava bilinci çok yüksek olan Yazıcıoğlu diplomasi dilini çok iyi kullanarak iç ve dış mihraklara anladıkları dilden cevap vermişti.

MUHSİN YAZICIOĞLU : TERÖRİST BAŞI İDAM EDİLMELİDİR

Muhsin Yazıcıoğlu, terörist başı Öcalan’ın idam edilmesini savunuyor, bunu her yerde dile getiriyor ve 30 Mayıs 1999 tarihinde Ankara’da toplanan BBP küçük kurultayında şunları söylüyordu:

“Bilindiği üzere yarın Abdullah Öcalan adlı caninin yargılanma süreci başlıyor. Binlerce vatan evladının toprağa düşmesine, şehit olmasına ve milletimizin büyük acılar çekmesine mal olan terörist başının yargılanması büyük önem taşımaktadır. Mahkeme süratli hareket edip şehitlerin ruhunu ve kamu vicdanını rahatlatıcı bir karar almalıdır. Şehitlerimizin ruhunu ve kamu vicdanını yaralayacak hiçbir kararın asla kabul edilmeyeceği iyi idrak edilmelidir. Bugün Türkiye’nin dağlarında aldatılmış kandırılmış gençler vardır. Bunların topluma ve Türkiye’ye kazandırıcı adımlar atabilmek elbette önemlidir. Fakat bütün bunlar yapılırken eli kanlı terörist Apo, bölücü örgütün üst kademesi eline kan bulaşanlar kapsam dışı bırakılmalı, bunlar için af anlamına gelebilecek bir yola asla başvurulmamalıdır. Terörist başı hak ettiği cezaya çarptırılmalı, idam edilmelidir.”

16 Ocak 2000 tarihinde Ankara’nın Çubuk ilçesinde BBP ilçe teşkilatı tarafından düzenlenen, şehit ailelerinin ve şehit aileleri derneklerinin de destek verdiği mitingde bir konuşma yapan Yazıcıoğlu “Apo kadar idamı hak eden olmadı. Türkiye’de çok idamlar olmuştur. Ama idamı Apo kadar hak eden hiç kimse olmamıştır.” diyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu 2000 yılının Mart ortasında basında yer alan bir açıklamasında da “Apo hakkında idam kararının Başbakanlık’ta bekletilmesinin suç olduğunu” söylüyordu. 2000 yılının Mayıs sonunda yapılan BBP Erzurum İl Kongresinde konuşan Muhsin Yazıcıoğlu terörist başının idam edilmesinin dış güçlerin talimatı ile bilinçli olarak engellendiğini ileri sürerek şunları ifade etmişti:

“12 Eylül darbecileri birçok suçsuz insanı idam ettiler. Vatanını, milletini seven gencecik idealist gençler, zalimler tarafından idam edildiler. Bugün ise, 30 bin insanın ölümünden sorumlu olan, bebek katili, vatan haini, emperyalizmin maşası terörist başı Apo niye asılmıyor? Öcalan denen caninin asılmaması için küresel güçler baskı yapıyor.”

5 Mart 2000 tarihinde Aydın’da Asya Düğün Salonu’nda yapılan BBP 5. İl Olağan Kongresinde bir konuşma yapan Yazıcıoğlu; “Herkes Apocu kesildi, herkes Apo’nun canını kurtarmanın derdine düşmüştür. İç ve dış mihraklar Apo’yu koruyorlar, onun idam edilmemesi için Türkiye’ye baskı yapıyorlar. İlerde, devlet adına birileri, hükümet adına birileri, Apo ile masaya otururlarsa, müzakere yapmaya kalkarlarsa, terör örgütü PKK ile müzakere yapmaya ve onunla görüşmeye kalkarlarsa şaşırmayın. Çünkü bölücü terörün arkasında dış güçler var. Türkiye’yi yöneten iktidarlarda genelde hep ABD ve Batı emperyalizmine bağlı kalmışlardır. ” demişti.

MUHSİN YAZICIOĞLU: TERÖRİSTE SAHİP ÇIKMAK MODA OLDU

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 14 Ocak 2005 tarihinde Ankara’da yapılan DEHAP kongresinde İstiklal marşına yapılan saygısızlık ve terörist başı Öcalan lehine yapılan bölücü gösteriye sert tepki göstermiş, kongrede İmralı canisi için “ Sayın Abdullah Öcalan” diyen bölücülerin bu cesareti ABD ve AB den aldığını AKP iktidarının ise ses çıkartmadığını” söylemişti.

Yazıcıoğlu konuşmasının devamında şunları söylüyordu: “Kongrede bir bebek katili, uluslararası güç merkezlerinin maşası saygıyla anılıp alkışlarla yadedilmiştir. Bu ihanet ve teröre ortak olmaktır. Uluslararası güç merkezlerinin Türkiye’yi bölme çalışmalarının siyaset sahnesine taşınmasının gösterisidir. Olup bitenden ders alınmadığı ortaya çıkmıştır. Bunlara bayraklarının ve milli marşlarının ne olduğunun sorulması gerekir.”

Muhsin Yazıcıoğlu 15 Ağustos 2004 günü Sivas’ta düzenlenen “gardaşlar piknik şölen”inde, Van Valisi Hikmet Tan’a suikast girişiminde bulunan, jandarma karakollarımıza saldırarak bir çok vatan evladını şehit eden terör örgütü PKK militanlarının evlerine taziye ziyaretine giden, PKK uzantısı DTP’nin Diyarbakır Belediye Başkanı olan Osman Baydemire ateş püskürmüş ve şunları söylemişti: “Osman Baydemir denen vatan haini kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve güvenlik güçlerimizin dağlarda kovaladığı, çatışarak vurduğu, askerimizi, polisimizi şehit etmiş teröristin evine başsağlığına gidiyor. Yuh olsun sana. Bu ülkede yaşayacaksınız sonra o bayrağı indirmek isteyen bu milletin güvenlik gücüne kurşun sıkan vatan hainlerinin teröristlerin evine gideceksiniz. Var mı böyle bir şey, var mı böyle yağma nerede yaşıyorsunuz. Terör örgütü PKK’nın arkasında küresel diktatör ABD, AB ülkeleri var. Eski iktidar Apoyu idamdan kurtardı. Bugünkü iktidar AKP iktidarı ise Zanaları serbest bırakıp devlete meydan okumalarına izin veriyor. Bunlara karşı gerekirse yeniden Kuvayı Milliye ruhu yaratırız. Türkiye’nin bağımsızlığını, milli birliğini toprak bütünlüğünü korumaya hazırız.”

Muhsin Yazıcıoğlu tarihi uyarılarda bulunmaya devam ediyordu. Yazıcıoğlu Bayrağa uzanana eli bükme ve kırma konusunda Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşları herkesten evvel davranmaya çağırdı. Yazıcıoğlu, Bayrağa uzanan ele ses çıkarmayan suç ortağıdır” demiştir.

Yazıcıoğlu, 25 Mart 2005 günü Yeniçağ gazetesini ziyaretinde şu açıklamayı yapmıştı: “Bayrağımıza karşı densizlik yapan alçakları Kürt vatandaşlarımızdan hep ayırdık. Geçmişte HADEP kongresinde yapılan saygısızlıklar, DEHAP kongresinde de yaşandı. Ankara’da spor salonunda bayrağımız indirildi. HADEP kongresinde yine istiklal marşımıza ve bayrağımıza saygısızlık yapıldı. PKK uzantıları olan HADEP ve DEHAP kongrelerinde yapılan hainlikleri bütün milletimiz gördü. Bütün bunları Kürt vatandaşlarımızdan ayrı tuttuk. İşte şimdi tarihi fırsat: Bu bayrağın gölgesinde insanca yaşama şansı bulmuş, bu toprağın nimetini kullanan Kürt işadamlarına, aydınlarına, yazarlarına, yani samimi Kürt vatandaşlarımıza çok önemli bir görev düşüyor. Ben bir Türkmen olarak Türk bayrağına yapılan saldırı karşısında hangi duyarlılığı gösteriyorsam Kürt de aynı duyarlılığı göstermelidir. Benden evvel bayrağa uzanan eli bükmeli ve o kırmalıdır. Şimdi tam onun zamanı. Ben şimdi samimi vatanperver Kürt vatandaşlarımıza çok iş düştüğüne inanıyorum. Bunu görmediğimiz zaman üzülüyoruz. Bence bu ateşle oynamaktır. Üç beş çapulcu bu milletin tükürüğüyle boğulur. Ama kurunun yanında yaşın yanmaması için hepimizin hedefi bu topraklarda birlikte bağımsız devletimize sahip çıkarak vatan ve millet bütünlüğümüzü sağlayacaksak, tam böylesi bir ortamda Kürt, Türkmen bayrağımıza sahip çıkmalıyız. Bayrağımıza yapılan her türlü çirkin hareketin karşısında birlikte olmalıyız. Biz Bu ülkenin bütünlüğünü istiyoruz. Burada Kürt, Türkmen Alevi Sünni hepimiz şerefli bayrağımızın altında birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Bayrağa el uzandığında hep birlikte refleks gösterirsek milli birliğimizi sağlarız. Yok, bu şerefli bayrağa el uzatma cesaretini gösterenlere kim ses çıkarmazsa o, onunla suç ortağıdır. Bir gün siz onunla suç ortağısınız diyen çıkabilir. Çıktığı zaman düşünmek bile istemiyorum.”

31 Temmuz 2005 günü Aydın’da düzenlenen bir toplantıda PKK terör örgütü ile ilgili sert açıklamalar yapan Yazıcıoğlu şunları söylüyordu; “Hemen sınırımızın yani başında açıkça silahlı, bombalı eğitim görüyorlar. Terör kampı kuruyor, terör kampları açıyorlar. Türkiye’ye sızarak kanlı eylemler yapıyorlar. Her gün asker, polis, sivil vatandaşlarımız onların kurdukları hain tuzaklarda şehit ediliyor. Canlarımız gidiyor. Ülkemize sınırlarımızdan sızma varsa bunun kaynağı Kandil dağı ise vuracağız. Kandil dağını vuracağız ve terör üssüne şanlı bayrağımızı dikeceğiz, teröristleri imha edeceğiz. Bunun için kimseden izin almamız gerekmez, bataklığı kurutmak zorundayız.”

MUHSİN YAZICIOĞLU HER ZAMAN “KÜRT MESELESİ YOK, BÖLÜCÜLÜK VAR, BÖLÜCÜ TERÖR VAR.” DEMİŞTİR.

Kürt sorununun İçi boş bir kavram olduğunu ifade eden Yazıcıoğlu, 22 Ağustos 2005 tarihli Tercüman gazetesinde yer alan haberinde şunları söylüyordu; “Kürt sorunu yok. Kürt sorunu İçi boş bir kavram. AKP Genel Başkanına bir kez daha söylüyorum. Kürt sorunu var deme Bu sözü söyleyerek iç ve dış mihrakları sevindiriyorsun. Bölücülere cesaret veriyorsun.”

16 Eylül 2005 tarihli Yeniçağ gazetesinde yer alan bir başka açıklamasında da; “ Erdoğan Kürt sorunu kavramıyla terörü cesaretlendirdi. Macunu tüpünden çıkardı. Bu onların eseridir. Terörü sokağa Başbakan indirdi” diyordu.

10 Eylül 2005 günü Söğüt’teki şenliklere katılan Yazıcıoğlu Erdoğan’a yönelik eleştirilerini sürdürüyor ve; “Bölücübaşı serbest bırakılsın diyen, PKK’nın yasallaşmasını isteyen bölücülerin azgınlaşan faaliyetlerinde AKP iktidarının suçu büyük. Benim millet adına yaptığım siyasi mücadelede ödediğim bedelin KDV’sini versem sayın başbakan ve zevatı bunu ömür boyu kullanabilir. Biz tecrübelerimize dayanarak konuşup milleti uyarma görevini yapıyoruz. Asil tahrik bu aymazlara fırsat verenlerdir. Düğmeye “Kürt sorunu var” diyenler bastı. Bu macun tüpten böyle çıkarıldı.” diyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun eleştirilerine AKP “bize akıl verme” diyerek cevap veriyordu. Bunun üzerine Yazıcıoğlu, 17 Nisan 2016 Pazartesi günü AKP sözcülerine söylediği sert sözlerle; “Vatan ve toprak kutsaldır. Namus satılamaz ve kiraya verilemez. Bu iktidarın politikaları yüzünden terörün ulaştığı boyut ortada. Bunların milli bir anlayışı yok. Ben bunlara milli akıl veriyorum. Onlar ise ABD’nin ve AB’nin aklıyla hareket ediyorlar.” diye cevap veriyordu.

2006 yılının Nisan başında Ankara’da yapılan "Vatan ve Millet Sahipsiz Değildir" toplantısında konuşan Muhsin Yazıcıoğlu; “Kürt meselesi vardır” diyen çevrelerin tamamını eleştirmiştir.

19 Ağustos 2006 günü Rize’de düzenlediği basın toplantısında konuşan Muhsin Yazıcıoğlu bir kez daha şunu vurguluyordu: “Türkiye’de Kürt sorunu değil, terör sorunu vardır.”

Yazıcıoğlu, AKP iktidarının PKK çizgisinde çalışmalar yürüten sözde STK gibi yapılarla girdiği ilişkileri Türkiye için tehlikeli görmüş, Türkiye’nin milli güvenliğini tehlikeye sokan AKP politikalarına karşı çıkarak hükümete şu çağrıda bulunmuştu: “Eşkıya’ya, ateşkes değil teslim ol de. Eşkiyanın terör örgütünün statüsü olmaz, eşkıya terör örgütü ancak teslim olur”.

Büyük siyaset ve devlet adamı Muhsin Yazıcıoğlu, her konuda olduğu gibi terörist başı Öcalan ve PKK terör örgütü hakkında yıllar önce söylediği sözler ve yaptığı tespitler doğru çıkacak, teröristbaşı Öcalan Türkiye’nin başını ağrıtmaya devam edecek ve bugün NATO merkezli gladyonun elemanı Öcalan hiç beklemediği bir noktaya getirilecekti.

MUHSİN YAZICIOĞLU: TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜZAKERE OLMAZ, MÜCADELE OLUR

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 1993’ten beri Devlet-PKK, (MİT–PKK) görüşmelerini doğru bulmamış, “Türkiye’de PKK ve terör sorunu vardır. PKK ve terör örgütleri ile masaya oturulmaz, taviz verilmez ve pazarlık yapılmaz.” demiştir.

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’na göre İmralı ve Kandil’in arkasında ABD ve İngiltere vardı. Yazıcıoğlu her zaman, açıkça devleti yönetenlere, ülkeyi idare eden hükümet mensuplarına, Öcalan ile terör üssü Kandil ile görüşmeleri kesin demişti.

BBP lideri Yazıcıoğlu, Atlantik/İngiliz projesi olan “PKK açılımına” daima karşı çıkmış, İngiltere’nin ve terör rejimi İsrail’in, Ortadoğu’da bölücü hareketlere açık destek verdiğini, CIA, Mossad, Batılı istihbarat servislerinin PKK ile (Kandil) ilişkileri olduğunu defalarca vurgulamıştı.

Ülkemiz ve coğrafyamız üzerinde oynanan küresel oyunları yaptığı konuşmalarında defalarca ifade eden Yazıcıoğlu, terörist başı ve terör örgütü ile yapılan görüşmeleri, müzakereleri ülkenin milli güvenliği açısından yanlış olarak değerlendiriyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu, terör örgütü PKK ile müzakereyi savunan, “Devlet PKK ile görüşmeli, masaya oturmalı, İmralı ve Kandil muhatap alınmalı” diyen liberal-sol çevrelerin ve müstemlekeci aydınların bu bölücü taleplerinin, PKK’nın siyasallaşmasına ve bölücülüğün azgınlaşmasına zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramayacağını söylüyordu.

Yazıcıoğlu’na göre; müzakereyi savunanlar, bir nev’i terör örgütü PKK’nın sözcülüğüne soyunmuşlardı. Müzakereyi savunanlarla bölücüler aynı safta yer alarak ülkeye, demokrasiye ve millete ihanet ediyorlardı. Terörle müzakereyi savunanlar demokrasiye, barışa, kardeşliğe değil tam aksine Türkiye’nin bölünmesine ve parçalanmasına zemin hazırlıyorlardı. Müzakereci eğilimlere karşı çıkmak, her vatanseverin, her demokratın tarihî ve millî göreviydi.

Siyasal iktidarların, hükümet ve devlet görevlilerinin terör örgütüyle gizli kapaklı görüşme ve haberleşmelerinin ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verdiğini ifade eden Yazıcıoğlu, PKK ile müzakereyi savunan çevrelerin kesinlikle küresel odakların piyonu olduğunu vurgulamış, sürekli uyarılarda bulunarak, bölücülerin oyunlarına gelinmemesini istemiştir. “İmralı ve Kandil ile görüşmek çözüm değil, çözümsüzlüktür” diyen Yazıcıoğlu, “Devlet olmanın gereği; terör örgütü ile müzakere etmek değil, terörle mücadele etmek ve bölücü terörün kökünü kazımak, yok etmektir.” İfadelerini kullanıyordu.

30 Nisan 2006 yılında yapılan BBP 6. Olağan Büyük Kurultayı’nda terör örgütü ile yapılan görüşmelere karşı çıkan Yazıcıoğlu, bunun ülke ve devlet açısından son derece yanlış ve tehlikeli olduğunu söylüyordu.

Yazıcıoğlu bir başka konuşmada; “Ezan bu topraklarda susturulamaz. Vatan bir, millet bir, devlet bir, kıble bir, secde bir, Allah birdir. Bu kadar bire rağmen bu milleti bölmek isteyenler haindir. Kürtler kardeşimiz, PKK düşmanımızdır. Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.” demiştir. 9 Kasım 2008 tarihinde Ankara Atatürk Kapalı spor salonunda yapılan BBP 7. Olağan Kurultayı’nda terörle ilgili çok önemli açıklamalar yapmış, “Terörün kökünü BBP kazır” demişti.

Muhsin Yazıcıoğlu, terör örgütü PKK'nın Çekiç Güç'ün kanatları altında büyüdüğünü, PKK'yı emperyalist güçlerin paçavrası, DTP'yi ise PKK'nın siyasal kanadı olarak nitelemiş, PKK hareketinin en büyük Kürt düşmanı olduğunu, Kürtlere en büyük zararı terör örgütü PKK’nın verdiğini söylemiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere en baştan karşı çıkan tavır koyan ve mücadele eden milli bir lider ve siyaset adamıydı. 15 Nisan 2007 yılında yapılan BBP 2. Olağanüstü Büyük Kurultayında AKP iktidarını Barzani konusunda uyaran Muhsin Yazıcıoğlu, ABD taşeronu Mesud Barzani’ye, Barzani ailesine güvenmemeleri gerektiğini söylüyor ve kürsüden şöyle sesleniyordu;

“Aziz dava arkadaşlarım, ABD uşağı ve BOP taşeronlarından biri olan Mesud Barzani Türk devletine kafa tutuyor. Ne diyor? Kerkük, Musul’a karışırsanız biz de Türkiye’deki Kürtlerin yaşadığı şehirlere karışırız diyor. AKP iktidarı pısırık cevaplar veriyor. Yahudi uşağı Barzani ailesine hak ettiği cevabı vermiyor. Basiretsiz korkak ve ABD den çekinen bir iktidar var. Barzani AKP iktidarından çekinmiyor Niye? Çünkü başımıza çuval geçti ses çıkmadı. Musul ve Kerkük’e peşmerge valiler atanarak değiştirilmek istendi ses çıkmadı. Telafer’de Türkmen katliamı yapıldı ses yok. Ardından kırmızıçizgiler demişsiniz hepsi bir bir çizilmiş, ses yok. O zaman kim size inanır? İnanmaz. Nitekim inanmıyor da. El altından görüşürseniz, bir terör örgütüne hamilik yapan, terör örgütüne ağabeylik yapan bir kişiyi devlet başkanı gibi muamele görerek karşılarsanız kimse size aldırmaz.

Bu iktidar alttan alarak, boyun bükerek güya diplomatik bir lisan kullanıyor. Halbuki Barzani için illa da Amerika’ya bir şey söylenecekse, bir şey denilecekse değerli arkadaşlar ne demesi lazım? İtine köpeğine sahip ol, oraya girersem onları sen de kurtaramazsın. Evet, böyle denmesi lazım.

Yurdumun içinde her gün mayınlar döşeyen, bizi arkadan hançerleyen şehit kaldırtanlara gereken cevabı vereceğiz. Evet, hem de derhal ensesinden tutulup Diyarbakır Askeri Mahkemesi’nin önünde yargılanacak ve doğru götürülüp Habur’da infazı yapılacaktır. Hiç başka bir yolu yoktur bunun. Evet, maalesef Sayın Erdoğan’ın üslubuyla PKK büyüdü daha doğrusu PKK dirildi, Barzani büyüdü. Bakın bunun sebebi budur”.

Muhsin Yazıcıoğlu Barzani ve Talabani konusunda iktidarları hep uyarmasına rağmen siyasal iktidarlar Barzani ve Talabani ile ilişkilerini hep devam ettirecek, Barzani ve Talabani ile en yüksek ilişkileri 2002 yılından sonra AKP hükümetleri kuracaktı.

“DİYARBAKIR’DA YARGILAR, HABUR'DA ASARIZ”

Barzani ve Talabani ikilisi İkinci Körfez Savaşı sonrası ABD’nin Irak’ı işgali ve Saddam rejiminin devrilmesinden sonra elde ettikleri yeni konumlarla Türkiye’nin yaptıklarını unutacaklar, bölgede Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden politikalar izleyeceklerdi. Hatta öyle ki kırmızı pasaportu da iade ederek, “Türkiye’ye ihtiyacımız kalmadı” sözünü söyleyecek kadar ileri gitmişler, ABD, AB, İsrail destekli “Bağımsız Kürdistan” deyimini seslendirmeye başlamışlardır.

Dağlıca baskınında, Aktütün Karakolu baskınında askerlerimiz şehit edilirken PKK lider kadrolarının teslimini isteyen Türkiye’ye “Biz hiçbir Kürdü Türkiye’ye teslim etmeyiz hatta bir kediyi bile” diyen dönemin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Pro İsrail Barzani’ydi.

22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas’tan bağımsız milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, seçimden hemen önce 18 Temmuz günü Malatya’nın Darende ilçesinde yaptığı konuşmada terör ve Barzani konusuna değinerek şunları söylüyordu: “Bir aşiret lideri Barzani var. Kabadayılık yapıyor Türkiye'ye. Ben de diyorum ki, inşallah bir gün iktidar olursak Barzani'yi Diyarbakır'da yargılar, Habur'da asarız.”

BBP lideri Yazıcıoğlu’nun tespitleri her zaman doğru çıkmış, emperyalizmin maşası Barzani, bağımsız Kürdistan söyleminden vazgeçmemiş bunu her platformda dile getirmeye devam etmiştir.

DAĞLICA SALDIRISINI İLK ÖĞRENEN LİDER: MUHSİN YAZICIOĞLU

21 Ekim 2007 Pazar günü, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca’da askerlerimize pusu kuran ve ellerinde NATO silahları, Batılı ülkelerin silahları ile Mehmetçiklerimize saldırarak, 12 vatan evladını şehit eden, 16’sını yaralayan, 8’ini kaçıran, Kandil’e götüren PKK terör örgütünün kanlı saldırısını Almanya/Frankfurt’ta Avrupa Türk Birliği’nin (ATB) düzenlediği istişare toplantısında Dağlıca’dan bir vatan evladından gelen telefonla öğrenip, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e haber veren bir bilge devlet adamı, millet önderiydi Muhsin Yazıcıoğlu.

Muhsin Yazıcıoğlu, dağlıca saldırısının öğrenmesinin ardından Almanya programını yarıda keserek Ankara’ya dönmüş, Dağlıca olayını ve yaptığı görüşmeleri BBP divan toplantısında parti yönetimi ile de paylaşmıştır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 22 Ekim 2007 günü, terör konusunda görüşlerini almak üzere Muhsin Yazıcıoğlu’nu Çankaya köşküne davet etmiş, Muhsin Yazıcıoğlu Cumhurbaşkanı Gül’e Dağlıca baskını tek başına PKK’nın işi değil, arkasında küresel destek ve yabancı istihbarat servislerin olduğunu söylemiş ve terörle mücadele konusunda 9 maddelik çözüm önerisi raporunu sunmuştur.

KOBRALARLA, KORUMA ORDULARIYLA DEĞİL; DAVA ARKADAŞLARIYLA ŞIRNAK, DİYARBAKIR, MARDİN SOKAKLARINDA

Cumhurbaşkanı ile görüşmenin ardından Muhsin Yazıcıoğlu’nun Başkanlığında BBP Başkanlık Divanı 23 Ekim günü Diyarbakır, Mardin, Şırnak illerine gidip şehit ailelerini ziyaret etmiş, teröre karşı bölücülüğe birlik mesajları vermiştir.

Hükümet, TSK, MİT uykuda. Muhsin Yazıcıoğlu ise dava arkadaşlarıyla bölgede, halkın içindeler. Muhsin Yazıcıoğlu, Şırnak’ta, Mardin’de Diyarbakır’da, Bingöl’de, Batman’da sokaklarda geziyor, vatandaşlarla sohbet ediyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu, BBP başkanlık divanı ile yaptığı güneydoğu gezisi sonrası 24 Ekim günü Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Terör örgütü PKK küresel kapitalist emperyalist sistemin ve uluslararası sermayenin maşası ve BOP projesinin bir parçasıdır.” demiştir.

BOP’ÇULARIN HAZIRLADIĞI KÜRT RAPORLARINA SERT TEPKİ GÖSTERDİ

Milletin adamı Şehit Yazıcıoğlu, ABD dış politikasında her zaman Yahudi lobilerinin, Yahudi asıllı politikacıların, diplomatların, istihbarat şeflerinin etkili olduğunu hep vurgulamıştır. İsrail’e ve İsrail’in temsil ettiği çizgiye bağlı olan “Neoconlar” olarak bilinen çevre, Ortadoğu’da Barzani’ye, Talabani’ye, her zaman açık destek vermişlerdir. Washington yönetimi ve Neoconlar PKK ya her zaman destek vermiştir.

BOP teorisyenleri bir CIA kuruluşu olan Atlantik Konseyi, 1990’ların sonlarından itibaren “PKK açılımları” üzerine çalışıyor, raporlar hazırlayıp, toplantılar yapıyordu. AKP hükümetinin “çözüm süreci” dediği PKK açılımının mimarı Washington’du. İlk açılımlar, ABD-İngiltere işbirliği ile hazırlandı ve planlandı.

2005 yılında “Kürt açılımı” denilen gizli hazırlıklar 2007 yılından itibaren hızlandırıldı. AKP hükümeti Washington/Pentagon birlikteliğiyle hazırlanan bu küresel açılım planına tam destek verdi. Önce Washington merkezi bir “açılım koordinatörlüğü” oluşturuldu. Koordinasyon/koordinatörlük bir ABD planı ve bir BOP senaryosudur. Bu merkeze çalışmak üzere CIA’nın, Ortadoğu ve özellikle Türkiye masasına bakan en önemli elemanları getirildi. Seçilen CIA mensupları AKP hükümetini de çok yakından tanıyan kimselerdi. CIA’nın Türkiye uzmanları, 2006’dan beri Washington, Londra, Brüksel ve Tel Aviv’de gizli toplantılar yaptı.

Yurtdışındaki ve yurtiçindeki CIA’ya bağlı bürolar, merkezler, “Think-Thank” kuruluşları “Çalıştaylar” adıyla PKK açılımını desteklemek için toplantılar düzenledi. Bu küresel toplantıları organize edenlerin hedefinde Türkiye’nin çözülmesi vardı. Washington, Brüksel, Paris’te olduğu gibi Londra’da da küresel sermayenin ve istihbarat servislerinin himayesinde Türkiye’yi de ilgilendiren kirli ve karanlık toplantılar yapılıyordu. Türkiye üzerinde çalışan CIA uzmanlarından Yahudi Henri Barkey’in, 2008 yılında Obama’ya sunduğu Kürt raporu’da “PKK açılımı” ile bire bir örtüşmektedir.

CIA’nin istasyon şeflerinden Graham Fuller ile birlikte Türkiye üzerine raporlar hazırlayan Henri Barkey, ABD’ye bağımlı siyasi iktidarın zaman zaman yol haritasını çizmekte, AKP’nin açılım sürecindeki yol haritasını da Henri Barkey ve David Phillps’in ABD yönetimine sunduğu raporlar oluşturmaktadır. Henri Barkey 1997 yılında Graham Fuller ile “Kürt sorunu” raporunu hazırlayan isimdir. 2009 Açılım sürecinin mimarıydı.

Henri Barkey’in 2008 yılı Eylül ayında Obama’ya sunduğu “Kürdistan Üzerinde Çatışmayı Önleme” adlı raporunda PKK’lıların dağdan inmesi, Kürtçenin resmi dil olması ve Türkiye’nin PKK’lılara soruşturmaya uğrama kaygısı olmadan Türkiye’ye dönmelerini sağlayacak şekilde af ilan edilmesi gibi birçok öneri yer alıyordu. Henri Barkey’in raporunda ayrıca Türkiye’nin Güneydoğu’sunun Kürdistan olarak gösteren bir haritanın olması da planın nihai amacını ortaya koyar nitelikteydi. AKP hükümeti de Barkey’in çizdiği yol haritası üzerinden açılımlarını başlatmıştı.

Paul Henze, Peter Galbrait, Graham E. Fuller Richard Perle, Morton Abramowitz, Henri Barkey, David Phillips gibi birçok CIA uzmanı ve eski diplomatlar Türkiye üzerinde yaptıkları çalışmaları Washington’a rapor halinde sunmuşlardır.

İstanbullu bir Musevi olan Prof. Henri Barkey’in raporundan kısa bir süre önce David L. Phillips’de 15 Ekim 2007 tarihinde yine PKK ile ilgili bir rapor hazırlamış ve Washington’a sunmuştu. CIA akademisyeni David L. Phillips’in Türkiye’ye federasyon önerisi yaptığı raporda şunlar yer alıyordu:

-PKK’nın yasallaştırılması ve dağdan inişlerin serbest bırakılması

-PKK’lılar için genel af çıkartılması

-Türkiye teröre çözüm sürecinde DTP’yi arabulucu olarak kullanmalı

-Türkiye, Kerkük’ün Kürdistan’a katılmasını engelleme çabasına son vermeli

-Irak Kürt Yönetimiyle işbirliğini genişletmeli Barzani ile her konuda işbirliği yapmalı

-Abdullah Öcalan muhatap kabul edilmeli ve serbest bırakılmalı

Her iki bölücü raporda da Türkiye’nin içişlerine açıkça müdahale ediliyordu. Bu raporlar Amerikan yönetimine sunulduktan sonra uygulaması için AKP hükümetine servis edilmişti. Bölücülerin hamisi David L. Philips, Washington’daki Neoconlar ile birlikte PKK açılımını AKP hükümetine dikte ettirenlerdendir.

13-15 Nisan 2009’da, Washington’da ABD istihbarat teşkilatlarıyla bağlantılı olduğu bilinen ,Atlantik Konseyi ( Atlantic Council) AKP hükümetinin başlatacağı açılımlarla ilgili küresel bir toplantı yaptı. Türkiye ve Irak’tan gelen 14 kişinin katıldığı karanlık toplantıya, her biri CIA’dan yetişme diplomatlar, ABD’nin Türkiye’de ve Ortadoğu’da görev yapmış bazı büyükelçiler de katıldı. Türkiye aleyhine kararların alındığı toplantıda konuşulanlar hem Washington’a hem de ona bağımlı olan AKP hükümetine bir rapor halinde sunuldu. ABD Kongresi’ne sunulan “Kürt açılımı” raporları, açılımın ABD projesi olduğunun da açık bir bir ispatıdır. Yabancı bir ülkenin (İngiltere vb.) koordinatörlüğünde Oslo’da ve başka yerlerde defalarca yapılan kirli ve karanlık görüşmelerde alınan kararlar tiyatro perdeleri halinde merhale merhale bugün sahneleniyor. Ufku geniş, analizleri her zaman doğru çıkan, ileri görüşlü olan Muhsin Yazıcıoğlu bugünleri o günlerden görmüş, haklı çıkmıştı.

MUHSİN BAŞKAN 4 CUMHURBAŞKANINA, 4 BAŞBAKANA TERÖRLE MÜCADELE RAPORU VERMİŞ, TERÖRÜN ARKASINDA KÜRESEL EMPERYALİZM VAR DEMİŞ VE ONLARI UYARMIŞTI

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu 22 Ekim 2007 günü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e “Terörle Mücadele Raporu” sundu. Raporda PKK terör örgütünün yapısı, finans kaynakları, iç ve dış bağlantıları, hedefleri anlatıldıktan sonra Habur sınır kapısının kapatılması, su şişirme yöntemiyle bölgede barajlar kurularak teröristlerin geçişinin önlenmesi, ABD üslerinin kapatılması, Irak sınırında 70 km tampon bölge oluşturulması gibi öneriler bulunuyordu.

Devletin kurumları, ülkeyi yönetenler, Muhsin Yazıcıoğlu’nun terörle mücadele raporlarını ve çözüm tespitlerini ciddi görmüşler, etkilenmişler, ama bir türlü gereğini yapmamışlardır. Muhsin Yazıcıoğlu, bölücü terör örgütü PKK’nın arkasında ABD, İsrail, İngiltere ve bazı AB ülkeleri var demiştir. PKK’nın, stratejik bir maşa olduğunu, daima dile getirmiş ve terörle mücadele ile ilgili görüşlerini, tekliflerini Cumhurbaşkanlığı yapan Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, (şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a) Başbakanlık ve Bakanlık yapan birçok siyasetçiye ve siyasi parti liderlerine sunmuş ve çözüm önerilerini onlara anlatmıştır.

Muhsin Başkan, Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Özal’a, Demirel’e ve Abdullah Gül’e hükümet yetkililerine terörle mücadeleyle ilgili en geniş, kapsamlı raporları sunmuş ve çözüm önerilerini vermiş bir lider ve devlet adamı idi.

MUHSİN YAZICIOĞLU, KÜRESEL EMPERYALİST SİSTEM VE ONUN İŞ BİRLİKÇİLERİYLE MÜCADELE ETTİ

Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca her türlü emperyalizm, liberal kapitalist sistem ile iç ve dış karanlık mihraklarla daima mücadele etti. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine asla boyun eğmedi.

Muhsin Yazıcıoğlu “KDP, KYB, PKK vb. her biri stratejik maşa olan taşeron örgütlerin arkasında ABD, İsrail, İngiltere, vb. emperyalist ülkeler var” demiştir. Bunların BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere hizmet ettiğini daima en net bir şekilde söylemiştir.

Anglosakson çizgisinin Türkiye ve Orta Doğu’daki kirli ve karanlık oyunlarına, İngiliz ve Yahudi fitnesine, Atlantik Konseyi’ne, dünyadaki çete başlarına meydan okuyan Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Kapitalist-emperyalist sistemle, Atlantik haydutlarıyla, Atlantik iş birlikçileriyle kararlı bir şekilde mücadele eden, BOP’çuların, BİP’çilerin, Atlantikçilerin “İkinci İsrail Projesine” karşı çıkan, tavizsiz bir Türk milliyetçisiydi.

ABD ve İngiltere’den oluşan Anglosakson ittifakı ve onun Orta Doğu’daki iş birlikçisi İsrail’in bölgedeki oyunlarına ve küresel proje olan BOP, BİP ve BAP’a karşı koyan tek liderdi.

Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, BOP, BİP vb. küresel, emperyalist projelere, bölgemizde ABD, İngiltere, İsrail üçlüsü tarafından kurulmak istenen ikinci İsrail’e karşı çıktığı için şehit edilmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, küresel güç merkezlerine koşmadı. Siyonist merkezlerde konuşmalar yapmadı. Yahudi lobilerinden, İngiliz kraliçesinden madalya almadı. CIA istasyon şefleri ile yurt içinde yurt dışında gizli kapaklı görüşmeler yapmadı. Malikânelerde, ofislerde bir araya gelmedi. Sabah kahvaltılarında, akşam yemeklerinde onlarla oturup yemek yemedi.

ABD, AB ve Davos’ta dünyayı yönetmeye çalışan dünya kapitalizminden icazet almadı. Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca küresel güç merkezleriyle mücadele etti. Muhsin Yazıcıoğlu’na küresel emperyalist güçler diz çöktürtemedi. Bu ülkede, bu coğrafyada emperyalizme boyun eğenler, iş birlikçiliğini, taşeronluğunu yapanlar oldu. Ancak, milli lider Muhsin Yazıcıoğlu, emperyalizme boyun eğmedi, emir ve talimat almadı, dışa bağımlı olmadı, güç odaklarının önünde eğilmedi, küresel diktatörlerin, karanlık merkezlerin emrine girmedi, onlarla kirli ve karanlık ilişkiler kurmadı.

Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı ‘çözüm süreci’ denilen ihanet süreci, Habur rezaletleri, Oslo ve Brüksel’de İngiltere’nin himayesinde PKK terör örgütü ile yapılan kirli ve karanlık görüşmeler, İmralı ve HDP ile yapılan müzakereler gerçekleşmezdi. 2013-2015 arası 32 kez İmralı’ya giden, özerklik–özyönetim isteyen BDP/HDP heyetinin teröristbaşı ile görüşmesine izin veren AKP iktidarı, Muhsin Yazıcıoğlu suikastini görmezden gelmiştir.

İmralı’ canisinin mektup ve mesajlarını 17 kez Kandil’e götürüp, terör örgütü PKK’nın, lider isimleriyle görüşüp dönüşte, onların mektuplarını, mesajlarını tekrar İmralı’ya ve AKP yönetimine ileten BDP/HDP heyeti ile müzakerelerde bulunan, 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe mutabakatını imzalayan NATO’cu HDP ile poz veren AKP iktidarı ömrü bölücülükle, emperyalizm ile mücadeleyle geçmiş Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu’na yapılan suikastı bilerek bilinçli olarak hep “kaza” olarak görmüştür.

Arşiv: