Mümtazer Türköne, Medyascope'daki yazısında Osman Sınav'ı anlattı.

"“Keskin feraset, keramete kıç attırır.” diyerek Osman Sınav'ın sözlerini hatırlatan Türköne,

"Birkaç kere babasından naklen severek tekrarladığı bu söz, hayatında çok önemli bir düstur olmalıydı. Feraset ile kerameti karşı karşıya getiren bu aforizma, aslında derin Anadolu irfanının kadere teslim olan geleneğe karşı isyanıydı. Kaderciliğe, hurafelere ve mucizelere bağlı bir cenderenin içinden hayatı çekip çıkartarak zekânın, cesaretin, emeğin ve yaratıcılığın belirlediği bir alanda at koşturmak, alışılmamış bambaşka bir ufuktu ve keramete bel bağlayanlar eninde sonunda bu ferasete teslim olacaktı." ifadelerini kullandı.

Türköne, yazısının devamında şunları kaleme aldı:

"Feraset, hayatı sizin iradeniz dışındaki tesadüflere, daha çok da mucizelere terk etmek yerine, zekâyı, sezgiyi, cesareti, teşebbüsü seferber edip dizginleri ele geçirmektir.

Osman Sınav’ı tanıyanlar, sevenler ve eserlerini takdir edenler bu ferasete teslim olanlardır.

Aynı yaştaydık ve 70’li yılların tüketici kavgaları içinde aynı gelenekten geliyorduk. Günlerce uğraştıktan sonra sabaha doğru dergiyi matbaaya verip, salaş bir lokantada mercimek çorbasının içine ekmek ve pul biber basarak midenin açlığını bastırmak, sonra çorba parasını ödemek için bütün bozuk paraları yan yana getirme işini ben Ankara’da o İstanbul’da aynı zamanlarda yapmışız.

Sinemada titizlik, hayatta derinlik

Cins kafalar kolay yetişmiyor. Osman Sınav’ın başardıkları içinde zekâsının, yeteneklerinin ve cesaretinin yanında koca bir nesil olarak yaşadıklarımızın da çok fazla payı var. İnsanı tanımak, ruhunu kavramak, toplumu sinir uçlarından yakalamak ve onun üzerine en etkileyici ve sürükleyici görsel sanatı, yani sinemayı inşa yerleştirmek ve kitlelere mal olmak kolay değil. Osman Sınav bir ressamdı. Resim sanatı kendini ayrıntılarda gösterir. Ondan hafızanıza kazınan sahnelerin her biri bir ressamın titizliğinin eseridir. Titizliğin, yani kılı kırk yaran bir emeğin.

Dünyanın her yerinde mafya var. Latin Amerika mafyası ile Türk mafyasını karşılaştırırsanız, aynı acımasızlıkta bizimkinin usul erkan bilen, kuralları, özgün bir jargonu ve edebiyatı olan bir mafya türü olarak öne çıktığını görebilirsiniz. İyi mi kötü mü? Mafyaya oturup kalkmasını, giyinmesini, konuşmasını, racon dağarcığını, çocuğa ve kadına dokunmamasını, uyuşturucu ve kadın ticaretinden uzak durmanın ahlâkî bir zorunluluk olduğunu öğreten Osman Sınav oldu. Hala tedavülde olan aforizmaların rahmetli Ömer Lütfi Mete’ye ait olduğunu unutmayın.

Belediye Personelinin Son Yolculuğu Belediye Personelinin Son Yolculuğu

Size iyi senaristler lâzım. Mustafa Kutlu, Ömer Lütfi Mete, Şevket Çalık Dedelioğlu gibi yüksek bir uyumla çalıştığı senaristler de, hayat macerasında karşısına çıkan dostlarıydı. Kitleleşen ve daha sonra ticarî değeri yüzünden kitsche dönüşüp sürekli tekrarlanan eserlerini, Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Ekmek Teknesi, Sen Anlat Karadeniz’i bir kenara bırakın. Mustafa Kutlu’nun yazdığı Uzun Hikâye’deki sol-sosyalist dilin ve anlatımın düzeyine, bu alanda tekel olan solcular bile çıkamamıştır. 2013’te senaryosunu kendisinin yazıp çektiği Aşk Kırmızı isimli sinema filmi ise bana sorarsanız Osman Sınav’ın ulaştığı zirvedir. Fransızların “menage a trois” (aşk üçgeni) dedikleri yoz bir hikâye, erkek penceresinden en derinlere inerek bu filmde çarpıcı bir şekilde anlatılır. Bu başarılı eserden nasıl zarar ettiğini gülerek anlatmıştı.

Salacak’ta, Kızkulesi’ni ve Haliç köprüsünün merkezde yer aldığı Avrupa manzarasını panoramik olarak kuş bakışı gören evinde, çok derinlerde sakladıklarımıza dair uzun sohbetlerimiz olmuştu. Saygılı, ölçülü, nazik ve en önemlisi hayatın her alanına dair merakları olan bir adamdı. O meş’um hastalığına rağmen elektronik sigaradan vazgeçmemişti. İki defa kanseri tamamen yenmiş, temizlenmişti. “Beni hayata yeniden bağlayacak bir proje lâzım” diyerek benden bir synopsis istemişti. Ana temayı adalet duygusu ile intikam arasında savrulma olarak belirlemiştik. “Hayata bağlanmak” dediği için, işi gücü bırakıp beş sayfalık bir synopsis yazıp göndermiştim. Üç kere üzerinden geçtik ve sonra… Öylece kaldı. Maalesef hayata bağlanamadı."