Bu ülke Müslüman'dır, hepimiz dinimizi gözümüz gibi sakınır, ona saygı duyarız. Dine saygı, onu kullanmamak, arkasına saklanarak yanlış işler yapmamaktır.
Buna siyaset dahildir.
Siyasetle karılmış bir din, din olma özelliğini kaybeder.
Onun için M.Said al-Ashmawy;"Allah İslam'ın bir din olmasını istemişti; ama insanlar onu bir siyaset yapmaya kalkıştılar,"der.
Bu doğru bir sözdür. İslam toplumları giderek birer ahlak toplumu olmaktan, birer siyasal topluluğa döndüler.
İslam ahlakı önceler, siyaset ise siyaseti.
Ahlakın, edebin, terbiyenin, dayanışmanın, merhametin, kul hakkı duyarlılığının geride kaldığı bir toplum adıyla Müslüman olsa da, İslami bir topluluk olarak mütalaa edilemez.
Her dinin emirleri yasakları vardır. İnanan insanlar, o emir ve yasakların bir kısmına uymasalar bile onlara inanırlar.
İnandığınız müddetçe dini yaşamınızda eksiklikle olsa da, din çerçevesi içinde kalmaya devam edersiniz.
Lakin dinin dünyaya alet edilmesi, ikbal aracı haline getirilmesi başkadır.
Bugün insanların dinden, imandan soğumasından bahsediyoruz. İnsanların soğuduğu din, menfaatperestlerin, muhterislerin kendi çıkarlarına göre yonttukları dindir. Gerçek din, bu gibi durumlarda firar eder, dindar sinelere çekilerek orada kendini korur.
Siyaset dünya işlerine bakar, görevi insanla insan, insanla toplum, ve devlet arasındaki münasebetleri tanzimdir. Ona dini bir kisve giydirmek, meşruluğunu Allah'a bağlamak daha başından itibaren onu sorgulanamaz, eleştirilemez hale getirmektir. Eleştiri ile kutsallık arasında şöyle bir ilişki vardır: Kutsallaştırdığınızı eleştiremez, eleştiremediğinizi kutsallaştırırsınız.
Ashmawy, bu gerçekten hareketle, ilk Müslümanlar için siyasal iktidarın, Allah'tan kaynaklanan bir iktidar değil,insanların iradesinden çıkan sivil bir iktidar olduğunu söyler.
Bir iktidarın meşruiyetini Allah'tan alması ile, meşruiyetini insanlardan alması çok farklı sonuçlar doğurur.Allah'tan alınan bir iktidar, eleştiriye kapalıdır, tartışmanın, demokrasinin konusu olamaz. Halkın öyle bir iktidarı değiştirme yetkisi de yoktur. Yetkiyi Allah'tan alan, yetkisini ancak ona devreder. Bu da kaydı hayatla iktidarda kalmak anlamına gelir. Oysa meşruiyetin halktan alınması, bizi demokrasiye götürür. Siyaseti eleştiriye açık hale getirir.
İslam toplumları beşeri alanda kalması gereken siyaseti bu alanda tutamadıkları için din adına konuşanların sömürüsünden kurtulamamışlardır.Bu hastalık Emevilerden çıkarak bütün Müslüman toplumlara sirayet etmiştir. Dinle karşı karşıya gelme korkusu, demokrasinin yolunu kesmiş,siyaset Emeviler döneminde nasıl anlaşılmışsa öylece kalmıştır. Oysa demokrasiye gidişin ilk şartı, dünya işini dünyevi alanda tutmak, ona kutsiyet izafe ederek dokunulmaz hale getirmemektir.Hz. Ebubekir'de de Hz.Ömer'de de bu şuur vardır. Her iki halife yetkiyi Tanrıdan değil, toplumdan aldıklarının bilinci ile hareket etmişlerdir. Hz.Ömer'e "seni kılıçlarımızla düzeltiriz" diyen sahabe de bu bilinçtedir.Aslında o dönemdeki bir kısım isyanlar da -hilafete- dolayısıyla hükümete bir kutsiyet atfedilmediğinin göstergesidir. Hilafetin(hükümetin) bir kutsiyeti olsa hz.Ayşe ve hz.Zübeyir gibi büyük sahabiler Hz.Ali'ye karşı savaşırlar mıydı?
Bu kadar izah şunun için, CB Erdoğan geçen hafta faiz indirimini savunurken nas var diyerek politikasının meşruiyetini İslam'a bağlamaya çalıştı.Kuran'daki faiz yasağını tartışacak değilim, Allah kitabında ne demişse doğrudur. Lakin, neyin faiz, neyin olmadığı ile ilgili ciltler dolusu kitap yazılmıştır. İktidarın ikide bir atıfta bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu, hem de Şeyh-ül İslam fetvasıyla belli miktarlarda faiz uygulamıştır.
İtirazım şunadır; yüzde 16 faizi yüzde 15'e indirirken nas var demek, aynı zamanda yüzde 15'i nassın delaleti ile meşru görmektir.Yüzde 16'ya cevaz vermeyen ama yüzde 15'e cevaz veren bir din. Bu, faiz yüzde 1 inince nassa uygun olur anlamına gelir. Böyle bir meşrulaştırma gerekçesi olabilir mi? Ama daha kötüsü, Kuran'ı milletin önüne atarak, sorumluluğu nassa yüklemektir. Yaptığım nassın gereğidir dediğiniz zaman her şeyden nas sorumludur demektir. Bu dinin arkasına saklanmak, onu kullanmak değildir de nedir?.
İşte gençlerin, İslam'a pamuk ipliği ile bağlı olanların kafası böyle karışıyor. Partimizi, siyasetimizi, koltuğumuzu kurtaralım derken İslam'ı feda ediyoruz