Sn. Erdoğan’ın, “Biz TEOG’la mı geldik” demesiyle Eğitim sisteminde büyük bir yara olan TEOG kaldırıldı. Yerine ne getirildi? Acaba gelen sistem daha mı çağdaş, daha mı verimli?
M. Bakanı Sn. İsmet Yılmaz yeni sistemi açıkladı. Yandaş medya ve yandaş yazar-çizerler, övgüde kusur etmediler. Karşıtlar ise söylenmedik söz bırakmadılar.
Önemli olan bu değişiklik, Türk milli eğitimine ne getiriyor, ne götürüyor olmalı değil mi? Geleceğimiz çocuklarımızı yarış pistlerinden çekebilecek miyiz? Onları çağdaş ve yormadan çocukluklarını da yaşatarak geleceğe hazırlayabilecek miyiz?
Yeni sistemin artıları da var eksileri de. Bunu peşin peşin söylemekte fayda var.
Şunu unutmayalım ki her SINAV, eğitimin çaresi değil sorunudur.
Eve yakın okula yerleştirmek zaten olağan şeydi. Evine yakın okulda okuyacak öğrencinin sınava girmesi, sınav stresi yaşamasına gerek var mı?
Türkiye’de Anadolu liseleri İmam-Hatip liselerinin iki katı; bunda korkulacak bir şey yok. Asıl korkulacak şey, her okulu İmam-Hatipleştirmesi olmalıdır.
İmam-Hatip okullarının pek de tercih edilen okullar olmadığı ortada. Fen liseleri, Anadolu liselerinde doluluk ve tercih %100 de yüzler iken; yönlendirmelere rağmen İmam-Hatiplerde ancak % 65’ler civarındadır. Dökme suyla değirmenin dönmediği görüldü. Hükümetin bu gerçeği göz önüne alarak daha realist bir eğitim programına yönelmesi gerekmektedir. Her okulu İmam-Hatip her öğrenciyi de İmam-Hatipli yapmak inadından vaz geçmeli, taleplere göre eğitimi şekillendirmelidir.
Öyle bir sistem getirmeliyiz ki, yetenek ve beceriye dayalı bir eğitimle çocuklarımızı buluşturmalıyız. Türk eğitim sisteminin ilk sekiz yılı TEOG’a diğer dört yılı da üniversite sınavlarına dayalı bir sistem idi. Yani biz eğitimin ilk sekiz yılını TEOG’a diğerini de üniversiteye teslim etmişiz.
Oysa sınav, asla yetenek ve beceri değildir.
İlgililer ve aileler insan kaynaklarını incelemeliler. Hangi işyeri nasıl bir eleman arıyor? Neler istiyor, neleri arıyor?
Önemli olan budur.
Ne garip ki, Valilerimiz bile sınavda başarılı olanları ödüllendiriyor da, proje geliştiren, buluş yapanları görmezden gelmekteler. Bizler her yıl, “İstiklal Marşını” güzel okuma yarışmaları düzenliyoruz da, güzel yorumlayan yarışmaları asla yapmıyoruz.
Ben sistem şu olmuş, bu olmuş derdinde değilim. Türk çocuklarına ne veriyor ne vermiyor derdindeyim.
Dünya elektronikleşti. Web sayfası yapabilen, dünyayı algılayan, geleceği gören nesiller yetiştirebiliyor muyuz? Önemli olan budur. Gerisi fasa fiso!
Sn. Bakan’ın “Nitelikli okullar” ifadesi de oldukça yanlıştı. Ne yani 600 kadar okulun dışındaki okullar niteliksiz mi? Öyle ise Türk eğitim sistemi, nitelikten uzak bir konumdadır anlamı çıkmıyor mu? Neden okullarımız niteliksiz sorusunu düşünmemiz gerekir?
Sınavla öğrenci alacak okullar ifadesi daha şık olurdu diye düşünmekteyim.
Şunu asla unutmayalım. Sınav eğitimin çaresi değil aksine sorunudur. Çocuklarımızı sınavdan kurtaracak çağdaş eğitimle buluşturacak sistemler bulmalıyız.
Böyle alel acele bir sistem bulma yerine: EĞİTİM ŞURASINI toplayıp enine boyuna tartışarak doğruya, çağdaşa yakın olanı bulsaydık daha iyi olmaz mıydı diye düşünmekteyim.
Esen kalınız.