Akıl ve mantıkla izah edilemeyen şeylere karşı verilebilecek en makul tepki; onu espriyle karşılayıp “tiye” almaktır. Bu durum milletimizin nezdinde, “İzahı olmayan şeylerin mizahı olur.” Şeklinde darb-ı mesel olarak da meşhur olmuştur.
FETÖ hususunda yaşanan bazı olayların akılla, mantıkla izahı olmayınca mecburen meseleyi mizahla anlatmaya çalışıyoruz.
Bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Hocam eski ayları ne yapıyorlar?”
Hoca, böyle bir soruyu sorana karşı akli ve mantıki cevabı verilemeyeceğinin bilincinde olduğundan dolayı içerisinde çok ciddi ironi olan şu cevabı vermiştir:
“Kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar.”
Muhal farz Nasrettin Hoca bugün yaşamış olsa ve kendisine, “Eski FETÖ’cüleri ne yapıyorlar? Eski FETÖ’cüler şimdi ne yapıyor?” şeklindebir soru sorsam ne cevap verirdi acaba?
Günümüz Türkiye’sinde yaşananları görseydi herhalde şöyle cevap verirdi:
- Hiçbir soruşturmaya tabi tutulmayan Siyasi FETÖ’cüleri bakan, bakan yardımcısı, rektör, milletvekili, il başkanı, daire başkanı vs. vs. görevlere getiriyorlar!
- KHK ile atılan FETÖ’cü doktor ve öğretmenler, Ak Parti içindeki kripto FETÖ’cüler tarafından çıkarılan yasalarla özel hastane ve özel okullarda doktor ve öğretmen olarak çalışıyorlar.
- FETÖ ile iltisaklı “Ticaret kesimini” oluşturan iş adamları ’FETÖ Borsası’ adı altında devlet erkini elinde tutanlar tarafından mallarına el konuluyor.
- Bizzat Sayın Erdoğan’ın tasnifi içinde yer alan FETÖ’nün en altta olan , ‘İbadet kesimi’ ise tutuklanıp cezalandırılıyor, cezaevlerinde örgüt militanı olması sağlanıyor. Onlar da cezalarını yatıp çıktıktan sonra kaldıkları yerden hainliğe devam edip FETÖ’nün yeniden yapılanmasında görev alıyorlar.
- TSK, yargı ve emniyetten atılıp herhangi bir soruşturmaya maruz kalmayanlar ise uluslararası ticaret firmaları kurup ticaret yapıyorlar.
- Kimileri de ülkenin sosyal, kültürel alanlarında FETÖ’nün yeniden yapılanmasının planlarını yapıp uygulamaya koyuyorlar.
- Dokunulmayan üniversitelerdeki kripto FETÖ’cüler ise gelecekte akademik yapıda görev alacak yeni FETÖ’cüleri yetiştirmekle meşgul.
- Bizzat devlet erkini elinde tutanlar tarafından kollanan ve dokunulamayan siyasi FETÖ’cülerin bir kısmı ise bütün partilerde olduğu gibi iktidardaki partinin içinde cirit atıp faaliyetlerini sürdürüyorlar.
- Mülkiyeden çok az sayıda atılanların bazıları (FETÖ’nün Mülkiye yapılanmasını yönelik ciddi bir operasyon yapılmadı. Hâlbuki bir zamanlar Vali, Kaymakam olabilmek için mutlaka FETÖ’den referans almak gerekiyordu.) cezalarını yatıp çıktıktan sonra kendilerini temize çıkarmak için, ‘Benim FETÖ’cülerle hiçbir ilişkim olmadı. İftiraya uğradım.’ Deyip kendilerine sosyal hayatta yeni zeminler elde etmeye çalışıyorlar.
- Kimi FETÖ’cüler ise sanat ve kültür adı altında faaliyet göstererek örgütlerinin yaptığı algılara katkı sağlıyorlar.
Nasrettin Hoca başka şeyler de ilave edebilir. Şimdilik bunları yeterli sayalım.
Anlatmaktan ağzımda tüy yerine ağaç bitse de FETÖ’nün, “Sofistike” (İç içe, karmaşık, aldatıcı, yanıltıcı) bir örgüt olduğunu, dijitalleşmede çığır açtığını, dezenformasyon işinde çok ustalaştığını, yurt içi ve yurt dışında ülkemize yönelik hain planlar yapacak seviyeye geldiğini, TSK, MİT, emniyet ve yargı alanlarında hücre tipi yapılanmaya gittiğini, bu şeytani yapıyla baş edebilmek için sadece yargı ve emniyet ayağıyla mücadele edilemeyeceğini hep anlattım ve yine aynı hakikatleri tekrarlıyorum:
“CIA yapılanması bu şeytani yapı ile baş etmek için, siyasi, ekonomik, sosyal, dini, emniyet, yargı vs. bütün alanlarda 7/24 topyekûn bir mücadele ortaya konularak çalışmak şarttır. Aksi halde bu alanlarda yaşanacak en küçük gevşemeleri kullanacak olan bu şeytani yapı yeniden ülkemizin en stratejik kurumlarına sızabilir. Ülkemizin birçok uzvunu kangren haline getirecek operasyonlar yapabilir.”
Yukarıdan beri söylediklerimin bir kısmı yapılırken ne yazık ki bir kısmı da görmezden gelindi. Yargı ve emniyetin içindeki bir kısım vatanseverin gayretli çalışmaları ile bazı operasyonlar yapıldı. FETÖ’cü teröristlerin bir kısmı bu gayretler sonucunda yakalanarak gereken cezalara çarptırıldı. Ama yapılan mücadelenin yetersiz olması hemen her gün FETÖ’nün hala içimizde faal olduğunu gösteren yeni girişimlerle gündeme geliyor.
FETÖ’nün yurt dışında olduğu gibi yurt içinde de faal olduğunu gösteren böyle bir durum geçtiğimiz günlerde Altın Portakal Film Festivali’nde yaşandı. Kripto FETÖ’cüler ‘Kanun Hükmü’ isimli belgesel üzerinden yeni bir operasyona imza attılar. Neyse ki duyarlı birkaç kişinin uyanıklığı sayesinde bu hain girişimleri akim kaldı ve Altın Portakal Film Festivali iptal edildi.
FETÖ’cüler, ‘Kanun Hükmü’ isimli belgesel ile 15 Temmuz’dan beri yürütmek istedikleri algı operasyonlarına bir yenisini daha ekleyerek güya KHK ile atılan kişilerin kanunsuzluklara maruz kaldıklarını “Sanat” adı altında bütün dünyaya duyurmak istediler. FETÖ’cüler uzun zamandır özellikle yurt dışından yaptıkları yayınlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin KHK ile atılan on binlerce FETÖ’cüye zulmettiğini, suç işlediklerinden dolayı tutuklanan kadınların kanunsuz şekilde cezaevlerinde “Tutsak” (Hainler suç işledikleri için tutuklanan kadınlara Tutsak diyerek sanki savaş esiri imiş gibi algı yapıyorlar) olarak bulunduğunu anlatarak uluslararası arenalarda kendilerini mağdur göstermeye çalışmaktadırlar. Yurt içinde de özellikle sosyal medya üzerinden bu tür algı operasyonlarını devamlı gündemde tutarak güya “Masum” olduklarını yaymaya çalışmaktadırlar.
FETÖ militanları yukarıda anlatılan alanlarda 7/24 aralık vermeden çalışırken ne yazık ki devlet erkini elinde tutanlar bu hususta memur mantığı ile hareket etmekte ve hatta birçok devlet kurumunun “FETÖ ile mücadele” diye bir derdi ve tasası asla bulunmamaktadır. Bu türden boşlukları anında dolduran FETÖ’cü militanlar her türlü propaganda ve dezenformasyon taktiklerini kullanarak hainlikleri sürdürmektedir.
Altın Portakal Film Festivalinde yaşanan hadisenin bu türden bir FETÖ operasyonu olduğunu görmemek için kör olmak gerekirdi. Sonuca bakınca ister istemez, “Demek ki devlet erkini kullananlar içinde bayağı kör insanlar varmış!” diyesim geldi. Eğer bu hainliğin farkına varılmasaydı ne yazık ki ‘Kanun Hükmü’ isimli belgesel belki de bizzat devlet eliyle ödüllendirilerek devletin aleyhinde propagandaya zemin hazırlanacaktı.
Bu şeytani yapının bu kez de sanat alanını kullanmaya kalkması artık uyuyanları uyandırmalı diye düşünüyorum. Zira FETÖ farkına varsak da varmasak da kültür ve sanat da dâhil aklınıza gelebilecek her alanı değerlendirerek hainliklerine devam edecektir.
Yüz binden fazla kişinin tutuklanması ve yine devletten yüz binden fazla kişinin atılmasını FETÖ ile mücadelede yeterli zannedenler özellikle son yıllarda FETÖ’nün yeniden yapılanma faaliyetlerine bakarak kendilerine gelmeli ve böyle bir şeytani yapının özellikle sadece emniyet ve yargı eliyle bitirilemeyeceğini öğrenmelidir.
15 Temmuz sonrası yakalanarak cezaevine giren ve aldıkları cezaları yatarak çıkan FETÖ’cüler de cezaevlerinden ıslah olmadıkları için hainliklerine kaldıkları yerden devam etmektedirler. Ne yazık ki devlet erkini elinde tutanlar bu şeytani yapının İslam dışı bir yapılanma olduğunu milletimize anlatamadı/anlatmadı. Başta anlatmakla görevli olması gereken Diyanet bile vazifesini yapmadı veya içindeki kripto FETÖ’cüler yapılmasına engel oldu. Bugün Diyanet’in FETÖ’nün münafık ve hain olduğuna dair ciddi bir fetvası bile yoktur. Kaleme aldıkları bir iki kitabı ise parayla satarak ticaretini yapmaktadırlar.
Geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir hadise FETÖ’cülerin gelecekte sosyal hayat içinde kendilerine yeni konumlar elde etmek için çalıştığını bir kez daha ortaya koydu. 15 Temmuz öncesi FETÖ militanı olduğunu çok iyi bildiğim Mülkiyeli için bir STK başkanına, “Bu kişi FETÖ militanlarının Mülkiye yapılanması için elinden geleni yapan birisidir. Çok yüz yüz vermeyin.” Dedim ama ne yazık ki dinletemedim. Bu kişi 15 Temmuz sonrası tutuklandı, devlet görevinden ihraç edildi, yargılandığı mahkemeden ceza aldı ve uzun zaman cezaevinde yatarak çıktı. Çıktıktan üç yıl sonra da nasıl olduysa(!) aldığı cezalardan beraat etti! Geçen hafta bu kişi zamanında ikaz ettiğim STK’ya geldi ve yöneticileri tarafından yine aynı itibarı gördü. “Bu kişi FETÖ’den ceza alıp yatan biri. Niye baş tacı ediyorsunuz?” dediğimde ise, “O yargılandı ve beraat etti. Kendisi FETÖ ile iltisakı olmadığını beyan ediyor.” Cevabını aldım. Türk Mahkemelerinde beraat etmek o suçu işlemediğin anlamına gelir mi? Gelmeyeceğini bizzat tecrübe ile yaşayarak gören biriyim. Yine de pişman FETÖ’cü olmayacağını bildiğim halde “İnşallah gerçekten pişman olmuştur.” temennisinde bulundum. Bugün gelinen noktada buna benzer çok hadiseler var.
Artık herkes FETÖ hususunda şu gerçeği görmeli ve kabul etmelidir:
“FETÖ öyle sıradan bir örgüt değildir. Bizzat CIA tarafından organize edilen ve yüzden fazla ülkede istasyon olarak kullanılan modern görünümlü, yüzüne İslam maskesi takmış, takiyyeci, hedefe gitmek için her türlü yolu meşru gören şeytani bir yapılanmadır. Ne yazık ki bu yapılanmada bizim en zeki çocuklarımız seçilerek kullanılmış ve yapılanmanın ekonomik ayağı da yine bizim insanımız kandırılarak elde edilmiştir.”
Bugün bütün mücadeleye ve yediği darbelere rağmen FETÖ yurt dışında olduğu gibi özellikle yurt içinde de yeniden yapılanmanın peşindedir. Bu durum bizzat devletin en üst kurumları tarafından hazırlanan raporlarla da ortaya konmuştur. Her gün bu alanda yapılan operasyonları da meselemize delil olarak gösterebiliriz.
Yıllardır üzerine basa basa söylediğim gibi yine tekrarlıyorum:
“2015 yılında yayınladığım “HOCIA” isimli kitabımda da belirtiğim gibi FETÖ yüzüne İslam maskesi takmış uluslararası bir casusluk örgütüdür ve 1960’lı yıllarda organize edilmiştir. 15 Temmuz sonrası Türkiye içindeki kurumlarını kaybetmesi onun bittiği anlamına gelmez. Zira 15 Temmuz’a kadar örgütün üst yönetimi yurt dışına kaçmış/kaçırılmış ve bugün başta ABD olmak üzere dünyanın 150’den fazla ülkesinden ülkemize yönelik hain saldırılarını sürdürmektedirler.”
Müslüman Türk milleti uyanık olmalı ve bir delikten iki kez ısırılmamalıdır. Çünkü FETÖ yılanı bulunduğu ininden başını çıkararak birçok kez insanımızı zehirlemiş ve halen de zehirlemeye devam etmektedir. Devlet erkini elinde tutanlar bu şeytani yapıya karşı daha ciddi ve sistemli mücadele etmek zorundadır. Yoksa geçen günlerde Cihat Yaycı Paşanın ikaz ettiği gibi “Yeni 15 Temmuzlar yaşamak” her zaman mümkündür.
Kimse FETÖ hususunda meseleyi hafife alarak dolaylı da olsa hainlere destek vermesin. “Artık FETÖ’nün yakasını bırakalım. Bu iş çok uzadı. Çok mağdurlar var.” benzeri ifadeler gafletle söylenmiyorsa ihanetin ayak sesleri olarak görülmelidir.
Unutmayın: Müslüman Türk milleti dolaylı da olsa FETÖ’ye verilecek böyle bir hainliği asla affetmez.
Rabbim bu milleti bir daha FETÖ denen CIA yapılanması şeytani örgütün eline düşürmesin.