NATO-Rusya-Çin-Türkiye

Abone Ol

       Geçen hafta toplanan zirve tarihe, NATO’nun birbirinden önemli kararlar aldığı zirve olarak geçecek.  NATO tam anlamıyla Çin ve Rusya’ya meydan okudu. Gündemin en önemli maddesi Ukrayna’ydı. Putin, haziran ortasında sunduğu ateşkes önerisi ciddiye alınmayınca, İçişleri Bakanını inanılmayacak kadar iyi bir teklifle Amerika’ya göndermişti. Rusya işgal ettiği dört eyaletten ikisini iade edecek ve Kırım’da Ukrayna’yla müşterek yönetim kuracaktı. Ukrayna NATO macerasından vazgeçecek ama AB’ye girebilecekti.

       NATO, açıkladığı kararla Kremlin’e kabulü mümkün olmayan karşı teklifini sundu: Rusya, Kırım dahil işgal edilen tüm toprakları boşaltacak ve Ukrayna, NATO ve AB’ye üye olacak. Bu teklif, ‘’Sizinle sonuna kadar savaşacağız.’’ demek. Daha önce sadece ABD ve İngiltere savaşı sonuna kadar yani zafer kazanılıncaya kadar sürdürmekte kararlıydı. ‘’Rusya yenilecek ve bölünecek.’’ artık NATO’nun ortak hedefi.

        NATO kuru kuruya karar almakla yetinmedi. Ukrayna’ya başta füze sistemleri ve F-16’lar olmak üzere saldırı silahları verecekler.  2025 yılında 43,3 milyar dolarlık askeri malzeme yardımı yapacaklar. Bu yardım, üye ülkelerden bağımsız olarak sadece NATO tarafından ve sadece askeri malzeme olarak yapılacak yardım tutarı. 2026 senesinde Almanya’ya Rusya’nın metropollerinin hepsini vurabilen hipersonik füzeler konuşlandıracaklar. Bu füzelere istenirse nükleer başlık takılabilecek.

       Bu savaşta Batı her durumda kazanıyor. Ölenler Ukraynalı, Rus ve Türk. Rusya yenilirse ve bölünürse en tehlikeli düşmanlarından kurtulacaklar. Avrasya bloku zayıflayacak. Yeryüzünün en zengin petrol ve gaz rezervleri, Rusya yerine çok sayıda daha güçsüz ülkenin kontrolünde olacak. Savaş sürerse Rusya bataklıkta debelenmeye devam edecek. Ambargolar nedeniyle ekonomisi her geçen gün daha da bozulacak. Ekonomisi enerji ihracatına dayanan Rusya, doğalgaz ve petrolünü çok ucuza satmak zorunda kaldığından kan kaybedecek. Bu alternatifte de Avrasya bloku zayıflayacak. Rusya, her iki durumda da Orta Doğu, Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika gibi etkili olduğu coğrafyalarda güç kaybedecek.

       Rusya’yı en büyük tehdit ve en tehlikeli hasım olarak tanımlayan NATO, Çin’e ‘’Rusya’nın en büyük destekçisi ve savaşı kolaylaştıran ülke’’ payelerini biçti. Artık Çin’e ekonomik yaptırımları sadece Amerika değil NATO ülkeleri uygulayacak. Şimdiye kadar uygulanan yaptırımlar ABD ekonomisine de zarar verdiğinden, uzun ömürlü olamadı; bu nedenle Çin’i yavaşlattı ama durduramadı. ABD, Çin’in güçlenmesinden ve süper güç konumuna gelmesinden rahatsız. Ama NATO kararının gerekçesi olarak bu rahatsızlık gösterilemeyeceğinden yukarıdaki tanımlama yapıldı.

       Aslında Çin, Rusya’ya Kremlin’in beklediği ölçüde destek vermiyor. ‘’Olmayacak ama öldürmeyecek kadar’’ prensibine sadık hareket ediyor. Çin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına karşıydı. ‘’Savaşsız bir ortamda biz güçleniyoruz, güçlenmeye devam edelim.’’ fikrini savunuyordu. Savaşın ABD ile Avrupa’yı bütünleştireceğinden emindi. Ama savaşın çıkmasına mani olamadı. Çin, Avrasya blokunun tek ve tartışılmaz lideri olmakta kararlı. Eğer Putin’in öngördüğü ve daha önce Kırım’da ve Gürcistan’da yaşandığı gibi Kızıl Ordu bir iki haftada zafere ulaşsaydı Rusya çok güçlenecekti. Çin, liderliği Rusya ile paylaşmak zorunda kalacaktı. Yani Çin, Rusya’nın yenilmesini istemediği gibi büyük bir zafer kazanmasını da istemiyor.

       Zirvede alınan ikinci stratejik karar genişlemek. Adından da anlaşıldığı gibi NATO, Atlantik’te yani Kuzey Amerika ile Avrupa’da faal bir örgüt. En doğudaki üyesi Türkiye. NATO artık Pasifik’te de yapılanacak ve faaliyet gösterecek. ABD zaten Pasifik’te etkiliydi denilebilir. Artık yalnız olmayacak bütün NATO üyeleri Amerika ile beraber olacak. Güney Çin Denizindeki Çin ile ABD filoları arasında bir çatışma olsa bu NATO ile Çin arasında olmuş olacak. Önümüzdeki on yılda Japonya, Kore, Avusturalya, Yeni Zelanda ve Filipinler NATO üyesi olacaklar. Diğer Pasifik memleketleri (Latin Amerika dahil) nasıl tavır alacaklar, göreceğiz.

       NATO, Türkiye’nin ısrarcı olduğu bazı konulara da karar metninde yer verdi. Bunlardan en önemlisi Türkiye’ye uygulanan ambargolar. ABD ile varılan uzlaşmalar çerçevesinde Almanya dışındaki ülkeler ambargoları kaldırmıştı. Yalnız çoğu ABD’li olmak üzere bazı savunma sanayi şirketleri Türkiye’ye adı konulmamış ambargo uyguluyor. Deklare edilen kararla NATO, Türkiye’ye tam destek verdi. Bu gibi durumlarda NATO’nun inisiyatif alacağı ve devreye gireceği ilan edildi.

       Terörizmin ikinci büyük tehdit olarak tanımlanması ve Terörizmle Mücadele Koordinatörünün yetki ve mali imkanlarının arttırılması Ankara’nın ikinci önemli başarısı. Çok mühim olmasına rağmen gündeme gelmeyen bir başka gelişmede, balistik füze saldırılarına karşı tüm üyelerin tamamen koruma kapsamına alınması. Bu konuda tek sıkıntılı üye Türkiye’ydi. Patriot alamadık, S400’leri aktife edemedik. Maalesef saldırılara açığız. Ankara atacağı adımlarla bu kararın en kısa sürede hayata geçirilmesini sağlamalı.

       2026 zirvesinin Türkiye’de yapılmasının kararlaştırılması, Türkiye’nin önemini vurgulayan sembolik bir karar. Beyaz Saray bu kararlarla, Ankara’ya, ‘’Rusya’ya ve Çin’e ne kadar güçlü tavır alırsan seni o kadar desteklerim.’’ mesajını vermeye devam etti.  (NOT: NATO kararları çerçevesinde Türkiye ne yapacak, Suriye, YPG-PKK boyutları ve Çin’in NATO stratejisi gelecek yazıların konusu olacak.)