NAYLON PORTRELER SERGİSİ
Bizim memleketin okumuşu bile plastik kelimesini pek kullanmaz.
Onun yerine naylon kelimesi kullanılır ekseriyetle.
Halk ağzına naylon da zor gelmiş ki bunu da bozup laylon demişler.
Gösterişli olduğuna aldanmayın, kıymet-i harbiyesi yoktur laylonun.
Dayanıksızdır bir kere, kalitesizdir.
Çürük-çarık cinsindendir anlayacağınız.
Velakin ucuzdur. Ziyan olsa of çekmezsiniz.
Çok bulunur cinstendir, kullanışlıdır üstelik.
Bu sebepten, bizim oralarda, sadece çanak çömlek, araç gereç için değil vakayı adiyeden meseleler için de yürek yoksunları için de istiare niyetine kullanılır laylon kelimesi.
Mucidi biz değiliz bu laylonun.
Gavur işidir.
Sonradan girmiştir hayatımıza ya yukarıda sıraladığımız sebeplerden ötürü rağbet görmüştür. En çok da kesemizin fukaralığı…
İşin içine tembellik, menfaat düşkünlüğü, kolaya kaçma, canımızın kıymeti de binince önü alınamamış laylonun.
Biz aklımıza eseni yapanız.
Bir işe niyet ettik mi önünü arkasını hesap etmeyiz.
Gavur bizim gibi değil.
AR-GEsiz çalışmıyor hergele.
Bin düşünüp bir yapıyor.
İşimize geleni değil, işine geleni pazarlıyor.
E biz batıya bu kadar bağımlı olunca, onun her yaptığını alıyor, her dediğini de yapıyor olmuşuz.
Bunun farkında olan gavur da hayatımızın her safhasına sokmuş laylonu.
Mimariden şiire, resimden tiyatroya, romandan müziğe sanatımız laylon mesela. En kuvvetlisi melamin kıvamında…
Komşusu açken tok yatmayı dinin dışına çıkmak olarak gören anlayıştan komşusunun öldüğünü ancak yan daireden gelen kesif kokudan anlayan sosyal ilişkilerimiz laylon değil de ne?
Kendisi siftah ettikten sonra alınacak ikinci şey için müşteriyi siftah yapmayan komşu esnafa yönlendiren ticaret ahlakından komşusu olan esnafı batırmak için zararına satışı göze alan tüccar taifesine yamulmuş (evrilmiş değil asla) ticaret hayatı için kullanılabilecek en güzel kelime değil midir laylon?
Doktorların: “Dinlenmeniz gerekiyor. Ayağa kalkarsanız ölebilirsiniz!” ikazlarını, Hatay için kulak ardı eyleyip ölümü pahasına yola revan olan Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devlet adamlığı ise Anadolu’dan daha eski bir Türk yurdu olan Kerkük’ü Barzani’ye hibe edeninlerinkine laylondan başka ne denebilir?
Sadece karizmasıyla değil bütün vasıflarıyla gerçek bir lider olan ve temsil ettiği hakikati hiçbir koltuğa değişmeyen Başbuğ Türkeş’ten sonra gelenlerin tamamını, icraatları itibariyle, getirin gözünüzün önüne.
Türkeş lider ise bunlar nedir?
Temsil ettiği gençlik hareketinin dayandığı siyasi partinin liderinin aksi kanaatine rağmen, üstelik en sıkıntılı zamanlarda, üstelik görevden alınacağını bile bile: “Ne kamusal alanı ulan, Allah her yerde!” diyerek azlini hazırlayan Alişan Satılmış başkan ise, Allah’ın değil liderin gözüne girmek için hakikati eğip bükenler, kendi dava arkadaşlarını yok sayanlar kötü kokan siyah poşet kıvamındaki laylondan başka bir şey olamazlar. (12 Eylül öncesinin başkanlarını saymıyorum bile).
Başlangıçta hakkın yanında durdukları için takdire şayan kabul edip çelik çekirdek zannettiğimiz bir kısım sivil toplum yapıları ile bu sivil toplum yapılarını temsil makamında bulunanlar iki zılgıt ve bacağa isabet ettirilen iki kurşundan sonra ağızlarını yorgan iğnesi ile dikmişlerse eğer, çekirdekleri itibariyle laylon değilseler bile ilk müdahalede dağılan sunta kıvamından öteye geçemezler.
Kabadayısının bile botoks yaptırdığı bir memlekette yaşıyoruz birader.
Sen bana kalkmış gerçeği yaz diyorsun.
Kusura bakma kardeş.
Benim klavyenin de tuşları laylon!