Niçin mi Muhsin Yazıcıoğlu, Neden mi Mübariz Mansimov?

Abone Ol

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyuruyor hadisi şerif.

“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp, hiçbir şey yapmadan durup izleyenler yüzünden tehlikeli bir yerdir.” söyler /Albert Einstein

“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok” der Muhsin Yazıcıoğlu

Loading...

Şimdi, bir okur neden, Şehit Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu ve iş adamı Mubariz Mansimov ile ilgili fazla yazdığımı sormuş. Aslında ben bu suali birkaç defa cevaplamıştım. Lakin yeniden sorulması üzerine bir daha konuyu değinmek ihtiyacı duydum.

Zira, ALLAH toplumlara peygamberler ve uyarıcılar gönderdiğini sıkça vurgulamaktadır. Son peygamber olan Efendimiz ile Peygamberlik müessesesi tamamlanmış olsa da İlahi hikmete muvafık olarak, hayatın doğal akışı içerisinde toplumlara örnek olacak şahsiyetler sürekli var olmuş ve olmaya da devam edecektir. Bu anlamda yönetime ve devlet idaresine talip olan insanlar toplumsal modellerin önemli figürlerindendir. Aynı sebepten olsa gerek ki, adil yönetici ve dürüst siyasetçiler ile ilgili önemli pasajları kutsal metinlerde de bolca yer almaktadır. Aslında toplumların imtihanları da böylesi insanlara olan münasebetler üzerinden gerçekleşmiş oluyor. Yine kutsal metinlerde bu motiflere sıklıkla rastlanmaktadır.

İşte Muhsin Başkan bu yönü ile toplumsal kalitenin mihenk taşına dönüşmüş bir lider ve örnek bir şahsiyetti. Yani ümmi, temiz niyetli ve saf kalpli muhafazakâr Anadolu insanını dini söylemler üzerinden manipüle edenler bir-birlerinin yüzüne gülerek arkada tuzaklar kurarken, menfaatleri için her türlü yolu mubah görüp sonra da bir-birlerine karsı “bizi kandırdılar” edebiyatı yaparken, Muhsin başkan meydanlarda dimdik duruş sergileyerek “emir olunduğu gibi dost doğru” bir şahsiyet profili gerçekleştirdi. Siyasi İslamcıların, “Şeytandan sığınır gibi siyasetten ALLAH’a sığındığını iddia eden paralel yapılar ile ittifak ederek Cumhuriyetin temelini oyma sürecini tamamladıktan sonra, birbirleri ile koltuk kavgasına tutuşmaları sadece Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmadı hem de hizmet, iman ve Kuran niyeti ile bir davaya gönül vermiş milyonlarca samimi insanın da hayatını karartmış oldu. His şüphesiz, bugün yaşasaydı Muhsin başkan, bu ayrımı gündeme getirir, ülkenin menfaati için gerçekleri haykırırdı. Hem de oy hesabı yapmadan. Barajı aşmak için kirli pazarlıklara girmeden. Dini ve milli söylemleri günlük politikanın üzerinde tutarak. Evet, bazlıları siyasi menfaat ve oy için bütün yolları mubah görürken Muhsin başkan ülkenin menfaatlerini önceledi. Çoğu siyasiler ülke insanini kutuplaştırarak oy ve menfaat hesapları yaparken Muhsin başkan “derdimiz barajı değil sıratı geçmektir” diyerek siyasi ahlakın evrensel ilkelerini bütün insanlığa göstermiş oldu. Onun bir taraftan ülkenin solcu evlatlarına el uzatması diğer taraftan ise Doğu ve Güneydoğuda gençleri organize ederek bölgenin kalkınması için mücadele vermesi söylediklerimizin açık delilleridir.

Evet, Muhsin başkan duruşu, fikirleri ve kişiliği ile Anadolu insanına bol geldi maalesef. Aynen Mustafa Kemal Paşanın Anadolu’nun saf kalpli, yarı ümmi insanına bol geldiği gibi. Ebülfez Elçibey’in Azerbaycan insanına bol geldiği gibi. Hatası ve sevapları ile hayatı ve siyasi yaşamı boyunca Rüşvetin r-sine bile bulaşmayan Bülent Ecevit’in ülke insanına bol geldiği gibi. Çünkü, değil isimleri uluslararası boyuttaki fantastik rakamlara hatta en ufak yolsuzluk ve rüşvet olayına karışan yöneticilerin kendi ülkeleri için milli güvenlik sorununa dönüştükleri günümüz dünyasının en belirgin hakikatlerindendir. İşte bu anlamda insani değer ve evrensel kıstasların temsilcileri olan adil yöneticiler hem de bütün insanlığın ortak değeridirler. Onları anlamak ve anlatmak ise insanlık adına yapılması gereken önemli hizmetlerdir.

Sn. Mubariz Mansimov’un başına getirilenler ise onun şahsında sembolleşmiş olan evrensel bir olaydır. Bu sembol diktatör rejimlerin yaptığı zalimliklerin sembolüdür. Bu sembol siyasi diktatörlüğün ferdi teşebbüs ve bağımsız sermaye üzerinde oluşturduğu tahakkümün sembolüdür. Bu sembol adaletin yöneticilerin keyfi kararlarına feda edilmesinin sembolüdür.

Zira bu anlamda Sn. Mansimov hem Rusya hem Azerbaycan hem de Türkiye yönetiminin en üst kademelerinde yani Putin, Aliyev ve Erdoğan düzeyinde hedef tahtasına oturtulmaktadır. Ne için? Neden? Hangi sebeplere göre? İşte bu soruların cevabi çok açık ve çok basittir. Azerbaycan’ın başına musallat olmuş Aliyevler sülale rejimine biat etmediği, ülkenin servetlerini tarumar eden Aliyevler’e ve onların taşeronlarına karsı itiraz sesini yükselttiği için. Kimse kusura bakmasın SOCAR yönetiminde ve onun yan yöresinde bulunan çete bozmaları Aliyevlerin tetikçileri veya para toplayanlarıdır. Bunu ise Sn. Erdoğan’ın bilmemesi veya olup bitenlerden onun habersiz olması imkânsızdır. Oysaki Sn. Mansimov’un milyarlarını Avrupa’dan Erdoğan’ın isteği üzerine Türkiye’ye taşımasının hikayesini bilmeyen yok neredeyse. Daha önce de vurguladığım gibi Mansimov’u hayatta görmedim ve onunla her hansı bir alışverişim olmadı. Lakin onca servet ve maddi imkanlara sahip olmasına rağmen halkın yanında ve ezilen kütlelerin safında, diktatörlere karşı tavır alması Sn. Mansimov’u bir sembol haline dönüştürmüştür. Öyle bir konumda olan birisinin en ağır tehlikeleri göze alarak halktan yana tavır koymasına duyarsız kalmak “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlığın” ta kendisidir. İşte ben dilsiz şeytan olmamak için tavrımı ortaya koyuyorum. Haksızlık karşısında eğilmemek, zalime boyun eğmemek için safımı belli ediyorum. Yapılan kötülüklere seyirci kalmamak için sesimi yükseltmeği kendime borç biliyorum. 2 saniyesine hâkim olamadığımız bir dünya için ikiyüzlü, korkak ve riyakâr olmamak için haksızlıklara karşı itiraz ediyorum.

NOT-1 : Mansimov olayı ve Yalıkavak Marine konusuna balıklama dalan gazeteciler arasına Güneyt Özdemir adlı gazeteci de müdahil oldu. Maalesef, dünya hayatının imtihan sırlarından olsa gerek ki, böyle gazetecilerin önemli ölçüde takipçileri de ola biliyor. Bu zatın konu ile ilgili konuşmaları beni yıllar önce, öğrencilik hayatımın geçtiği muhafazakâr mahallelerin sokaklarına götürdü. Aynı karakter veya benzer tipleri o yıllardan tanıyorum. Menfaat odaklı Siyasal İslamin ve sözde hizmet iddiasında bulunanların tetikçileri olan bu ve benzer tipler her zaman cambaz oyunlarını iyi oynadılar ve oynamaya da devam etmektedirler.

NOT-2 : Azerbaycan’da şehit ve gazi ailelerine asgari ücreti bile çok gören Aliyevler rejimi her tarafta Azerbaycan’ın milyarlarını saçıp savurmaktadır. Dünyanın dört bir yanına para kaçıranlar arasında Kanada’ya para kaçıran general ve askeri yetkililerin de isimleri zikredilmektedir. Bu kanı bozuk askeri yetkililerin tarihin en dehşetli facialarından olan Terter olayları ile bağlantılarını araştırmak veya olayı gündeme taşımak en azandan insanlık görevidir. Buradan bu olayı tarihe not olarak düşmenin gerektiğini ve bu işin takip edilmesinin önemini ifade etmek istiyorum.