Herkes parçalanmışlıktan, kardeşlik hukukunun aşınmasından şikayet ediyor. Nedenleri üzerinde kafa yormadığınız bir problemi çözemezsiniz.
Niçin dün -ölümlere birlikte yürüyen insanlar- bugün birbirine diş biliyor ?
Niçin bir avuç insanın okuduğu gazetelerimiz,sitelerimiz hep içimizden birilerini düşman ilan ediyor?
Niçin bu topluma bir şeyler söylemek yerine dedikodu ile zaman öldürüyoruz.
Niçin bir gelecek tasavvurumuz yok, niçin ayakta kalmak için başkalarının merhametine sığınıyoruz? Niçin hep başkalarının kılıcını sallıyoruz?
Niçin bütün siyasetimiz karşı olmak veya yandaş olmaktan ibaret.
Niçin kırk yıl öncenin mücadelesinden gayri övünecek bir şeyimiz yok? Niçin idrakimiz dünden bugüne gelmiyor?
Bu niçinleri çoğaltmak mümkün, ama çoğunun sebepleri aynı, dün bir davanın peşinden gidiyorduk, bugün bir avuç insanın peşinden gidiyoruz.Dün fikirlerimiz vardı bugün çıkarlarımız. En önemlisi araç olanı amaç haline getirdik. Partiler ideallerimizi taşıyan araçlardan sadece bir tanesiydi. Bugün parti yegane amaç oldu. Ülkücülük veya Türk milliyetçiliği denince aklına bir partiye oy vermekten başka bir şey gelmeyen bir sürü insan var. Parti amaç olunca da -farklı partilerde- yer alanlar hasımlarımız haline geldi. Araçlarımız ayrılınca amaçlarımızın ayrıldığı zehabına kapıldık.
Bu sadece tabanın bir yanılması değildi, bizi gütmek isteyenlerin de hedefiydi, ne kadar bölerlerse o kadar etkisizleştireceklerini biliyorlardı, öyle de yaptılar. Davada sabit kadem olmayı bir partide çakılı kalmak sandık. Yapılan yanlışları, hataları, görmezden geldik. Başkalarının çıkar kavgasını bir davanın kavgası sanarak sahiplendik. Onların sebeplendiği şey bizim davamız oldu.
Bugün 12 Eylül şartlarından daha ağır şartlar altındayız. Tehlikede olan milli varlığımız ve söz söyleme hakkımızdır. 12 Eylül'de bizi zorla yola getiremeyeceklerini anladılar. Belki hapishanelere düştük, belki ezildik ama yenilmedik. Şimdi çok farklı yöntemlerle geliyorlar.Zorla değil alıştıra alıştıra bizi kendi projelerine uyduracaklar. Nitekim bir çoğumuz bu tuzağa düştü bile. Kendimize ait bir oyunumuz yok, başkalarının oyununda figüranlık yapıyoruz.
Bir hareketin geçmişe takılıp kalması geleceğinin olmaması demektir. Tek övüncümüz dün verilen mücadele. Hiç bir zaman yarına bakamadık, çünkü yarını görecek ufku olanları bir bir kendi ellerimizle yok ettik. Sanatçımızı yok ettik şairimizi yok ettik, fikir adamımızı yok ettik, sadece yok etmekle kalmadık onları bir de itibarsızlaştırdık. 12 Eylülden beri ülkücü hareket - düşman- diye kendi kendisini vuruyor.
Şikayet etmekle bir mesele çözülmez, önemli olan bunu önlemenin icaplarını yerine getirmektir. Hem niçin parçalandık diye ağıt yakıyoruz hem de dilimiz giyotin gibi kesmeye devam ediyor.Hem parti araçtır diyoruz hem de farklı araçlarda olanları ihanetle suçluyoruz. Bu kafa ile ancak başkalarının sofrasına meze oluruz. Ya kendimize gelecek yahut yok olup gideceğiz, varlık yokluk bir partiye mensubiyetle ilgili değil, inançlarımızla ilgili bir durumdur. On asır milletçe taşıdığımız dava bayrağını yeniden taşıyacak fikri ve ahlaki liyakate ulaşmaktır. Unutmayın, başkasının kayığına binerek kendi menziline ulaşmış bir hareket yoktur.