Geçen sene AK Parti oylarının önde olduğu bir Anadolu şehrinin bâzı ilçe ve köylerini gezdim. Her nereye gitsem, kime dokunsam fetö mağdûriyeti vardı. Anadolu insanı, inim inim inliyor. Korkudan ses çıkarmıyorlar ama öfkeyi sandığa yansıtmak için sabırla bekliyorlar.
Çok ama çok öfkeliler. Kimse, aptal değil. Hiç ummadığınız bir vatandaş, “Kendi çoluk çocukları, dâmâtları, cemaat okullarında okudu, sıra bize gelince mi suç?” diyebiliyor.
Cemaatle en ufak bağı olmayan bir eve misâfir olduk. 60 yaşlarındaki ev sâhibi hanımın esnaf oğlu, bir ihbar üzerine 4 ay hapis yatmış. Suçu, dersaneye tüp götürmek. Bu adamın işi ne derseniz sıkı durun, tüpçü. Oğlunu savunacak AK Partili ve MHPli avukat bulamamışlar. İstemeden bir CHP’li avukat tutmuşlar ve oğul, serbest kalmış.
Bugüne kadar AK Parti’ye oy veren teyzeye, “Peki 2019’da ne yapacaksınız?” dedim. Teyze, elini salladı:
“O iş geçdi galli!”
Bir başka köyde oğlu işten çıkarılan köy imamına misâfir olduk. Adamcağız burnundan soluyordu. Laf, lafı açtı; seçimlere geldi. Ben, “Boş atacağım artık” dedim. “Olmaz!” diye dikildi. ”Karşı tarafa atacan ki içlerine tam otursun!”
Ben, bu öfkeden korktum ama maşallah hükûmete yakın medya, hiç korkmuyor. Uçaktan ve yalıdan bakınca niye korksunlar ki? Bu konu da açıldı, İmam, ismi lâzım değil, bir haber kanalını kastederek, “Hepsi yalan söylüyor. Yutmuyoruz artık!” dedi.
Geçen sene referendum öncesinde bir bürokrat tanıdığım, referandumdan önceki gün tahminimi sordu. Yüzde 51-52 dedim. Şaşırdı. “Dua edin, altına inmesin.” diye devam ettim. Dağ başındaki köyün imamı, yandaşların yalan söylediğini görüyor ama Ankara’nın ortasındaki koskoca bürokrat, bu yalancılara inanıp yüzde 60-70 bekliyor.
Dedim ya kimse, aptal değil. 15 Temmuz’da hangi siyâsetçinin nerede olduğunu herkes biliyor. TV karşısındaki Kemal Kılıçdaroğlu, kimseyi etkilemiyor. Çünkü meselâ koşarak Meclis’e giden bir Aykut Erdoğdu gerçeğine karşılık, darbenin yönü değişene kadar twit atmayan “reisçi” vekiller gerçeği var. Erdoğan’ı canlı yayına bağlamayan ulusal ajanslar gerçeği var. Başörtülü gazeteciler ortada görünmezken, canını tehlikeye atıp Cumhurbaşkanına ulaşan modern Cumhuriyet kızı Hande Fırat gerçeği var.
Referandum sandığında görevli birinden dinledim. Evet pusulasına basanlar, bir kere basmışlar. Fakat hayır pusulasına basanlar, “Bu filanca için, bu falanca için…” der gibi birden fazla basmışlar.
Hâl böyleyken, bismillah, daha seçim kararı alınır alınmaz muhâlefete FETÖ suçlamasıyla saldırmak, AK Parti için iyi bir başlangıç değil. Herkesin geçmişi ortada. AK Parti, “En iyi savunma taarruzdur.” taktiğine yapışadursun, İYİ Parti’nin, dün İrfan Sönmez’in de yazdığı gibi, “Fetöcü değiliz” savunmasına geçmesi doğru değil. Hele de hükûmette Fetö okulunda okumuş bir bakan varken.
Her iki tarafa da tavsiyemdir. “O iş geçdi galli!” diyen teyzeyi dinleyin.
“Sen kimden yanasın?” diyen varsa söyleyeyim. Her iki tarafın da doğrusundan yanayım, yanlışına da karşıyım.
Açıklama: Bir okuyucu bir yazımda alıntı yaptığım cümledeki “İP” kelimesine takılıp, “Niye?” diye sormuş. Çünkü alıntı yaptığım cümlede öyle yazıyordu. AK Parti’ye AKP, CHP’ye CeHaPes, İYİ Parti’ye İP demem. Üslûbum değil. Doğrusu neyse öyle kullanırım.