FETÖ'nün nasıl bir meşum örgüt olduğunu söylememe gerek yok. Bu konuda bir kütüphaneyi dolduran kitaplar yazıldı, yayınlar yapıldı. Devleti ele geçirmeyi düşünen hiç bir yapı masum değildir. Hele siyasetle bu kadar içli dışlı olmak, sınavlarda yolsuzluk yapmak, devlet gücünü devlet aleyhine kullanmak asla bağışlanamaz.
En son eski YÖK Başkanı Demir hakkında hazırlanan iddianamede 2010-2015 yılları arasında ÖYS sınavlarında da yolsuzlu yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Çalınan sorular örgüte yakın insanlara verilerek belki de on binlerce insanın hakkına tecavüz edilmiş. Bunu hiç bir İslami prensibe sığdırmak mümkün değil.
KPSS'de kul hakkı yiyeceksiniz,
ÖYS'de soru çalacaksınız,
Muhalif milletvekillerinin yatak odalarını takip edecek, Allah'ın tecessüsü yasaklayan emrine uymayacaksınız,
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda delil uyduracak, suçu, günahı olmayan insanları torbaya koyup içeri tıkacaksınız,
Belediyelerden parsel parsel arsalar alacaksınız,
Yargıyı, emniyeti kendinizden olmayanlara kapatacaksınız sonra da dinden, imandan bahsedeceksiniz. Bunların hangisine yüce dinimiz cevaz verir? Hangisi hakka, hukuka sığar?
Daha birçok şey söylenebilir ama bu bilineni tekrardan öteye gitmez. Bunları yapan bir örgütle sonuna kadar mücadele etmek hukuk devletinin bir gereğidir. Bu satırların yazarı şimdi değil zamanında da devlet kurumlarının cemaatler, tarikatlar veya sivil toplum kuruluşları arasında paylaştırılmasının yanlışlığını yazdı. Fethullah Gülen'e yönelik sözlerinden dolayı avukatlarının şikâyetiyle Gülen'e hakaretten yargılandı. Hayatı boyunca Ülkücü-Milliyetçi kimliğinden taviz vermedi. Ancak buna rağmen FETÖ suçlamasının muhatabı olmaktan da kurtulamadı.
Bu davaları böyle ölçüsüz, pervasız, hukuksuz kullanmak devlete bir şey kazandırmaz, tam aksine çok şey kaybettirir. Bu ülkenin askeri, polisi, istihbaratı ve özellikle bizim gibi insanlar hakkında bilgisi, istihbaratı olan sayısız kurumu var.
Devlet vatandaşı doğru tanımalıdır ki hukukunu da doğru uygulasın. Devlet yazılarıyla, beyanları ile hemen her gün meydanda olan bizim gibileri birilerini hiç kimseyi tanımıyor demektir. Emin olun bugün yargıya bir güvensizlik varsa biraz da bu davaların herkese teşmil edilecek şekilde ölçüsüz bir biçimde kullanılmasıdır. Devlet gücü kişisel çıkarlar içi kullanılamayacağı gibi, siyasi amaçlar, parti ve gurup çıkarları için de kullanılamaz.
Zira böyle bir durum o gücün muhatabı olan, gadrine uğrayanları devletten uzaklaştırır. Bugün biliyoruz ki millet olmada en etkili araç adalettir. Bir toplumu dağıtmada, devletten uzaklaştırmada da en tesirli vasıta adaletsizliktir. Ne yazık ki bu adaletsizliğin en kötü şekli bize yapıldı, yapılmaya da devam ediyor.
Kendimizden eminiz ama bu üzerine titrediğimiz devlete olan güveni sarsmaktan başka işe yaramıyor. Adalet herkes için doğru işlemelidir.
FETÖ'cü arayanlar bunu Ülkücülerin, Türk milliyetçilerinin içinde değil, yıllarca birlikte hareket edenlerin içinde aramalıdırlar.
FETÖ, Türk milliyetçilerine destek olmadı, bizimle koalisyon kurmadı, mezardakileri bile kaldırıp oy kullanmayı bizim için istemedi.
Her yanlış karar FETÖ ile mücadeleyi cıvıtmaya, sulandırmaya hizmet eder. Bunu ülkücülere yöneltmek ise hayatını devletin bekasına adamış insanları devletten uzaklaştırmaya yarar. Artık bu kumpas zihniyeti bitmeli, bizim aldığımız her yara devletin aldığı yaradır.