1950'lerde İngiliz doktorların akciğer kanseri ve sigara arasındaki ilişkiyi reddedilemez bir şekilde ortaya koyması her biri orta çapta Afrika ülkesinin gayrisafi milli hasılasına yakın kazançlara sahip global sigara firmalarının faaliyetlerini yavaşlatmamıştır. Aksine bu firmalar vahşi ve saldırgan pazarlama yöntemleriyle sigarayı gençlerle nasıl buluşturabileceklerini, bağımlılık yapıcı içeriklerini nasıl arttırabileceklerini araştırmış ve gerçekleri uzun süre kamuoyundan saklamaya çalışmışlardır.
Gençler ve çocuklar bu bağımlılığın yeşerebileceği hedef kitledir. Özellikle 1 ve 2.nci dünya savaşları askerlere bedava dağıtılan sigaralarla sigara bağımlılığının korkunç artışlar gösterdiği dönemlerdir. Kore savaşında asker istihkakı olarak dağıtılan sigaralar binlerce gencimizin savaştan bağımlı olarak dönmesine hizmet etmiştir.
Köstebek (insider) ismiyle gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak 1999 yılında beyaz perdeye aktarılan Al Pacino ve Russel Crowwe’un başrolü oynadıkları filmde sigara firmalarının insanlığa karşı işlediği suçlar konu ediliyor. Filmde dönemin en önemli sigara firmalarından birinde araştırma bölümü başkanı olarak çalışan kahramanımız yönetim kurulu üyeleri ile farklı düşüncelere sahip olmasından ötürü işten atılır. Şirketin, insanların sağlığı ile oynayan politikalarını açıktan eleştirir ve sonrasında birçok zorluklarla karşılaşır. Ailesi ve kendisi hakkında ölüm tehditleri almaya başlar. Kapitalist düzenin acımasız kuralları ve medya dünyasının menfaatleri el üste tutan ikiyüzlülüğü filmde akıcı bir şekilde anlatılır. Büyük menfaatler karşılığında insanların çoğu daha önce karşı oldukları, genel ahlak ve adalet duygusuna ters inanmadıkları işleri yapabilir. Sayıları azda olsa her türlü koşulda gerçeklerin yanında dimdik durabilen insanlarda vardır. Her türlü bedeli ödemekten çekinmeyen gerçek kahramanların mücadelesi ve bağımsız ve cesur hukuk adamlarının doğru kararları sonucu dev firmalara can alıcı cezalar kesilir, reklam faaliyetleri yasaklanır. Bir bakıma Amerikan toplumunun yakasından düşerek kendilerine az gelişmiş ve gelişmekte olan, hukukun gücün önünde eğildiği yozlaşmış ülkelerin pazarlarına açılırlar. Sigara karşıtı kampanyalar sonucu İngiltere’de 1950 yıllarında genç erkeklerin yüzde 80’I sigara kullanırken 2000’li yılların başında oran yüzde 35’lere indi. Bunun neticesinde akciğer kanseri oranında belirgin düşüşler gözlendi. 70’lerde dünya sigara tüketiminin yüzde 40 gelişmekte olan ülkelerde olurken şimdilerde WHO verilerine göre dünyadaki 1 milyar 100 milyon sigara kullanıcısından yaklaşık yüzde 80'i düşük ve orta gelirli ülke vatandaşlarıdır. Önümüzdeki yıllarda felaket bulutları Asya ve Afrika üzerinde yoğunlaşacak. Yakın tarihlere kadar ülkemiz dünya sigara pazarının en hızlı büyüdüğü 2. ülke iken kullanım kısıtlamaları ve reklam yasakları ile sert bir fren yapılmıştır. Şimdilerde ülkemiz sigara içiciliği oranı açısından dünyada 40.ncı sıradadır. ABD'de görülen davada mahkeme aynı zamanda sigara firmalarının iç yazışmalarının kamuoyuna açıklanmasına hükmederek tüm kirli çamaşırların ortaya dökülmesini sağlar. Bu dokümanlardan neredeyse 5 yaşındaki çocukların bile sigaraya karşı motivasyon ve davranışlarını inceledikleri öğreniyoruz. Ve o belgelerden dökülen korkunç gerçekler : Ölümü nasıl satarsınız? Yılda 350 bin kişiyi, günde bin kişiyi öldüren bir zehri nasıl pazarlarsınız? Geniş açık alanlarla, dağlarla, göllerle, deniz kıyılarıyla, genç sağlıklı insanlarla, atletlerle. Geçmişte sigara firmaları güzel bayanları, genç ve başarılı sporcuları ve hatta doktorları ölümü satmak için reklamlarında oynatmıştır. Geçmişte büyük mücadeleler sonucu sigara paketlerine konulan uyarıcı fotoğraflar hala bazı Afrika ülkelerinde yoktur.
Sözlerime bu unutulmaz filmden bir replik ile son vermek istiyorum. Özgür basın mı? Evet basın özgür. Ama sadece sahipleri için…