Sadi ağabeyimizde onların son halkasıydı.
Hayatını milletine hizmet için harcayan, çok nadir insanlardan birisiydi Sadi ağabeyim.
Türk milliyetçilerinin yetişmesinde temel taşlardan birisiydi.
Siyasetin içindeydi ama asla politik olmadı, hep doğruyu söyledi, tavrını hep milletinden yana koydu.
Kendisi bakan olunca çocukları üniversiteyi bitirmişti, torpil yaptı demesinler diye işe yerleştirmedi.
Emlak bankası TOKİ emrindeydi, MHP içinde bazı hortumcu vekillere asla taviz vermedi ve Cumhurbaşkanlığına aday olunca fırsat bilip saldırdılar.
Davasına küsmedi Milli Düşünce Merkezi’ni kurdu ve vatanseverleri topladı, organize etti milli bir boşluğu doldurdu.
Konferanslar verdi yorulmadan, koşturdu o il il koşturdu, ülke ülke koşturdu yorulmak bilmiyordu.
Hastalığında bile herkese moral verip milli endişelerini dile getiriyordu.
1970’li yıllardan itibaren bir akraba olarak korudu, destek oldu.
Zindana girdim, o da zindandaydı mektuplaşıyorduk, hapisten çıktı devamlı beni gözetti.
Hapisten çıkınca Prof. Dr. İskender Öksüz hocamla konuştular ve mesleğimi icra etmem için sermayelerini önüme koydular.
Ticarette o kadar dürüsttü ki, “Bir kuruş dahi olsa kaydedeceksiniz, vergimizi kuruşuna kadar ödeyeceğiz.” Diye tembihlerdi. Ticaretimizi alnımızın akıyla bitirdik.
Yurt dışına çıkmak zorunda kaldım, her konuda elinden gelen yardımı esirgemedi ve gurbetteyken devamlı görüşüyorduk.
Birkaç defa Belçika’ya geldi, evimde misafirim oldu, sabahlara kadar sohbet ettik.
İlk defa evimde bir hatamdan dolayı bana kızmıştı.
O kızdı haklıydı ama ben onun kızmasıyla mutlu olurdum.
Bir büyüğüm var diye.
Son zamanlar hastaydı, telefonla görüşüyorduk.
Üç ay kadar görüşememiştik, bana hep iyiyim diyordu.
Acı haberi geldi, bir yanım yıkıldı.
Sürgündeyken babamı kaybetmiştim, aynı acıyı yine duydum…
Ruhun şad olsun yiğit ağabeyim, bu millet seni dürüstlüğünle, vatanseverliğinle dava adamlığınla hep yüreklerinde taşıyacak.