Hayatın en değişmez yasalarından biri de ölümdür. Âlemleri yaratan Allah (cc) ölümü ve hayatı insanları imtihan etmek için yarattığını kerim kitabı Kur’an’da bize bildiriyor.
Hayatı tadan her canlı sonunda ölümü de tadacaktır ve tatmaktadır. “Her canlı ölümü tatmaktadır/tadacaktır.” Ayeti bize bu değişmez gerçeği her zaman haykırmaktadır.
Hoca Ahmet Yesevi Vakfı’nın kurucusu, araştırmacı yazar, soyadı gibi aslını yüceltme uğruna ömrünü harcayan ve hakkıyla “Çağımızın Evliya Çelebisi” unvanını alan Erdoğan Aslıyüce de her fani gibi bu dünyadaki ömrünü tamamlayarak gerçek âleme hicret etti.
Onun “Çağımızın Evliya Çelebisi” olarak anılmasının sebebi boşuna değildi. Çünkü “Japonya, Çekoslovakya, İngiltere, Kanada, AB, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Yugoslavya, Romanya, Tuva, Hakasya, Tataristan, Başkurtistan, Altay Cumhuriyeti, Hollanda, Almanya, İsviçre, Tayland, Sudan, Tayvan, Hong Kong, Kırgızistan, Özbekistan, İsrail, Arnavutluk, Moldavya, Gagavuz, Pridnestroya, Singapur, Suriye, Yakutistan” gibi kırka yakın ülkeyi gezdi ve gezi notlarını kitaplaştırarak yayınladı. Özellikle Orta Asya’daki Türk ülkelerine yaptığı gezilerin izlenimlerini bir seyahatname üslubuyla önce Yesevi Dergisi’nde tefrika olarak, daha sonra da “Adım Adım Türk Yurtları” adıyla kitap olarak yayımladı. Bunun yanında çeşitli gazete ve dergilerde çok sayıda makale ve araştırma yazıları yayınlandı.
Ömrünü Türk Milliyetçiliğine adayan Erdoğan Aslıyüce, araştırmacı yazar kişiliğiyle yıllarca ülke ülke gezerek “Her Yönüyle Kırıkkale”, “Metal İşçilerinin Mücadele Tarihi”, “Genç İşçiler”, “En Büyük grev”, “Adım Adım Türk Yurtları”, “Turan’dan Kırım’a”, “Dört Kıta Sekiz Ülke”, “Hücreden Cümleye”, “Türkistan’dan Anadolu’ya Alpler-Erenler”, “Değişen Komşumuz Suriye”, “Laleden Yağlı Güreşe Hollanda”, “Türkiye’nin Yüreği Kastamonu”, “Türk’e Gözaltı”, “Garip Türk’ün Feryadı”, “Türk’ün Çile Çemberi”, “İstanbul’dan Adıyaman’a”, “İstanbul’dan Trabzon’a”, “Türkistan İki Dünya Eşiği”, ”Ah Şu Bakanlar”, “Avrupa’ya İslamı Yayan Sarı Saltuk et-Türki”, “Bosna Hersek’ten Kosova’ya”, “Şehir Şehir Türk Kurultayları”, “Şura Şehirleri”, “Şiir İkindileri”, “Gül Baba”, “Kırşehir”, “Türk Tarihinde Yazılamayanlar”, “Türk Tarihinde Yanlış Bilinenler Yanlış Yorumlananlar”, “Türk Tarihinde Unutulanlar”, “Aydınlar Ocakları 25. Şurası İstanbul’dan Trabzon’a”, “Çanakkale’den Paşaeli’ne”, “Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150’likler”, “Yesevi Dostları” (5 cilt) isimli pek çok kitap kaleme aldı.
Erdoğan Aslıyüce bir akademisyen değildi ama yaptığı birçok çalışma ile akademisyenlere yol göstermesini bilen nadir insanlardan biriydi.
Erdoğan Aslıyüce’yi, daha doğrusu bizim Erdoğan abimizi güzel bir insan olarak bildik, tanıdık, sohbetlerine katıldık. Ülke meselelerini beraberce mütalaa ettik. Kurduğu Hoca Ahmet Yesevi Vakfı’nı bugünlere kadar taşıdı. Bereketli bir yaşadığına yakinen şahit olduk. Arkasında onlarca güzel eser bıraktı. Biz ondan razıydık, Rabbim de razı olsun.
Cenazesinde bulunarak imamın “Hayatta iken merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusuna yüksek sesle “İyi bilirdik.” Dedik. Hakkınızı helal edin çağrısına ise içimizden gele gele “Helal olsun” diye haykırdık.
Tanıdığım Erdoğan Aslıyüce bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahipti. Bulunduğu her ortamda Türk dünyasının dertlerini konuştu. Eserlerinde Türk dünyasının dertlerini yazdı. Türklerin yaşadıkları hemen bütün coğrafyaları gezerek Anadolu Türklüğü ile aralarında köprü olmaya çalıştı. Bu seyahatleri kitaplaştırarak (40 kitap) hatıralarını okuyucularıyla buluşturdu.
Hoca Ahmet Yesevi Vakfı adına çıkardığı “Yesevi” isimli dergisi, yüzlerce sayı çıkararak Türkiye’nin uzun süreli seri yayın yapan ender dergileri arasında yer almasını sağladı. Ülke içi ve dışında verdiği konferanslarla Türk dünyasının dertlerini ve çözüm yollarını dile getirdi.
Ahirete hicret ederken arkasında doldurulması güç bir boşluk bırakan Erdoğan Aslıyüce, 1946 yılında Kırıkkale’nin Büyükyağlı kasabasında doğdu. İlk ve ortaokulu Kırıkkale’de, liseyi Konya’da bitirdi. Çalışma hayatına Kırıkkale’de MKE Silah ve Tüfek Fabrikaları’nda başladı. Aynı yıllarda sendikacılık faaliyetlerine de adım attı. İlk olarak, çalıştığı işyerinde ”İşyeri Temsilcisi” oldu. Türk Metal Sendikası’nın genel merkezinde ve değişik bölgelerinde temsilcilikler yaptı. Türk Metal Sendikası İstanbul Şubesi’ni kurmakla görevlendirildi. Daha sonra bu şubenin başkanlığını dört dönem devam ettirdi. 1996’da bu görevi bıraktı.
İstanbul’da, Mart 1987’de Metal İşleri adına kurduğu kooperatifin yayın organı olarak aylık bir dergi çıkardı. Dergi 54 sayı devam etti. Sendikal faaliyetlerle ilgili olarak, Refik Sönmezsoy ile birlikte “Metal İşçilerinin Mücadele Tarihi” ve “En Büyük Grev” adlı kitapları yayımladı.
Erdoğan Aslıyüce, yayın hayatına 1972’de Kırıkkale’de “Dur Yolcu” adlı bir gazete çıkararak başladı. Daha sonra 1980 yılında Konya’da “Konevî” adlı bir dergi yayımladı.
1993 yılında Hoca Ahmet Yesevi Vakfı’nı Yesevi dostu arkadaşlarıyla beraber kurdu. Bu vakfa Bakanlar Kurulu kararıyla tahsis edilen Küçükayasofya’daki Darüssaade Ağası Hüseyin Ağa Medresesi’ni restore etti ve Türk kültür ve sanat hayatına bir külliye olarak kazandırdı.
1994 yılında aynı zamanda Yesevi Yayıncılık isimli yayınevini de kuran Aslıyüce, Türk kültür hayatına yüzlerce eser kazandırdı.
“Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi “BİR”i de yine bu dönemde yayın hayatına kazandırdı.
Hoca Ahmet Yesevi Vakfı, İstanbul Valiliği ve Eminönü Belediyesi’nin katkılarıyla “Fatih’ten Atatürk’e Türk Kültürü Etkinlikleri” şölenini gerçekleştirdi.
Erdoğan Aslıyüce’nin gerçekleştirdiği en önemli çalışmalardan biri de İmam Maturidi hakkında yaptığı çalışmalar, verdiği konferanslar ve İmam Maturidi adına değişik yazarların kitaplarını yayınlamak oldu. Bu konferanslardan birini de AvrasyaBir Vakfında beraber verdik. Aslıyüce, İmam-ı Azam, İmam Maturidi ve Ahmet Yesevi çizgisinin Türk dünyasının oluşmasında çok önemli rol oynadığını hep yüksek sesle haykırdı ve ülkemizin, Türk dünyasının geleceğinin ancak bu çizgide giderek başarıya ulaşabileceğini savundu.
9 Haziran 2024 tarihinde bu fani dünyadaki görevini bitirerek gerçek âleme hicret eden Erdoğan abinin vazifesini hakkıyla yaptığına şahidim. Bu şahitliğini cenazesinde gösterdiğim gibi öbür âlemde de sorulursa yine vazifesini yaptığına şahit olurum. Erdoğan abi gibi öncü büyüklerimizin açtığı yoldan gitmek bizler için önemli bir vazifedir. Bundan sonra bizlere düşen onun bıraktığı emaneti teslim alarak varacağı noktaya götürmektir.
Bu vesile bir kez daha Erdoğan abimize Rabbimden rahmet diliyorum. Mekânı Cennet olsun.