Gaziantepliler olarak övünmeyi çok seviyoruz.
Mesela, Dünyanın en zengin mutfağına sahibiz, lezzet başkentiyiz diye övünüyoruz. Kebabımızla, lahmacunumuzla, baklavamızla, fıstığımızla, beyranımızla Gaziantepli olmayanlara hava atmak hoşumuza gidiyor.
Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgesi Gaziantep’te olduğu için, ihracatta rekor üstüne rekor kırdığımız için de çok övünç duyuyoruz.
Hayvanat bahçemizle, parklarımızla, müzelerimizle, tarihimizle, kültürümüzle, “Ortak Akıl”la, siyasetçilerimizle, bürokratlarımızla övünüyoruz. Hatta her fırsatta, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye slogan atmayı çok seviyoruz.
Bütün bunlar güzel de, eğitim gibi bir konu var ki, Gaziantepliler olarak övünmeyi değil, başımızı iki elimizin arasına alıp, kara kara düşünmeyi gerektiriyor.
Maalesef eğitimde övünülecek bir durumda değiliz. Türkiye’nin en geri illerinden biriyiz. 600 bin civarında öğrencimiz var. Sınıf mevcutlarımız çok kalabalık. Tam 4 bin derslik ihtiyacı var. Yani onlarla değil yüzlerle ifade edilecek okul ihtiyacımız var.
Sorun büyük. Sorunun çözümü zaman istiyor, bütçe istiyor, bu işleri takip edecek bürokrat istiyor.
Ama Gaziantep’e geldiği günden beri eğitimi birinci gündem maddesi yapan bir valimiz var. Vali Davut Gül‘e, eğitim dediğinizde, akan sular duruyor. Böyle bir valiye sahip olduğumuz için şanslıyız.
Sorunumuz büyük ama eğitimi önemseyen, eğitimle ilgili sorunların çözülmesinde son derece kararlı olan bir valiyle çözülemeyecek sorun olmadığını düşünüyorum.
Vali Davut Gül, gazetecilerle yaptığı toplantıda, Gaziantep’te 4 bin dersliğe ihtiyaç olduğunu, bunun 800’ünün tamamlandığını, diğerlerinin tamamlanması için de hayırseverlerin desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi. Hatta önümüzdeki günlerde, Gaziantep Savunmasının 100. Yılı dolayısıyla, “100. Yılda 100 Hayırsever” isimli kampanya ile hayırseverlere çağrı yapılacağını duyurdu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, eğitimin önemini, “Bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da, köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir” sözleri ile anlatmaktadır.
Eğitim sorununu çözmeden olmaz. Bu sorun sadece devlete, Milli Eğitim’e bırakılacak kadar önemsiz bir sorun değildir. Bu sorun herkesin sorunudur. Çünkü, iyi eğitim almamış, çağın gereklerine göre ihtiyaç duyduğu bilgiye sahip olmayan, dolayısıyla gerekli donanımdan yoksun kişiler ülkenin kalkınmasındaki prangalardır. Yeterli eğitim almayarak, ihmal edilecek bir tek ferdimiz bile yoktur. Çünkü bizim en önemli kaynağımız beşeri sermayemizdir, yani insanımızdır.
Bu nedenle her şeyi bir tarafa bırakmalı, Gaziantep’in eğitim sorununun çözümü için herkes karınca kararınca katkı sunmalıdır. Tıpkı Kurtuluş Savaşında olduğu gibi. Hani, iki çift çorabı olan kişi, biri çorabını Mehmetçiğe bağışlamış ya… Tıpkı o ruhla hareket etmeliyiz.
Çok şükür, bugün Kurtuluş Savaşı dönemindeki o yokluk günlerinden çok uzaktayız. Sanayimizle, ticaretimizle, gastronomimizle, yaptığımız ihracatla, kazandığımız parayla övünecek noktayız. Bunlarla övünüyoruz ama eğitim sorununu çözmezsek bunların hiçbir anlamı yok. Sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz.
Gaziantepliler olarak yarım kalan derslikleri tamamladığımızda, geleceğimiz olan çocuklarımızın daha nitelikli eğitim almalarını sağladığımızda, işte o zaman gerçek anlamda övünülecek bir iş yapmış olacağız.