CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bir kişisel hesap var, belli ki bir görüşme var ve meseleyi Sayın Bahçeli’nin sözleriyle bağlayayım, bundan son değil bir önceki grup konuşmasında dedi ki, 'Ne olur yani Öcalan gelse burada konuşsa, terör bitse, Erdoğan için de anayasa değişse ve bir daha seçilse.' Bu ne demek? 'Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için Öcalan’ı çıkarmayı dahi göze aldık' diyor. Bu kadar net. Bunun aksini söylüyorlarsa yalanlasınlar, söylemiyorlar" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gazeteci Özlem Gürses'in YouTube kanalına konuk oldu. Özel, "Cumhurbaşkanlığı değişikliği olur mu Kıbrıs'ta?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Olabilir. Anketlerde CTP'nin adayı Tufan Bey önde. Mevcut Cumhurbaşkanıyla yarışıyorlar. Tabii Kıbrıs siyaseti kendi haline bırakılırsa çok farklı ama Türkiye'nin müdahaleleri her zaman etkili oluyor. Çok çekişmeli bir yarış olacak. CTP bizim kardeş partimiz. Sosyalist Enternasyonel'de birlikte olduğumuz partimiz ama CHP olarak şöyle CTP ile kardeşiz ama bütün Kıbrıs'la da akrabayız. 

Özel, "Uzun zamandır CHP olarak ve CHP genel başkanlığınızdan başlayarak meselelere biraz daha yukardan bakmaya çalışan bir vizyon mu demeliyim bir bakış açısı mı demeliyim geldi. Bunu normalleşme olarak da anlattınız. Oralardan geri mi dönülüyor?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Bir kelimenin içine her şeyi sıkıştırma hastalığından dolayı normalleşme üzerinden 'Bunlarla mı normalleşeceksin' diye bir hatta böyle ilk duyduğunuzda çok haklı bir soru geliyor. Bu normalleşme kelimesinin patenti bana ait Türkiye siyasetinde yakın zamanda. Tayyip Bey bunun yerine yumuşamayı tercih ediyordu. Hatta muhalefetin yumuşaması gibi laflar söylüyordu, ben de buna itiraz ediyordum. Benim dediğim şu, normali bu. Nedir normali olan? Melesa CHP Genel Başkanının Kıbrıs’ın Cumhuriyet Bayramı’na, Kıbrıs Barış Harekatı’na gitmesi, Azerbaycan ile iyi ilişkilerinin olması, Azerbaycan ile çatışmaması, dünyadaki Sosyalist Enternasyonal’de başkan yardımcılığı yapması, aktif bir dış politika izlemesi. Türkiye’de ana muhalefet partisi olup yurtdışında elbette iktidarın hatalarını savunacak bir pozisyonda değil ama Türkiye’nin menfaatlerini savunacak bir pozisyonda olması normaldir. Normali bu.

"Mesela Kıbrıs'a gittiğinizde o dönemin Büyükelçisi sizi karşılamaya gelmedi. Siz hiçbir zaman fikrinizi bakışınızı değiştirmediniz" ifadeleri üzerine de Özel şöyle devam etti:

"Bugün geldiler. Mesela o zamanın büyükelçisi gelmedi, o şimdi başka bir yerde. Bugünün büyükelçisiyle de Türkiye’de o Bakan Yardımcısıyken ciddi çelişkilerimiz vardı ama bugün bu sefer büyükelçilik personeli bizi havaalanında karşıladı, eşlik etti ve uğurladı. Normal olan bu. Aksini kabul etmem mümkün değil. Ben Türkiye’nin ana muhalefet partisiyim. Ana muhalefet lideriyim. Bir sene sonranın iktidar partisinin genel başkanıyım. Beni karşılamayacak Kıbrıs’ta, böyle bir şey yok. O yüzden kavga etmeden, tepkimi göstererek, gittiğimde Cumhurbaşkanı'na gidiyorum, Meclis Başkanı'na gidiyorum, ana muhalefet liderine gidiyorum. Diğer muhalefet partilerine gidiyorum. Yani normali bu. İç siyasette de ülkenin birinci partisi ile genel seçimler için ana muhalefet partisinin ya da yerel seçimler için birinci partisi ile ikinci partisinin genel başkanları el sıkışmayacak Anıtkabir’de. En büyük yas gününde. Ya da bir şehit cenazesinde birbirlerine ters ters bakacaklar, el sıkışmayacaklar. Ben bunu normal bulmuyorum. Tayyip Bey bugüne kadar bulmuştu. Ben bulmuyorum. Dedim ki ben madem ki ben bu ülkenin birinci partisi oldum 47 yıl sonra. madem ki Tayyip Beyi 22 yıl sonra ikinci parti yaptık, bu bayramda aramak bana düşer dedim. Normali bu dediğim bu. Yoksa Tayyip Beyin 22 yıllık hatalarına ortak olmak, onun Türkiye’ye yaşattıklarının hesabını vermek böyle bir şey yok. Normalleşme ne bir ittifak arayışıdır, ne koalisyondur, ne büyük koalisyondur. Normalleşme bir sonraki iktidarın bugünkü iktidardan devlet hakkında bilgi talep etmesidir, dış politika konusunda aktif tutum sergilemesidir ve açık söyleyim otoriter, popülist bir lideri aşıp, kitlesiyle konuşabilmektir normalleşme. Siz o lider Meclis’e geldiğinde ayağa kalkmadığınızda ben bizzat yaşadım bunu.

Dedim ki bu ayağa kalkmama, evet bir partinin genel başkanına ayağa kalkmama tercihimizi başta ben de savundum veya ben de uyguladım bunu. Ama millet kendine hakaret kabul ediyor. Algısını kapatıyor. 'Yüzünü çeviriyor, kulağını tıkıyor bize’'dedim. O yüzden yani şahsın kendisine filan değil onu seçene hürmeten, onu seçen ile bir ilişki kurabilmek için bir diyalog içinde olmak. Bu uzlaşmak değil. Eleştirmemek değil. Hele böyle birilerinin dediği gibi, yok yumuşamak, yumuşak muhalefet yapmak. Ne münasebet.

Normalleşme Tayyip Beye rağmen AK Parti’nin seçmeni ile konuşabilmektir. Normalleşme, MHP’nin Genel Başkanı istemese de MHP’lilere sesini duyurabilmektir, Devlet Bahçeli’yi aşarak sesini duyurabilmektir. O yüzden bir kelimeye çok şey hapsettiler. Aslında şöyle. Normalleşme kelimesi şöyle çıkmıştı. İlk sözümle bitireyim. 'Normali bu kardeşim' dedik. Biz iktidar olduğumuzda da bu ülkenin Cumhurbaşkanı ana muhalefet partisi ile görüşecek. Bakanları düzenli bilgi verecek. Ben bu kutuplaşmanın AK Parti, Tayyip Beye yaradığını ama tüm Türkiye’ye yaramadığını biliyorum. Onunla mücadele ediyorum."

Özel, "İddialar şuraya kadar geldi. Siz aslında Bahçeli'nin adayıydınız. Bahçeli sizi destekledi. Şimdi de senaryo o ki Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi için tıpkı geçmişte Sayın Kılıçdaroğlu'na da söylendiği gibi siz o koltukta oturuyorsunuz" ifadeleri üzerine de şöyle yanıt verdi:

"Tövbeler olsun. Genel Başkanlığa adaylığımı ne zaman koyduğumu şimdi düşündüğümde 8-9 yaşında koymuşum. Genel Başkanlıkla ilgili şimdiki çözümlememden şunu görüyorum. Bir gün bizim köye gidiyoruz Manisa'da bayramlaşmaya. Dayılar var köyde, onlar sağcı. Demirel’ci, babam da sıkı solcu. Annem dolmuşta babama diyor ki 'Talat bak bayram günü kavga çıkarma, siyasi tartışma çıkarma.' Gittik her bayram olduğu gibi beşinci dakikada sağ, sol tartışması çıktı. Ben de küçüğüm. Dedim ki böyle yapmayın. Sonra dedim ki ya sağ ne demek, sol ne demek? Dayım dedi ki rahmetli, 'bak oğlum dedi, babanlar solcu. Bunlar bir futbol maçı izlerken dört kere taraf değiştirirler' dedi. Ben böyle bir şaşırdım. 'Kim yenik duruma düştü, onu tutar bunlar' dedi. 'Bunlar hiç kazanmayı bilmez. Hep biz kazanırız' dedi. Ben böyle bir düşündüm. Ben de böyle geriye kim düşüyorsa o takımı tutuyorum. Demek ki ben de solcuyum. Sonra dedim ki içimden, birkaç zaman böyle aklımdan geçti hep dayımın dediği 'Niye hem biz iyi insanlarız, hep kaybedeni tutuyoruz. Hem de biz kaybediyoruz. Bizim kazanmamız lazım' dedim. Sonra bunu unuttum yıllarca. Genel Başkanlığa karar veriş anımı irdelediğimde, yani Haziran 2023’ü. 'Biz hem bu kadar haklı, hem de nasıl kaybediyoruz. Biz artık kazanmalıyız ve ben bir sorumluluk almalıyım' diyerek, gerekirse fedakarlık yapacağım, gerekirse sorumluluk alacağım diye yola çıktım."

Özel, "Yani siz Ekrem İmamoğlu'nun adayı değildiniz?" sorusunu da şöyle yanıtladı

"Yok. Ekrem Bey'le bir duygu ortaklığımız vardı. Hala var. O da şu, ikimiz birbirine güvenen, birbirini destekleyen, mesela onu en iyi savunanlardan biri bendim Meclis’te hakkı yendiğinde, beni en iyi anlayanlardan bir tanesi de Ekrem Bey'di. Ama 28 Mayıs seçimlerini kaybettikten sonra Ekrem Bey de bir reaksiyon verdi. Ben de bir 10-15 gün içinde o sürecin detaylarına dönmeye gerek yok ama ben de partide bir değişim olması gerektiğine inanıyordum. Baktım ki o konuda bir ortak irademiz yok. Ben de bir değişim noktasında yola çıktım. Ekrem Bey'in çıktığı yol ile bizim çıktığımız yol ortaktı. Bir duygu ortaklığımız vardı ve birlikte yol yürüdük. Halen de birlikte yol yürümeye devam ediyoruz. Bizim ortak duygumuz Atatürk’ün partisini Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden iktidar yapma. Türkiye’de o kaybedenleri tutan, ezilenleri tutanları bu sefer şampiyon yapma. Bizim hedefimiz bu."

Özel, kurultay tartışmalarının sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:

"Onları geride bıraktık. Şöyle bıraktık. İki türlü bıraktık. Birincisi zaten bir kurultay yapıyorduk. Tüzük Kurultayı. Orada söylentiler çıktı. AK Parti’ye yakın kalemler kurultay talebi var deyince, parti meclisinde kurultay kararı alıyoruz. Bizim tüzüğümüze göre parti meclisi karar alırsa seçimsiz alabiliyor. Sadece partiyi genel başkan seçimli kurultaya götürebilir. Dedim ki arkadaşlar oyunuza sunmuyorum, kurultay kararını tek başıma alıyorum. İsteyen seçim maddesi koyabilsin diye. Yani delegelerimiz seçim isteseydi, seçim yapılabilecekti. O kurultayda deniyordu ki; 600-700 tane Özgür Özel’e muhalif delege var. 36’ya karşı bin 200 ile tüzük bizim dediğimiz, önerdiğimiz gibi geçti. Bugün de ne 700 ne 70 imza var. 70 imza dahi yok, yedi imza yok. O kaynaklardan bir tanesi CHP’li değildir. Dönün bakın. Eğer CHP’liyse söyleyin. O kaynaklardan mesela. Buyursunlar gelsinler hemen genel başkanlığa alsınlar. Öyle bir şey yok ki. Yedi imza bile yok. Çünkü notere gidip 15 gün içinde verilmesi lazım o imzaların. Biz bu tartışmaları geçen süreçte bıraktık. Hem tüzük kurultayında bu görüldü hem de devamında geçtiğimiz hafta o bir takım talepler olduğunda ben bu tartışmayı bitiriyorum artık dedim. Çünkü tak etti canıma. Ardından da 81 il başkanı, bunların 46’sı geçen kongrede benim yanımda değildi. 35’i yanımdaydı, 46’sı karşımdaydı. Ertesi sabah dedim ki, 81 il başkanı birlikte yol yürüyeceğiz. O gün bugün birlikte çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir bildiri kaleme aldılar. Dediler ki genel başkana güveniyoruz, sokakta kurultay talebi değil iktidarımızın ayak sesleri duyuluyor. Hep birlikte çalışacağız dediler.

Fidan ve Şara'nın Kasyun Dağı'ndaki Çay Buluşması Fidan ve Şara'nın Kasyun Dağı'ndaki Çay Buluşması

Gökhan Günaydın benim vekilim. Yani öyle bir şey olur mu? Bunların hepsi AK Parti’ye müzahir kalemler ile onların şımarttığı bir takım güya partiliymiş gibi görünen ama mesela 14 Mayıs’ta bize oy vermemiş adam şimdi partili olmuş. Öyle bir takım deli saçması troll hesapları yönetenler. Sonuç şu, şu kadarını söyleyeyim. CHP'nin bir kurultay tartışması yok. Net bir şey var. Sokakta olmayan şey kurultay salonunda olmaz. Kurultay salonunda olmayan partinin hiçbir yerinde olmaz. Bugün öyle bir tartışma yok.

Yedi tane yok dediğim verilmiş yedi imza yok, toplamda 70 imzanın olması da olası değil. Çünkü bu partide bizim kurultay delegelerimiz içinde 70 tane bugün parti bu kadar güçlüyken, birinci parti durumundayken iktidarı ilk kez ezberbozan bir şekilde ekonomi konuşuyorken, yoksulluk konuşuyorken, emekli maaşı, asgari ücret konuşuyorken, sokakta pazarda CHP gündem belirliyorken parti içi çatışmalarla tekrar paçasından aşağı çekelim diyen 70 delege çıkmaz bizden."

Özel, "Kılıçdaroğlu’nun işte CHP Genel başkanlığından ayrılacağı dönemler için sizi bir anlamda kendi veliahtı gibi gördüğü, partiyi emanet etmede hep sizin isminiz geçiyordu. Bugün de öyle mi? Yoksa ilişkinizi yaralandı, Hırpalandı, kırgınlıklar küslükler var mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Bizim taban beni Genel Başkanlığa sürekli yakıştırıyordu. Genel Başkan’ın tarif ettiği profil ben değildim. Ekonomi eğitimi almış, genç işte tanıdığından da sevilecek birisi diye tarif ettiği ben değildim. Kim olduğunu biliyoruz ama onu söylemek şimdi benim işim değil. Ama ben Genel Başkan’la çalıştığım süreçte onun sözünü hiç yere düşürmedim, ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun MYK’sında Grup Başkanvekili olarak görev yaptığım süreçte de herkes bilir, en çok itiraz eden, konuşan, farklı fikir ileri süren ama içeride alınan karara dışarıda sonuna kadar sahip çıkan parti disiplininde olan biriyim. Zaten doğrusu budur. Bugün gelinen noktada benim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı hürmetim, saygım, sevgim sonsuz. Onun benimle ilgili duygusuyla ilgili bir değişim oldu mu bilmiyorum ama Sayın Kılıçdaroğlu bilir ki ben çok iyi partiliyimdir ve partinin menfaati dışında, ben fanatik partiliyimdir ve partinin başarısız olduğu durumda kahrolurum, partinin başarısı için çırpınırım. Kemal Bey partinin emin ellerde olduğunu bilir ve bu konuda herhangi bir sorunu yoktur diye düşünüyorum."

Özel, "Seçimlerin kaybedildiği geceyle ilgili bugün geriye dönüp baktığınızda bugüne kadar söylenmemiş bir şey söylemek ister misiniz?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Şöyle ben ne  muhalif bir gazeteci ne de grup başkanvekili ne de herhangi bir ilk kez oy kullanan genç ya da 'İktidar olmadan ölürsek gözüm arkada kalır' diyen yaşlı bir üyemiz bir daha gözyaşı dökmesin diye genel başkanım. Çok net. 31 Mart gecesi yine gözyaşları döktük ama hepimiz sevinç gözyaşları döktük. 31 Mart’ın en keyifli anı, otobüsün üstüne çıktım, yapıldığından beri o binanın etrafı ilk kez o kadar kalabalıktı. O binanın bahçesi, insanlar birbirini eziyorlardı, arasındaki yollar ve her yer doluydu. Ve şöyle sadece partinin yanan ışıklarını gösterdim. Aşağıdaki dört kişiden üçü neredeyse ağlıyordu. Bu başka bir duygu yani ve biz kazanabiliyoruz. 47 yıl olmuş. Özgüvenle, kendimize inanarak, güvenerek kazanabiliriz. Eski hastalıklardan kurtulduktan sonra kazanabiliriz. Öğrenilmiş çaresizlikler, beklenen hamleyi yapmalar. Bilgisayarla satranç oyunu oynayın bak eğer bilgisayarın beklediği hamleyi yaparsanız hemen size cevap verir. Şaşırtıcı hamleler yapmak lazım. Ezber bozmak lazım."

Özel, "Akşener ile hiç görüştünüz mü?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Sadece bayramda ve yılbaşında aramıştım, Esma Hanım aracılığıyla görüştüm. Bende şöyle bir şey yok, eşim bana en çok neden kızar biliyor musunuz? 'Çok çabuk affediyorsun' der. 'Seni istetikleri kadar kızdırsınlar, kötülük yapsınlar. Böyle bir gülümsemeyi affediyorsun' der. Benim huyum öyle. Bir kere barışmasını bilmeyen kavga etmeyecek. Ben asla ve asla kin gütmem. Bir de şöyle bir şey var Meral Hanım vaktiyle annemin elini öpmüş birisidir. Annem emekli öğretmen, Meclis’te karşılaştılar, döndü annemin elini öptü. 'Seni kardeşim yerine koydum' dedi, çok iyiydi aramız. Sonra seçim sath-ı mailinde o biraz sinirliydi. İttifak konuştuk, olmadı. Onlar bir şey söyledi, anlaşamadık. Sonrasında sertleştiler ben de o bana ne derse desin canın sağ olsun dedim. Sonra o siyaseti bıraktı, genel başkanlığı bıraktı. Sonuçta abla dediğim birisine kin güdecek halim yok, kimseye gütmem."

Özel, "Bugün Bahçeli daha doğrusu iktidar ne yapmaya çalışıyor sizce?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Ben bir partinin Genel Başkanı olarak siyaset yorumcularının veya gazetecilerin yapması gereken bir alana soyunmam. Yani şu anda bu kadar belirsizlik varken 'bence' diyerek bir şey söyleyemem. Bir fikrin varsa da onu kendime ve partime saklamak isterim. Kimse elini açmıyorken ben niye fal bakmaya çalışayım onların kapalı ellerine. Neden benim düşüncelerimi, fikirlerimi bilsinler? O yüzden bu soruyu samimi olarak cevaplayamam. Ama şöyle bir şey var. Bahçeli’nin ne yapmaya çalıştığının Bahçeli’ye Erdoğan’ın da nerede durduğunun Erdoğan’a gerçek gazeteciler tarafından sorulması lazım. Uçakta sorulamıyor. Hilal arkadaşımız bir deneme yaptı ona da mesleği bırakmasını tavsiye etti. Ama şu kadarını söyleyeyim, bir kişisel hesap var, belli ki bir görüşmeler var ve mesele Sayın Bahçeli’nin sözleriyle bağlayayım, geçen hafta dedi ki, yani bundan son değil bir önceki grup konuşmasında dedi ki, 'Ne olur yani Öcalan gelse burada konuşsa, terör bitse, Erdoğan için de anayasa değişse ve bir daha seçilse.' Bu ne demek? 'Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için Öcalan’ı çıkarmayı dahi göze aldık' diyor. Bu kadar net. Bunun aksini söylüyorlarsa yalanlasınlar, söylemiyorlar."