Politika

Parlamenter sisteme geçiş tuzağı

Halk TV köşe yazarı Can Kakışım, "Parlamenter sisteme geçiş tuzağı" başlıklı yazısında, dikkat çeken tespitlerde bulundu.

Abone Ol

"Son dönemde, kendini muhalif olarak sunan kimi yorumcu ve siyasetçiler parlamenter sisteme geçişle ilgili dikkat çekici yorumlar yapıyor ve benzer vurgularda bulunuyor. Özetle diyorlar ki, “Türkiye mevcut sistemle yönetilemez, iktidar ve muhalefet bu sistemi değiştirmek için ortaklık yapmalı ve seçim olmadan önce mutlaka parlamenter sisteme geçilmeli.”

Bu konuya en son Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ değindi ve parlamenter sisteme geçiş için iktidar ve muhalefet arasında bir “centilmenlik anlaşması” yapılmasını önerdi. Özdağ bu değişiklikten sonra Erdoğan’ın “yetkisiz Cumhurbaşkanı” olarak görevine devam edebileceğini de kaydederek tartışmalara sebep oldu." açıklamasında bulunan Can Kakışım "İşin özüne bakarsak, bu çevrelerin söylediklerinde en haklı oldukları taraf hiç şüphesiz ki mevcut sistemin demokrasiden uzaklığı. Türkiye’nin, denge mekanizmalarından bu kadar yoksun bir sistemle devam edebilmesi gerçekten de mümkün değil ve eninde sonunda bu konuda yeni bir düzenlenme yapılması şart. Ancak bu çevrelerin gözden kaçırdıkları ya da bilinçli olarak çarpıtmak istedikleri gerçeklik şu: AKP kendi getirdiği sistem sayesinde şu an köşeye sıkışmış durumdayken bu sistemi değiştirmek ona can suyu olmak demektir." ifadelerini kullandı.

Kakışım'ın yazısının devamı şöyle:

Türk tipi başkanlık sistemi Erdoğan’ı adeta tek yetkili haline getirdi. Bu sistemin verdiği güç sayesinde Erdoğan Türkiye’nin laik ve demokratik yapısını, hukuk devleti ilkelerini tahrip etmeye dönük kararları hızla hayata geçirebildi ve tüm devlet kurumlarında alabildiğine ve partizanca kadrolaştı. Ancak aynı zamanda bu sistem kazanma kriterlerini de çok yükseltti ve kazananın %50+1 oya ulaşmasını zorunlu kıldı. Bundan dolayı da AKP, iktidarını devam ettirebilmek için ittifaklar yapmaya mecbur kaldı.

O halde ilk olarak şunu akılda tutmak lazım: Parlamenter sisteme geçiş seçim sistemini de değiştirir. AKP'nin elini kolunu bağlayan 50+1 zorunluluğunu ortadan kaldırır, onun MHP'ye olan mecburiyetini sonlandırır ve elini rahatlatır. O yüzden AKP, kaybetmeye bu kadar yaklaşmışken ilk genel seçime bu sistemle gidilmeli. Kriterlerin düşürülmesi şu an AKP’nin en fazla ihtiyacı olan şey.

İkincisi, Erdoğan'ın bu sistemdeki yetkileri kullanarak yarattığı tahribatın giderilmesi için muhalefetin bu yetkileri bir süre kullanması lazım. Altılı Masada bile parlamenter sisteme geçiş için bir süreç öngörülmüştü. Yeni Cumhurbaşkanı, sistemin ona verdiği yetkileri en az bir dönem kullanarak bu tahribatı giderecekti. Bu yapılmadan parlamenter sisteme dönmek Erdoğan'ın bu sistemde attığı adımları kurumsallaştırır ve çoğunu kalıcı hale getirir. Bunun için de sistem bir süre daha devam etmeli.

Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak zor değil. Erdoğan oyunu kaybetmeye başladığını gördüğü için şimdi oyunun kurallarını değiştirmeye çalışıyor ve bunu da parlamenter sistem gibi meşru bir gerekçeyle yapmayı deniyor. Bunu da muhalif görünümlü olan ama aslında muhtemelen iktidara çalışan kişilere söyletiyor. Bu kişiler muhalif görünümlü stepne değillerse, ikinci ihtimal şu: Türkiye’de siyaseti okumaktan bu kadar aciz ve Erdoğan’ın oynamaya çalıştığı basit oyunu göremeyecek kadar izansızlar. O yüzden de Erdoğan’ın en çok duymak istediklerini söylüyorlar.

Üstelik son konuşmasında Özdağ diyor ki “Geçiş dönemi vurdusuz-kırdısız olmalı.” Bunu nasıl anlamak gerekir şimdi? AKP'nin seçim kaybettiğinde şiddet eylemlerine girmesini normalleştirmek değil mi bu? Ya da halkı korkutmak, ona aba altından sopa göstermek değil mi? Halkın istediği kişiyi başkan seçemeyeceğinin itirafı değil mi? Herhalde bu kadarını Erdoğan bile söyleyemezdi ama Özdağ söylüyor.

Yapılması gereken belli. Seçime bu sistemle gidilmeli ve en az bir dönem bu sistemle devam edilmeli. Bunun dışında bir “çözümü” önerenlerin gizli bir ajandaya sahip olmaları da hayli büyük ihtimal. Cumhuriyetimizi geri kazanmak için karşı taraftakilerle mücadele ettiğimiz gibi “bu taraftan” gibi gözükenlere karşı da uyanık olmak şart.