Politika

Remzi Çayır'dan 'ahmak davası' tepkisi

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak da içeren istinaf sürecindeki ‘ahmak davası’ ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1998 yılında aldığı hapis cezasını hatırlatarak "26 yıl sonra, bu kez zulme uğrayan mazlum kimliğinden adam çıkmış, bir başkasına zulmediyor" dedi.

Abone Ol

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediye  Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu hakkında açılan 'ahmak davası' ile ilgili sürece değinen Çayır, şunları söyledi:

“Yıl 1998. Şu an cumhurbaşkanı olan zat Siirt mitingine gidiyor. O dönem partisi kapatılmış ve benzeri birtakım zorluklar içerisinde insan haklarından, fikir özgürlüğünden ve demokrasiden dem vurarak meydan meydan dolaşırken yolu Siirt'e vardığında kendisine ait olmayan Ziya Gökalp’in yazdığı ‘Camiler kışlamız, kubbe miğferimiz, minareler süngümüz, Müslümanlar yani müminler de askerdir’ dediği bir şiir okuyor. Bir yıl ceza alıyor, siyasetten uzaklaştırılıyor.  Mağdur kim, Recep Tayyip Erdoğan. O dönem zulmedenler başka. 26 yıl sonra, bu kez zulme uğrayan mazlum kimliğinden adam çıkmış, bir başkasına zulmediyor. Elbette ki İmamoğlu'yla ilgili çekincelerimiz var. Muhalefetimiz var ve biz daha iyi yaparız iddiamız var. Bundan daha iyi yaparız. Ama bu iddiamız ona yapılan yanlışı dile getirmemize engelleyemez. 1998'de hakları haksız yere elinden alınmış bir insan dönüp başkasıyla ilgili aynı işlemi ortaya koyamaz. Yazık ülke kaybediyor. Demokrasi kaybediyor. İnsanların gelecekle ilgili güvenleri, itimatları kayboluyor. Siyaset başkalaşıyor ve ana mecrasından çıkıyor. Bu gerçeğe göremeyenler ne yazık ki sadece bir dönem, iki dönem saltanatlarını devam ettiremediler. Türkiye'ye katabilecekleri hiçbir şey yok. Bir ahmak sözünden yola çıkarak kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etmiş zaten Sayın İmamoğlu. Ama ortaya çıkıp bugün mü yasak açıklanacak yarın mı yasak açıklanacak diye televizyonlarda, basında, kamuoyunda böyle bir sözlerin konuşulması hem demokrasi açısından hem ülkenin imajı açısından hem geleceğimizin güvenli olup olmayacağı açısından çok mühim. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na ve hukukçulara. yargı mensuplarına, bağımsız olmasını istediğimiz yargıya seslenmek istiyorum. Hiç kimsenin tehdit altında kalmadan, hiç kimsenin işaretine bakmadan inancınızı, ideolojinizi, hayata dair yaklaşımlarınızı, fikrinizi, düşüncenizi bir kenara bırakarak siz insanı önce insan olarak görüp hukuku üstün kılmanız, adaletli davranmanız gerekir. Eğer bu topluma hizmet etmek istiyorsak, bu milletin diğer toplumlar arasında her anlamda öne çıkmasını istiyorsak yapacağımız en büyük hizmet adaleti ayakta tutmaktır. Ben Türkiye'nin bu tür kısır çekişmelerden ve konuşmalardan sığınmasını, uzaklaşmasını, gerçek gündemiyle meşgul olmasını istemekteyiz.

Gerçek gündem ne? Millet aç, aç, millet geleceğiyle ilgili hayal kuramaz haldedir. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ev kiraları asgari ücreti, emekli maaşını ve normal memurun dar gelirlinin elde ettiği geliri geçmiştir. Hal böyleyken bu devlet nasıl deva bulacağız, çare bulacağız sözü orta yerde dururken siz ayak bilek oyunlarıyla uğraşıp ülkenin bahtını karalamaktasınız. Geleceğine ket vurmaktasınız. Buna izin vermemeliyiz."

İktidarın ekonomi politikalarını eleştiren Çayır, şunları söyledi:

“24 yıl ülkeyi yöneteceksin. Ülkeyi bataklığın orta yerinde bırakacaksın, emeklinin anasını ağlatacaksın, dar gelirlinin rüyasını kapatacaksın, umudunu çorak tarlaya dönüştüreceksin. Sonra da çıkıp ahaliye '2026'yı bekleyin'. Bekleyelim. 'Enflasyon tek haneye inecek inşallah'. Hiç gerçekçi değil. Bir ülke düşününün, bir yılda yılda yurt dışına verdiği faiz dokuz yüz milyar dolar. Bu nasıl bir şey ya. Bu parayla yani sizin borca harcadınız bir trilyon diyelim. Emeklinin maaşını kaça çıkarıyor biliyor musunuz? İki buçuk katına çıkar. Yani otuz bin liraya yaklaşık bir paraya çıkarıyor. Para nereye gidiyor? Parasını Türkiye'de faize yatıran veya borç aldığımız yabancılara gidiyor. Şu andaki sistemin adı bu. Bu nereye kadar sürdürülebilir? Sürdürülebilir bir tarafı var mı? Rasyonel bir tarafı var mı? Akılcı bir tarafı var mı? Yok. Sadece ve sadece kara propagandaya dayalı milleti aldatmaya dayalı bir siyasetle Gabar'dan, petrol fışkırmaya devam ediyor. Fışkırdıkça ucuzlaması lazım. Bizimkiler durmadan zam yapıyor. Karadeniz'in bu yanan doğal gazı nereye gitti? Bu sahtekar siyasetin Türkiye'ye verebileceği ne o? Bir adam oturduğu yer ne olursa olsun. Sıfatın ne olursa olsun siyaset adına, bir oy adına, milyon millete yalan söylüyorsa o adamdan hiçbir çıkmaz.

 "Bu ülke bu şekilde hayatına devam edemez"

Bir tarafta yoksulluk almış başını gidiyor. Bir tarafta zorluklar içerisinde insanlar debeleniyorlar. Öbür taraftan zevki sefa içerisinde bir siyaset sınıfı ve siyaset sınıfının doğduğu zenginlik tabakası. Böyle bir şey kabul edemeyiz. Bu ülke bu şekilde hayatına devam edemez. Bakın okul kantinleriyle Meclis lokantasının arasındaki farka bak. Altındağ'daki, Karapürçek'teki, Sincan'daki okulun katiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki yemeklerimi size söyleyeyim de iyi dinleyin. Dana rosto Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin lokantasında 66 TL, okul kantininde tost 85 TL. Ey yüce Türk milleti, ey içinde bulunduğu şartlara hala sessiz kalan benim can kardeşim yüce Türk milleti sesini yükselt. Kuzu pirzola, Meclis lokantasında 72 TL, okul kantinde hamburger kaç para 150-120 TL, bakın. Tavuk pirzola, Meclis’te 41 TL, tavuk döner, okul kantinde kaç para 110 TL."