İdeolojik hareketler düşünen adam istemezler. Onlara aklını çöp tenekesine atmış, robotlaşmış tipler lazımdır.
Onun için ideolojik hareketlerin çoğu robot yetiştirme mektebi gibi çalışır. Bireysel aklı bir tarafa bırakıp örgüt aklıyla hareket edilmesini isterler.
Bir insan robotlaştırıldıktan sonra artık kendisi yoktur. Kendi hayatını seçme, kendi kaderini belirleme imkanını kaybetmiştir. Neye programlanmışsa ona göre hareket eder. Mesela bir robot sadece bir vidayı bükmeye programlanmışsa sadece o işi yapabilir. Bir malzemeyi alıp bir yere taşımaya programlanmışsa sadece o taşıma işini yapar. Olayların gelişimine göre tavır alma, farklı tepkiler ortaya koyma kabiliyeti yoktur. Bir insanın duruma göre pozisyon alması gibi bir özelliği yoktur.
İnsan hayatı değişkendir. Sosyoloji değiştikçe insan davranışları da bundan etkilenir. Kendini yeni şartlara uydurur. Yeni yeni melekeler edinir. Robotun kendini uyarlama yeteneği yoktur. O dünya değişse de içine yerleştirilen programa göre hareket eder. Robotun hayatı statiktir, değişim diye bir şey yoktur.
Robotlaştırılan insanlar da öyledir. Hala kırk senenin, elli senenin aklıyla düşünen, Türkiye’yi bugünkü durumu ile değil, dünkü durumu ile değerlendiren insanlar var. Dünyayı kırk yıl önceki dostları, düşmanları, fikirleri üzerinden okuyorlar. Onun için de bugünün insanını kavrayamıyor, onların duygularına beklentilerine dokunamıyor, onlara ulaşamıyorlar.
Dünyanın en tehlikeli insanı robotlaştırılmış insandır. Bu mankurtlaşmadan farklıdır. Mankurtun geri dönüşü yoktur, kendi iradesi ile değil, onu ele geçirenlerin iradesi ile kendisi olmaktan çıkarılmıştır. Robot insan, robotluğu kendi iradesi ile tercih etmiştir. Mankurt yaptığı şeyin şuurunda değildir, bir anlamda mazurdur. Robot insan yaptığı işin bilincindedir ve bunu isteyerek, bir davaya hizmet ettiğini sanarak yapmaktadır. Birinde bilinç kaybı ötekinde bilinçli bir kendinden firar söz konusudur.
Sinan Ateş olayına biraz da bu cepheden bakmak lazım. Genç bir insanın öldürülmesine suskun kalacak kadar kendi vicdanını boğanların gerçekte bir robottan farkı yoktur. Duygularına bile sınır koyanlar, ölümden dava çıkaranlar her şey olsalar da bir davanın, bir fikrin davacısı olamazlar. Dava adamlığı, kuru bir mensubiyeti değil, fikretmeyi, düşünmeyi, bireyselleşmeyi, bireysel irade kullanmayı gerektirir. Örgüt aklıyla düşünmek bireysel iradeyi kolektif iradenin içinde boğar. Robot aslında bir yazılımdır, duyguları, hisleri yoktur. İnsan hangi düşünce havzasının içinde olursa olsun kendini bu hale getirmemelidir. Bir genç adam kahpece öldürülüyor birileri duygularınıza bile ket vuruyor. Sonra da lider, teşkilat eleştirilmez öyle mi? MHP ve Ülkücü gençliğe yüklenen yazılım da budur! İnsanlıktan savrulmak ne zamandan beri milliyetçilik oldu? Bu kafa ile değil milleti kuşatmak, milliyetçileri bile kuşatamazsınız. Bursa’daki cenaze töreni sizin robotlar dünyanıza bir isyandı, daha anlamanız mı?