Emek yoğun işlerde robotların işe yarayacağı, büyük tasarrufa neden olacağı bir gerçek. Ama işte bu kadar. Çünkü hiçbir robot insanın yerini tutamaz. İnsan, sadece emek tüketen, yapan -eden bir mahluk değil, onun bir de his cephesi var. Duyar, üzülür, acır, sevinir, güler, ağlar, sever, aşık olur, inanır, şefkat duyar, merhamet eder kısaca birçok duygu durumu ortaya koyar. İşte robotlarda bu yoktur.
Eski Ülkü Ocakları başkanlarından Sinan Ateş Ankara’da uğradığı alçakça bir saldırıda öldürüldü.
Ateş’in akçalı işleri yoktu, ticareti yoktu, o bir akademisyen ve ülkü adamıydı. İlişkileri bu camia ile sınırlıydı. Dolayısıyla –dışarıdan- kendisine gelebilecek bir saldırı ihtimali bulunmuyordu. Uzun süredir kendini adadığı camiasından bazı isimler tarafından tehdit ediliyordu. Ama herhalde kardeş kardeşe kast etmez inancıyla işin bu noktaya varmayacağını düşünüyor, rahat hareket ediyordu. Ben yapmam, başkaları da böyle bir cinayete teşebbüs etmez diyordu. Düşündüğü gibi olmadı. Alçakça bir suikastın kurbanı oldu. O, Ülkü Ocağı Genel Başkanlığı yapmamış olsaydı şimdi yaşıyor olacaktı. Ne hazin değil mi?
Böyle bir olay karşısında biraz insani yönü kalmış olanların yapması gereken bellidir: Amasız, fakatsız, tereddütsüz tepki göstermek. Hiç bir fikri ihtilaf, kavga hele hele –öldürme- nedeni olamaz! Kaldı ki, Ateş ile cinayetin arkasında olduğu düşünülenler arasında fikri bir çatışma veya uyuşmazlık da mevcut değil. Sadece belki bir tutum farkı söz konusu. O, Yavuz Bahadıroğlu’na cevap verirken fikrine, onu görevden alanlar onu görevden alırken ittifaklarına, Erdoğan’ın bir yardakçısına sahip çıktılar. Atatürk düşmanlığına cevap vermek Sinan ateş için sonun başlangıcı oldu. Milliyetçiler de, ülke menfaatleri gerektiğinde ittifak yapabilirler, yapmalıdırlar da. Uzlaşma siyaseti, toplumdaki çatışmaları, ayrışmaları azaltır, insanları, toplumsal kategorileri birbirine yaklaştırır. Zaten milliyetçilik de bir bütünleştirme, kalabalıkları ortak değerler etrafında toplayarak millet haline getirme doktrini değil midir? Ancak bu yapılırken, masaya bu ülkeye zarar verecek konular konulmaz. Milletin kaderi bir kişinin keyfine bırakılmaz. Milletin kaderi milletin elinde tutulur, bu da milliyetçiliğin başka bir yüzü, başka bir veçhesidir.
Ateş suikasti, birçoğumuzun yüreğinde derin yaralar açtı. Öyle olduğu içindir ki de on binlerce insan cenazesi için Bursa’ya koştu. Robotlarla insanlar arasındaki fark işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor. İnsanlar üzülüyor, acı çekiyor, kabullenemiyor, insani tepkiler ortaya koyuyor. Robotların ise sesi hiç çıkmıyor. Mekanikleşmiş, duygu yönleri kabzedilmiş bir halde olup biteni seyretmekle iktifa ediyorlar. Orada iki yetim çocuğun göğe çıkan feryatları bile onları uyandırmaya, duygularını hareket ettirmeye yetmiyor. Üzülmek, tepki koymak, bir başsağlığı dilemek için bile yukarıdan işaret bekleyenlerin bir robottan ne farkı var? Robotun milliyetçisi olmaz, çünkü milliyetçilik aynı zamanda bir duyarlılıktır.
İdeolojik hareketlerin birçoğu birer –robot yetiştirme- okuludur. Önce gençlerin insan yönü yok edilir, sonra tepe tepe kullanılır. Başka türlü bir insan, nasıl bir insana, hele hele kendisi gibi inanan, düşünen bir insana kurşun sıkabilir?