Arıkan, konuşmasına Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasından bahsederek başladı. Oteldeki yangın sonucunda 78 kişinin hayatını kaybettiğini ve yüzlerce kişinin etkilendiğini belirterek, bu facianın sorumluluğunun kimin olduğu konusunda hükümet ve belediyenin birbirlerini suçladıklarını ifade etti. Arıkan, merkezi yönetimin, valiliğin, il özel idaresinin ve belediyenin denetleme görevini yerine getirmemiş olmasının faciaya neden olduğunu söyledi.
Arıkan, bilirkişi raporlarının hazırlanmasına siyasi müdahalelerin engel olduğunu ve gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediğini belirtti. Konya'da bir binanın çökmesi Beispielini verirken, hükümet yetkililerinin belediyeyi suçlamadıklarını sordu.
Arıkan, Türk tipi başkanlık sisteminin arızalarının ortaya çıktığını ve koltukta oturanların vazifelerini yapmak için Külliye'den talimat beklediğini söyledi. Ayrıca, Cumhurbaşkanı ve hükümetin yetkiyi sonuna kadar kullanmak istediklerini, ancak sorumluluğu asla almak istemediklerini belirtti.
Arıkan, son 22 yılda 55 bin civarında insan hayatını kaybetmiş olmasının kabul edilemez olduğunu ve her faciadan sonra aynı konuları konuştuğunu söyledi. Tedbirsizlik, denetimsizlik, beceriksizlik, "adam sende"cilik, ihmal ve kâr hırsının facialara neden olduğunu belirtti.
Arıkan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazzelileri Mısır ve Ürdün'e yerleştirme çağrısına tepki gösterdi. Bu tür tekliflerin Filistin halkının iradesine ve özgürlüğüne karşı yapıldığını belirtti.
Arıkan, Türkiye'de bazı kesimlerin İsrail ile ticareti acilen başlatma çağrısına da tepki gösterdi. Dostlar alışverişte görsün mantığıyla protestolar yapıldığını, ancak gerçek bir şeyi yapılmadığını söyledi.
Arıkan, AK Parti'nin ekonomiyi düzeltemeyeceğini anladığını ve çözümü muhalefeti dizayn etmekte bulduğunu söyledi. Belediyelere kayyım atamalarıyla ve parti genel başkanlarına yönelik operasyonlarla kimsenin güvende olmadığını belirtti.
Arıkan, her alanda kartellere ve çetelere operasyon beklediğini, ancak hükümetin gazetecilere, siyasetçilere, sanatçılara ve vatandaşlara operasyon yaptığını söyledi. Hukukun iktidarın sopası olarak kullanılamayacağını ve yargı organlarının siyasetin değil adaletin emrinde olmasını gerektiğini vurguladı.