Milliyetçi camianın yakından tanıdığı isimlerden Sabri Şenel, demokrasinin muhalefetten başlaması gerektiğini, muhalefete gerçek demokrasinin gelmesiyle ülkedeki tüm siyasal iklimin demokratikleşeceğini söyledi. 

Şenel, demokraside gelinen noktayı "Demokrasinin yolu önce muhalefetten geçmeli!" başlıklı yazısında kaleme aldı. Demokrasinin Avrupa’ya siyasi ve sosyolojik süreçlerle, Türkiye’ye ise Atatürk ve onun çağı doğru okuyarak hayata geçirdiği devrimlerle geldiğini ifade eden Şenel, muhalefetin, demokrasi konusunda iktidara örnek olmasını önerdi.

Şenel, yazısında, demokrasi üzerine çok dikkat çeken bir de soru sordu. İşte "Egemenliği padişahtan alıp Türk milletine veren Atatürk’le, Vahdettin arasında seçim olsa kim kazanırdı?” diye soran Şenel'in çok konuşulacak o yazısı:

En küçük eleştirimize parti gözlüklerini takarak tribün taraftarlığı utanç vericidir. Siyasi askeri sivil vesayetten şikayet edenlerin parti vesayeti konusunda söyleyecek sözleri olabilir mi?
Seçilen, icraat yapar; kaybeden, seçen veya seçmeyen eleştirir. Bu, demokrasinin gereğidir. Eleştiriye tahammülsüzlük; gelişme ve ilerlemenin engelidir...

Eleştirmeyen, Allah’ın verdiği aklı ipotek eden, çöpe atan her uygulama, gelişme ve ilerlemeye engeldir.

Bilimin nimetleri; araştırma, tartışma, eleştirme, aykırılık ve özgür düşünce ile sonuç verir...

Siyasette seçilen yönetici dışında herkes ozan, şair, yazar, sanatçı kesinlikle doğruyu alkışlayan yanlışa muhalif olandır.

Eleştiri, tartışma, özgür düşünce yoksa akıl bilim rafa kalkar. Toplumun gerçek demokrasi taleplerine inandırılması ancak muhalefetin demokrasi vizyonu ortaya koyması söylemden çok eylemlerinin cazibe merkezi olmasıyla mümkündür.

Türk siyasetine parti içi demokrasi siyasi partiler ve seçim kanununa gerek kalmadan muhalefetin iktidara örnek olmasıyla ancak kendileri model olup gıpta edilerek gelir.

"Egemenliği padişahtan alıp Türk milletine veren Atatürk’le, Vahdettin arasında seçim olsa kim kazanırdı?”

Seçim kültürünün vasat haliyle o, millete demokrasi hediye etti.

Avrupa’ya demokrasi, siyasi ve sosyolojik süreçlerle geldi. Türkiye’ye Allah’ın Türk milletine lütfu Atatürk ve onun çağı son derece doğru okunması devrimlerle gelmiş tamamlayamamıştır.

Muhalefete gerçek demokrasi gelmesi ülkede tüm siyasal iklimi demokratikleştirir. Bu iklim Türk milletinin güvencesi olur. Türk siyasetine vesayeti ancak millet yapar, lobi biter!

Dünyanın her yerinde demokrasi muhalefetle gelmiştir. Aksi güdümlü muhalefettir. Muhalefete gerçek demokrasi gelmeden ülkeye demokrasi gelmez. Demokrasi özgürlük, fikir, düşünce hürriyeti diye hoş sözler eden muhalefetin sınırları oturduğu koltuğun etki alanında bitmemelidir. Muhalefete önce demokrasi gelmelidir.

Türkiye’de demokrasi yetersizliği iktidar kadar muhalefetin sorunudur.

Koltuğu eline geçiren konfor rehavetiyle teneşir tahtasına kadar devam bazen evlatlarına bırakıyor. Siyaseti demokrasi özgürlük, fikir hürriyeti, millet iradesi üzerinden muhalefet yapan istisnasız tüm partiler samimiyseler demokrasiyi önce kendileri içselleştirmelidir aksi şovdur.

Türk siyasetinde muhalefet konforu iktidar kadar suya sabuna dokunmadan keyf çatmak, hazine yardımına konmak siyasi meslek olmuştur.

Partiler iktidara gelmek için kurulur. Türk siyasetinde muhalefet ceberrutluk lider sultası tek kişilik yönetim eleştirisi yapacağına kendi partilerine demokrasi getirse her türlü adayını parti üyeleri belirlese Türkiye çağ atlar!

Eleştiri, tartışma, özgür düşünce, eleştiriye tahammülün olmadığı yerde bilim ve ilerleme olmaz.

En küçük eleştirimize parti gözlüklerini takarak tribün taraftarlığı utanç vericidir. Siyasi askeri sivil vesayetten şikayet edenlerin parti vesayeti konusunda söyleyecek sözleri olabilir mi?

İki dudağı arkasından ülkeyi idare ediyor diye şikayet edenlerin iki dudağı arkasından kendi partilerini idare etmeleri istediğini başkan, milletvekili yapmaları antidemokratik ve utanç verici değil midir?

Başkan ve milletvekili adaylıklarını parti üyeleri seçse seçilen kime karşı daha çok sorumluluk duyar?

Ön seçimle temayülle üye iradesi ile yönetici ya da milletvekili olana kim yanlış yaptırabilir?

Bir parti liderini teslim alan ülkeyi teslim almaz mı?

Bu asıl bir güvenlik varlık ve beka sorunu değil midir?

Millet iradesinin önündeki haksız, hukuksuz, adaletsiz, eşit olmayan tüm engeller kaldırılmalı, milletin gerçek iradesi önce aday belirlemeye sonra adayı seçmeye dönüşmeden Türk devlet ve vatan bütünlüğüne milletin birliğine yönelen ihanetleri bertaraf etmek mümkün mü?

Türk siyasetini iç ve dış lobiler gizli açık mahfiller değil, Türk milleti bizzat dizayn etmedikçe havanda su dövmeye kan kaybetmeye çok ağır bedeller ödemeye devam ederiz.