Gündemimizin meşhur kelimesi; Sadakat! Davaya mı lidere mi?
İkisine bir mi ikisinden biri mi?
Ne demişti Başbuğumuz ''Bu davadan döneni vurun, ben dönersem beni de vurun! '' Bu cümleyi hep gidenlere yorduk...
Belki de kolayı seçtik, işimize böyle geldi. Ya başka yerlere gitmeyen içimizden gibi olup bizden olmayanlar sırf bizden gibi oldukları için bizlerle bir oturup gezdikleri için aynı davanın mensupları olarak mı kabul etmeliyiz?
Peki yine Başbuğumuzun söylediği ''Beceriksizlikle ihanet arasında kıldan ince bir çizgi vardır.
Beceremediği halde makam-mevki işgal etmek en büyük ihanettir.'' cümlesiyle bütün olarak değerlendirirsek ortaya ne çıkar?
Başbuğumuz davamızın tartışmasız lideri kurucusu olmasına rağmen davadan döneni vurun ben dönersem beni de vurun derken esas olan davaya sadakattir demiş olmuyor muydu?
Allah'ın kelamı hariç sorgulanmaz eleştirilmez hiç birşey yoktur!
Seçim öncesi eleştirmenin zamanı olmadığında hem fikir olduğumuz ülküdaşlarımızın sayısı küçümsenemeyecek kadar fazla, ya şimdi seçim sonrasında neden susmalıyız?
4 yıl sonraki seçimlere çalışmaya başladık haberimiz mi yok?
Yoksa gerçekten başarısız değil miydik?
Ak-it gibi iktidara payanda olmuş yandaş medyada Bahçelinin övülmesi size hiç neden sorusu sordurmaz mı?
Bayram değil seyran değil bunlar neden bizi öpmek ister?
Bizler MHP düşmanı olduğumuz için değil davaya sadakat şerefimiz olduğu için bugün sorgulamak eleştirmek zorundayız?
Vatana ihanetin meşrulaştığı, terörün zirveye tırmandığı, ekonominin çöküşünün gizlenemez hale geldiği, yolsuzluğun sıradanlaştığı seçim atmosferinde biz ne yaptık veya ne yapamadık da başımıza bu sonuç geldi?
Bizler eleştirince hep eleştiriyor oluyoruz ama gençliğimizi göz yaşımızı canımızı uğruna düşünmeden feda ettiğimiz kutlu dergahımızın yiğit evlatlarına ağabeylerini hoşnut etmenin değil susturmanın ve sindirmenin öğretilmesi, teşvik edilmesi bizleri derinden yaralıyor!