Bermutat açıklamalarla herkesin(!) kazandığı seçimin üzerinden iki hafta geçti.
Yüksek Seçim Kurulu resmi kesin sonuçları ilan etti. TBMM toplandı yeminler icra edildi. Yarın ülke yönetiminde yeni bir dönem başlayacak. Esasen fiili durumun hukukileşmesinden ibaret yeni dönemden memleket millet hayrına bir şeyler beklemek nafile. Ancak ahali farkında olmadıklarının uygulamasıyla belki birçok şeyi yaşayarak öğrenecek. Akşamına dair bir sürü komplo teorisi üretilen seçim sonuçlarının sürprizleri bir yana, toplumda artık güvenli bir seçim yapılamayacağı inancının yaygınlaşması ülke açısından en kötüsü olmuştur.
Bu durum ileriki dönemde depolitizasyona ve halkın güvenirliği kalmadığını düşündüğü sandığa gidişte isteksizleşmesine yol açacaktır.
Kesinleşen sonuçlar itibariyle seçim aslında matematiktir.
Bahane veya mazeretlerinizin hepsi haklı olsa bile sonuç değişmez. Sistem yani yönetim kesinleşerek kaydedilen bu sayıların aritmetiğinden güç ve yetki alarak işler. Buna göre seçimin ilk galibi R.T.Erdoğan'dır. Referandumla değişen sistemi işletmek için tüm yetkileri eline almıştır. AKP'nin nispi oy kayıplarının önemi de, değeri de yoktur. Tüm anketlerde 5-6 bandında görülen MHP’nin özellikle daha önce hiç olmadığı yerlerde oy artışı şeklen gerçek olsa da hakikatte değildir.
CHP’nin, HDP’nin barajı geçmesine yardımlarından dolayı kaybı ve M. İnce'nin 30'ların üstüne çıkmış görünen oyları esasen ne kayıp ne de kazançtır. Çünkü bu oylar her iki halde de emanettir. Türk siyasetindeki sağ 65/35 sol dengesine oturan siyasal dağılım değişmez gerçekliği sürmüştür.
Bizce derin analize tabi tutulması gereken İYİ Partinin aldığı sonuçlardır. İYİ Parti ile ilgili toplumun belirli kesimi gibi bizim de beklenti çıtamız yüksekti, olmadı. Sandıkta yaşanan hayal kırıklığının nedeni yüksek tutulan bu çıta mı, yoksa potansiyeli değerlendirmedeki yetersizlik mi?
Sorusunun cevabı akılcı ve gerçekçi biçimde aranmadığı takdirde ülke geneli için depolitizasyon tehlikesi İYİ Parti için de ve hatta daha derin bir şekilde yaşanabilir. Amaçlanan oyu alamamasında dış sebep olarak çıkışından itibaren her tür engelleme sayılabilir. Ancak bu bilinen ve yaşanan bir gerçeklikti ki seçime girmekle aşıldı. Sonrası partinin sevk ve idaresiyle, kitleye ulaşmada yetersiz kalmasıdır ve tamamen iç sebeptir.
Gereğince anlaşılıp ileriye dönük çalışmalara esas alınması bakımından önemli olduğunu düşündüğüm ilk analiz; Eylül-2017 ila Haziran-2018 arasında yapılmış anket sonuçlarının karşılaştırılmalı tetkiki ile akılcı bir değerlendirmesidir. Bu yapıldığında hata ve eksikler kendiliğinden ortaya çıkacak ve gerçek anlamda taban tutabilecek bir partileşme olacaktır. Aksi halde partileşme süreci tamamlanamadan girilecek yerel seçimlerde de aynı akıbet kaçınılmazdır.
Yarın başlayacak yeni yönetim sisteminde tek adam her şeye karar verecek, sistemi yasama ve yürütmede teklik ilkesiyle işletecektir. Denge denetim vs gibi laflar boştur. Buna anayasal olarak yetkili hiçbir kurum ve etkili olabilecek bir parti kalmamıştır. Bu durum sorunların çözümsüzlüğünde sorumluluğun tek adama yüklenmesinde muhalefete kolaylık sağlayacak gibi gözükse de uygulamaların zaten yetersiz olan demokrasi kültürünü tümden yok edecek potansiyeli halkı depolitize edecektir.
Uzun sürmesi halinde de siyaseti yönetiminde araç gören kitlelerde ümidi bitirecek ve seçimsiz yönetimlere razı edebilecek aşamaya geçecektir.
Kısır politik anlayış ve düşüncelerden uzak, rasyonel ve gerçekçi bir değerlendirme yapmadığı sürece İYİ Parti de kısa süre içerisinde sıradanlaşıp sisteme itiraz eden yerine sisteme eklemlenerek yeniliği süratle eskimiş olmaktan kurtulamayacaktır. Son seçim sonuçlarına göre yerel seçimlerde iddialı olması çok da gerçekçi olamayacağına göre yapılması gereken ilk iş, iç restorasyonla teşkilatların tahkimi ve siyasi yelpazedeki duruşunu netleştirmek yani partileşmek olmalıdır.