Yerel seçimler bitti ve yirmi iki yıllık iktidarın sahibi AKP kaybetti. Siyasi tarihe baktığınızda bir parti iktidardayken kaybetmeye başladığında bu düşüşün engellenemediğini görürsünüz. Bu durum kanser virüsünün vücuda girip yayılması gibidir. Kemoterapi sadece zamanı biraz öteler ama sonucu değiştiremez. AKP bu içinde bulunduğu durumun sebeplerini analiz edip kendince çıkış yolları arayacaktır elbette.
Kaybetmesinin sebebi ekonomik kriz, emeklilerin tepkisi vs. vs. Ama göz ardı edilemeyecek bir güç zehirlenmesi gerçeği var ortada. Jakoben bir anlayış, toplumla aralarına büyük bir duvar ördü. Halktan koparak halkı yönetmek mümkün değildir. Bir yanda son model arabalarla seçim çalışması yapanlar, bir yanda ekmek kuyruğunda bekleyen halk. Böyle bir iktidar sürdürülebilir değildir. Türkiye sosyolojisinin değiştiğini göremeyen AKP kendisindeki değişiminde farkına varamadı. Sonuç hüsran.
O sebeple bu sebeple seçimin kaybeden tarafı oldu AKP. Şimdi bundan sonrasını planlamak zorunda. Kaybettiği gücü yeniden kazanabilmek için radikal kararlar alması kaçınılmaz. Önünde dört yıllık iktidar süresi var. Kendisini kurtarmak için alacağı kararlar bütün ülkeyi de etkileyecektir muhakkak. Tabi AKP ile MHP de kaybedenler kulübüne dahil oldu. Devlet Bahçelini seçim sonrası yaptığı açıklama da başarılı olduğunu söylemesi AKP’den gelecek olan suçlamalara bir ön alma olarak değerlendirilmelidir. Yoksa elbette kaybettiklerini bilmemesi mümkün değildir. İki parti içinde artık keskin kararlar alma zamanıdır. Kurdukları başkanlık sistemi siyasi partilerin özgürce siyaset yapabilme hakkını elinden almıştır. Hiçbir parti kendi kodlarıyla siyaset yapma imkanına sahip değildir. Ancak başka bir partiyle hatta bazan taban tabana zıt düşünceleri olan başka partilerle bir araya gelmek zorunluluğu özgür siyaseti imkânsız kılmıştır. AKP-MHP ittifakı da böyle bir zorunluluğun ürünüdür. Kapalı kapılar arkasında konuşulan bu birliktelikten kaynaklanan rahatsızlıklar artık gün yüzüne çıkmaya başlayacaktır. AKP kadrolarında bu rahatsızlık çok önce den başladı ama Tayyip Erdoğan korkusu bu rahatsızlığın üstünü örtüyordu. MHP iç güveyi muamelesi gördüğü bu ittifaktan hiç rahatsız değil gibi davransa da tabanında rahatsızlık gün be gün arttı.
Bundan sonra ne olabilir konusunda bir iki teori üzerinde duralım. Birincisi AKP kurtuluşu MHP ile kurduğu ittifaktan dolayı kaybettiği Kürt vatandaşlarının oylarını tekrar kazanmakta görecektir. Bunun içinde yeni bir açılım projesi geliştirecek ve Kürtlerin gönlünü kazanmak için yola revan olacaktır. Bu yolda başarılı olabilmek için ilk olarak MHP’den kurtulmayı hedefleyecek ikinci olarak da bu açılımı kiminle ve nasıl yapacağını planlayacaktır. En yakın adaylar Selahattin Demirtaş ve Leyla Zana görünüyor. Demirtaş’ı tahliye ettirip, kandil üzerinde de operasyonlarla baskı kurup Kürtlerin Kandilden etkilenmesi engellenecek.
Peki MHP bu durumda nasıl bir tavır sergileyebilir. İlk teori Devlet Bahçeli biz olmazsak bunlar önü alınamayacak yanlışlar yaparlar gerekçesiyle bu yapılanmanın içinde olmayı kabul edebilir ve toplumsal muhalefetin kırılmasını sağlaya bilir. Türk Milliyetçilerinin en azından bir kısmının refleksinin kontrol altında tutulmasını gerçekleştirebilir. Tabi AKP İYİ Partiyi de bu konuda yanına çekmeyi hesaplıyordur. Yeniden Refah Partisi zaten bu konuya sıcak bakacak ve destekleyecektir.
İkinci teori Devlet Bahçeli bu projeyi bahane edip erken seçim çağrısı yaparak ülkeyi seçime götürebilir. Bu da AKP’nin hazırlıksız olarak seçime girmesi demektir ki düşüşün hızlanması sonucunu doğuracak bir süreci başlatır.
Eğer MHP kendi kodlarına dönüp özgür siyaset yapmayı başarabilirse krizi fırsata çevirme şansına sahip olabilir. Aksi taktirde siyasi manada kaybedenler kulübünün kadrolu üyesi olmaktan kurtulamaz.
Türk Milliyetçileri farklı partilerde zafer kazanmış görünüyor. Türk siyasetinin belirleyici gücü olduklarını gösterdiler. Ama bu belirleyicilik başka bir Türk Milliyetçisi partinin de hezimeti haline dönüştü. MHP kodlarına döndüğü gün bir birlik çağrısı yapıp herkesi kendi çatısı altında toplama gayretine düşmelidir. Bölünmüş haldeyken bile siyaseti şekillendirebilen güç birlikteyken neleri yapabilir bir düşünün.
Gelecek günle birçok krize de gelişmeye de gebe görülüyor. Temennimiz Türk Milletinin hayrına sonuçlansın her şey. Olanda hayır vardır. İnşallah Olacakta da. Çünkü İnsana İnsanca Bir Yer Türkün Birliğinden Geçer.