PKK ve siyasi uzantılarının bugün ne yapmaya çalıştığını tam olarak anlayabilen yok.Gri bir konu.Dr.İrfan Sönmez 'Kayıp Barış' kitabında bu konuyu işliyor.Yeniçağ yazarı Arslan Tekin de bu konuyu yazısına almış ve Sönmez'in kitabından örnekler vermiş.İşte o yazı;

Parti kapatmayı çocuk oyuncağına döndürdüler. İddianame, ek iddianame, raportör raporu, esastan görüşme, savunma, savunmaya karşı iddia, ek savunma, ek savunmaya karşı iddia, partinin paranın bloke edilmesi, gizli sanığın iddiaları, son savunma, ek savunma, raportörün son raporu, karar için toplanma, yok bir daha toplanma, olmadı bir daha... Ne bu ya!...

Aklıma gelenleri sıraladım, belki daha fazla duraklar vardır.

Kapatmayın kalsın!

HDP'nin her adımı falso... Türkiye'yle, demokrasiyle, İnsanlıkla hiçbir alâkası yok.

İçimizde çok demokratlar, çok liberaller, "sağ" cenahtan liberallere yamanıp parsa toplamak isteyenler, Türkiye'nin bütünlüğüne kasteden, insanlarımızı etnisitelere bölüp parçalamak için yırtınan Batı'nın destek verdiği teşekküllere çok çok müsamahakârlar.

Anayasa Mahkemesi üyeleri ne olduysa, HDP'nin taleplerini hem de oybirliğiyle reddetti. Allah bilir, bu reddetmede de HDP'nin lehine bir şey çıkacaktır. Şimdiye kadar, insanlarımız ölmüştür, askerlerimiz şehit düşmüştür, mücadelede bütçemiz erimiştir ama nasıl oluyorsa HDP türü yapılar itibar görüyor!

Dr. İrfan Sönmez, PKK ve bu örgütün siyasî uzantılarının ne yapmak istediklerini bir bir ortaya koyan eserler veriyor.

Son eseri "Kayıp Barış - Oslo'dan Habur'a Terör Baronlarının Savaşı" (Elips Yayınları,  287 s.)

İrfan Sönmez'in, PKK ve siyasî uzantılarına dair diğer kitapları: "Ana Dille Eğitim - Milliyetçilik ve AB Hukuku", Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu?", "Self-determinasyon Ayrılma Girişimleri ve Kürtler".

Kitabın "Sunuş" yazısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ'dan. "Sunuş"tan aldığım şu satırlar size kitap hakkında bir fikir verecektir:

"Çözüm Süreci ile ilgili birçok çalışma yapıldı ama bu çalışma­ların çoğu, tek tarafın bakışını yansıtan propaganda metinleriydi. Sürecin içeriğinden çok, 'Kim bozdu?' veya 'Niçin sonuçlandırılamadı?' gibi soruların cevaplarına yoğunlaşmış hâldeydi. Sönmez ise daha çok, 'Süreç başarıyla bitseydi ne olacaktı?' sorusuna odaklanmış ve çalışmasına, dünyadan da örnekler ve­rerek müthiş bir zenginlik kazandırmış. Dahası, ilk defa bir ki­tapta güncel tartışmaların merkezinde olan 'eşit vatandaşlık', 'self-determinasyon', 'özerklik', 'anayasal vatandaşlık', 'ortak vatan' gibi kavramlarla ne ve nelerin kastedildiğinin derli toplu bir açıklamasına yer verilmiş. Kitabı bitirdiğinizde gerçek ile pro­paganda arasındaki farkı anlıyor; Türkiye'nin nereden döndüğü­nü, bütün çıplaklığı ile görebiliyorsunuz."

"Sonuç Yerine" ara başlığı altında şu satırlar PKK (veya HDP) ile görüşmenin, onlara ihtimam göstermenin nereye vardığını/varacağını özetliyor: 

"Kürt sorunu kesinlikle bir devletleşme sorunudur. Demokra­tik düzenlemelerle bitme ihtimali yoktur. Örgüt, bütün talep ve eylemlerini bu hedefi gözeterek yapmaktadır. Gerçek bir çözüm, örgütün askerî ve siyasî olarak etkisizleştirilmesiyle mümkündür.

Örgüte yani PKK'ya yeni kurulacak bir devletin anahtarı teslim edilmedikçe sorunun olduğu gibi kalacağı gözetilmemiş, yapı­lan düzenlemeler örgütü biraz daha hedefine yaklaştırmış, moral motivasyonunu artırmıştır.

Hülasa, PKK ile Türkiye Cumhuriyeti eşitlendi, PKK bölge­nin tek meşru temsilcisi kabul edilerek Güneydoğu altın tepside PKK'ya ikram edildi, Türk kimliği tahrip edilerek alt kimlikler öne çıkarıldı, Kürtler ayrı bir ulus kabul edildi, hükümetin hiçbir za­man bir planı olmadı, görüşmeler hep Öcalan'ın hazırladığı yol haritaları üzerinden yürüdü, Kandil ev ödevleri vererek hükümete talimat verir noktaya getirildi. Hükümet süreci doğal akışına bıra­karak PKK'yı hiç olmadığı kadar güçlendirdi. Öcalan'la silah bı­rakmaktan çok devletin yapısını değiştirmek konuşuldu. Örgüte devlet kurucusu misyonu yüklendi. Kandil ve AKP, ulus-devleti aşabilmek için birbirlerini -itici güç- olarak kullandılar. Sürecin sonunda ne olacağı halktan gizlendi. Pervin Buldan'ın 'açıklarız' tehdidi bu gerçeğin ifadesiydi. Toplum, terör bitecek, barış ola­cak, anaların gözyaşı dinecek sloganlarıyla uyutuldu. Baştan beri hedef, Güneydoğuyu özerkleştirerek PKK'nın kontrolüne ver­mekti, karşılığı silahsızlanma ve başkanlık sistemi olacaktı. PKK, Kobani olayları ve Suriye'de elde ettiği sonuçların öz güveni ile acul davranıp kestirmeden gitmek isteyince süreç akamete uğ­radı. Türkiye bölünmenin kıyısından, Kandil'in -Kobani modelini-(Şehir Savaşı) Türkiye'de denemeye kalkışmasıyla döndü. PKK, süreç boyunca ana dilde eğitim ve bağımsızlık hariç her iste­diğini aldı. Onca acı tecrübe ve aldanmaya rağmen Öcalan'la görüşmeler hâlâ sürüyor. Hâlâ yeni bir çözüm süreci mümkün diyen AK Parti, MKYK üyeleri var. Yeni bir masada, artık doğ­rudan doğruya Güneydoğu'nun özerkleştirilerek PKK tarafından yönetilmesi, dolayısıyla Türkiye'nin bölünmesi olacaktır." (s. 269-270)

Okumak lazım...