Avcı’nın Yeniçağ’daki yazısı şöyle:
Fener Rum Patriği Bartholomeos'ya verilen ve üzerinde 'ekümenik' yazılan formayla ilgili Trabzonspor yönetiminden bir ses çıktı mı? Hayır!..
Halbuki ilk tepkinin oradan gelmesi gerekiyordu… Forma bir ihanete, ağır bir suça alet edilmişti… Lisanssız ürün satan yerlere avukat gönderip işlem başlatması gereken kulüp, bu fecaat karşısında tuhaf bir sessizliğe büründü…
Sessizliğin sırrı daha sonra anlaşılacaktı… Çünkü Patrik'e formayı veren şahıs daha sonra şu açıklamayı yaptı: "Bir yıl önce Patrik'e Trabzonspor maskesini ben verdim. Camia o maskeden dolayı çok memnun oldu. Trabzonspor tekrar bir hediye vermek istedi. Bana ulaştılar. Ben nasıl hitap edileceğini bilmiyordum. Öğrendim, geri dönüş yaptım ve Trabzonspor'a gönderdim. Onlar da formaları yaptılar, ben de takdim ettim…"
Bu açıklamadan sonra günler geçtiği halde Trabzonspor yönetiminden 'yalanlayıcı' bir cevap gelmedi… Bu 'ölü taklidi' bir anlamda onay demekti…
Üstelik bu ilk de değildi… Daha birkaç ay önce benzer skandala imza atılmıştı… Kendisini 'Pontus Rum'u' olarak tanımlayan ve sözde soykırımı anlatan Genoktonia adlı beste sahibi Yunan sanatçı Matthaios Tsahouridis, şampiyonluk kutlamalarına davet edilmişti… 19 Mayıs 1919'u sözde 'Pontus Rumlarının Soykırımını Anma Günü' olarak her yıl düzenli bir biçimde sosyal medya hesaplarından anma yaptığı bilinen Tsahouridis'i…
Bütün bunlar rastlantı değil elbette… Trabzonspor üzerinden hangi emellerin sevimlileştirilmeye çalışıldığını, geçen yüzyılın başında çok ağır bedeller ödemiş Türk milletinin direncinin nasıl da ince ince törpülenmeye çalışıldığını görüyoruz…
Net söyleyelim: 'Ekümenik' yazılı formayı Patrik'e veren şahıs tekzip edilmediğine göre ciddi bir sıkıntı var… Elbette bütün kulüp yönetimini suçlamak mümkün değil… Ama kulüp yönetiminde her kimin bu işle ilgili parmak izi varsa veya olay olduktan sonra gereken adlî süreci başlatmak yerine suskunluğu tercih ediyorsa, bu ağır suçun ortağıdır…
***
Fener Rum Patrikhanesi'nin statüsüyle ilgili muhatap İstanbul Fatih Kaymakamlığı 'ekümeniklik' vasfının kullanılamayacağına, zira öyle bir vasfının olmadığına dair yerinde bir açıklama yaptı… Peki olay mahallinin en büyük mülki amirliği Trabzon Valiliği herhangi bir açıklama yaptı mı? Hayır!..
Trabzon'da adliye harekete geçirildi mi veya çıkan haberleri savcılık ihbar kabul edip işlem başlattı mı? Ona da hayır!..
Devleti yönetenlerin daima uyanık olması gerekiyor… Vücut zayıf düştüğünde, sinsice bekleyen virüslerin nasıl da azdığını, etnik ihanetlerin bu tür zayıflıkları çok iyi fırsata çevirdiğini biliyoruz… Bu sıradan bir durum değildir… Yüzyılın başındaki Rus işgalinde şehrin anahtarının nasıl verildiğini/yüzlerce yıllık Türk hâkimiyetinin hesabını sormak adına eller ovuşturularak nasıl teslim alındığını, emperyalist kışkırtmalarla etnik ihanetin nasıl da kınından çıktığını unutmamak lâzım…
***
Muhataplara hatırlatalım… Dünyada 200'e yakın ülke var… Futbol sahalarında millî maçlar dışında sadece Türkiye'de millî marş okunur… O da Trabzon'da başlamıştır ve ülkenin diğer şehirlerine yayılmıştır… Futbol Federasyonu'nun selâmlama dışında, İstiklâl Marşı'mızı da tüm statlarda kural hâline getirmesi yıllar sonradır…
Millî hassasiyetiyle oluşturduğu fiilî durumun ülkede kural hâline gelmesine yol açan Trabzon'dur… Hassasiyetin bu kadar yüksek olduğu şehre 'ekümenik' gölgesini düşürmek, bir dahaki hamleye kadar sessizliğe bürünüp, şaibeli emellere meşruiyet kazandıracak, zihinlerde sıradanlaştıracak işler doğrudan ihanettir… Her bir evinde çocukların, yüzyıldır muhacirlik hikâyeleriyle büyüdüğü bu şehirde ateşle oynamaktır…