Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor.
Dünya ölçeğinde ateş Suriye’de, Türkiye’de…
Türkiye ölçeğinde ise ateş güvenlik teşkilatlarımızın kalbinde…
Geçen hafta sonu polislerimize yönelik alçak eylemde polislerimiz ve sivil vatandaşlarımız şehadete erdi, gazilerimiz oldu.
Bu hafta sonu askerlerimize yönelik hain eylemde askerlerimiz, genç fidanlarımız şehadet şerbetini içti.
Ben terör uzmanı değilim, ahkam kesecek değilim. Görünen o ki, istihbaratta eksiklerimiz var. Tabii şunu da bilmiyoruz. Evet, bu tür vicdansız eylemler gerçekleşiyor ama kaç tane benzer eylem girişimi anında veya öncesinde önlenmiştir? Ancak sokaktaki insan neticeye bakar, birileri bu vatanın evlatlarına kıydı mı kıymadı mı, ona bakar. Bilinmelidir ki, etrafımızdaki bataklık kurumadan, içimizde milli birliğimizi, Türkiye sevdamızı, Türk Bayrağı sembolümüzü ve Türk dili ortak paydamızı daha da perçinlemeden sivrisinekler can yakmaya devam edecek.
Tehdit büyük, hatta tehdit olmaktan çıkıp fiiliyata geçişini katmerlendirerek sürdürüyor. Basında yer aldığı, terör uzmanlarınca dillendirildiği ve eski İçişleri Bakanının da ifade ettiği üzere istihbarat zaafında, istihbaratın uzunca bir süre ağırlıklı olarak bir gurubun kontrolünde olmasının payı unutulmamalıdır.
Burada temel sorun devlet aklımızın derin olmamasında ve devlet hafızasının kullanılamamasındadır. Örneğin, devleti yönetenler de sokaktaki insanımız gibi FETÖ gerçeğini 15 Temmuz günü ve sonrasında gördü iseler burada bir anormallik var demektir.
Bari bundan sonrası için ders çıkaralım. Bırakalım güvenlik ve istihbarat kurumlarını devletin hiçbir kurumu ağırlıklı olarak, bir bölgenin, bir mezhebin, bir cemaatin, bir ilin, bir ailenin, bir sosyal kesimin kontrolünde olmamalıdır. Ki birileri ne “ben çizdim oynamıyorum”, ne de “benim dediğim olmazsa ben de şunu yaparım” demeyi aklından geçirebilsin.
Biz şehit cenazelerinde tekbir getirdiğimizde, “şehitleri istismar etmeyin” diyenler yeniden düşünmüş ve fikrini değiştirmiştir diye tahmin ediyorum.
Biz “ölürüm Türkiye’m” derken, “biz ölmekten değil yaşamaktan yanayız” diyenler bizler sanki ölmeye çok meraklıymışız gibi, ölürüm denilenin bu ülke olduğunu anlamıştır diye düşünüyorum.
Biz “milli seferberlik” derken, “ne milli seferberliği artık küresel dünyayla iç içeyiz” diyerek bizi tiye alanlar, bunun milli duyguların korunması için gerekli olduğunu Sayın Cumhurbaşkanın milli seferberlikten bahsetmesi sonrası idrak etmiştir diye düşünüyorum.
Biraz empati yapalım. Bu vatan Türk vatanı, kıyılan Türk evladı, sönen ocaklar Türk ocağı ve kıyıma uğrayanlar bu vatanın evlatları, bağrı yananlar Türk anaları, o ana bizim anamız, eşimiz, kardeşimiz olabilirdi.
Çözüm birlik olmaktadır. Şimdi safları daha da sıkıştırma, birliği daha da pekiştirme zamanıdır.
Yavuz KOCA
kocayavuz16@gmail.com
17 Aralık 2016 Ankara