Politika

Sinan Ateş suikastinde “para trafiği” iddiaları: “Soruşturmanın en önemli süreci MASAK olmalı”

Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ, Sinan Ateş cinayetine ilişkin olarak para trafiğine dikkat çekti ve Bu soruşturmanın bana göre en önemli süreci "MASAK" olmalı” dedi.

Abone Ol

Demirağ yazısında, "Sinan Ateş suikastının Türk siyasi tarihine "ciddi kırılma" olarak geçeceği aşikârdır. Cinayette motosikleti kullanan Vedat B.'nin üzerinden "Wifi cihazı"nın çıkması suikast planının teknik takipten kurtulmak için ayrıntılı hazırlandığının göstergesidir. Israrla bu sütundan "Kusursuz Cinayet Olmaz" gerçeğinin yazıyorum. Ve son 5 yılda yapılan saldırıları örnek vererek "Cezalandırılmamanın yanında; zanlıların ödüllendirilmesi yüzünden şiddetin artarak silahlı cinayete kadar varacağına dair öngörülerimizi" dillendirmiştim. Keşke haklı çıkmasaydım. İlk saldırılarda hukukun gereği yerine getirilmiş olsa belki de "Şebeke" bu kadar cesaretlenemezdi. Saldırganlar ödüllendirilemezdi." ifadesini kullandı.

MASAK DEVREYE GİRMELİ!

“Sinan Ateş, kendisine gelen bilgilerden rahatsız olduğu için bu pazara isyan etti. Genç yaşta ‘milyon dolarlık’ servetlerin izini sürdü.  Bu soruşturmanın bana göre en önemli süreci "MASAK" olmalı. Mali Suçlar Araştırma Kurumu bu suikastta adı geçenlerin para hareketlerini incelemelidir. Kimin, kiminle iş tuttuğu açığa çıkarılmalı..." değerlendirmesini yaptı.

Demirağ’ın yazısı şöyle:

Sinan Ateş suikastının Türk siyasi tarihine "ciddi kırılma" olarak geçeceği aşikârdır. Cinayette motosikleti kullanan Vedat B.'nin üzerinden "Wifi cihazı"nın çıkması suikast planının teknik takipten kurtulmak için ayrıntılı hazırlandığının göstergesidir. Israrla bu sütundan "Kusursuz Cinayet Olmaz" gerçeğinin yazıyorum. Ve son 5 yılda yapılan saldırıları örnek vererek "Cezalandırılmamanın yanında; zanlıların ödüllendirilmesi yüzünden şiddetin artarak silahlı cinayete kadar varacağına dair öngörülerimizi" dillendirmiştim. Keşke haklı çıkmasaydım. İlk saldırılarda hukukun gereği yerine getirilmiş olsa belki de "Şebeke" bu kadar cesaretlenemezdi. Saldırganlar ödüllendirilemezdi.

"Teşkilat adına cezalandırma" yöntemi karşısında çoğunluk ne yazık ki "Suskun kaldı." Öyle ki, saldırıya uğrayanlar durumlarını ısrarla gizlediler. "Aile içinde kalmalı" anlayışına sığınarak "bugünler de geçer" zihniyeti ile geçiştirdiler. Oysa "ensest" denilen "aile içindeki" bu saldırılar gizlendikçe "Aslında bunlar hak ediyor" algısı oluştu.

Yeniçağ Gazetesi ve yazarlarına yönelik saldırılarla başlayan "şerefsizlik" bir bakıma "gelenek" haline dönüşmesinin baş müsebbipleri şimdi yalandan "tepki gösteriyormuş" gibi yaparak günah çıkarmaya çalışıyor. Adını bile anmaktan imtina ettiğim "ederi olmayan"lar "lidere sadakat şerefimizdir" ilkelliğini yürürlüğe koyup, kabir başında "yıkım görevlerini yerine getirip" yol açtılar töreyi çiğnemeye...

"Kendimi yakarım" diyen şuursuzların "Lejyoner anlayışı" ile başladı bozulma. Ardından "Kol kırılır, yen içinde kalır"a sığındı bazıları. "Fetret dönemi geçişidir. Bugünler de geçer" denilerek saldırılarda "davacı" bile olmadı kimileri. Çürümenin yolunu açtı. "Bizim çocuklar" anlayışı. Şebekeden "Çete"ye evrilmenin ayak seslerini göremedi "eski yol arkadaşlarımız"... "Yanlış hesap Bağdat'tan döner" teslimiyetine sığınanlar "Bumerang" gibi günün birinde hedeflerin kendileri olacağını da hesaplayamadılar. Omuzdaşı, koldaşına reva görülen saldırılar karşısında "Suskun"luğu tercih edenler, yarın-öbürgün kendilerine sıra geleceğini öngöremeyecek kadar kör rolüne bürünmelerinin hesabının, tarih önünde verileceğini de tahmin edemediler. Veballeri var her birinin!

Bir dönem mensubu olduğum "Hareket"in evrilerek "Bireysel çıkar odağı" haline dönüşüne dair endişelerimizi duymaya tahammül edemediler. Yazık!

Ve gelinen nokta milyon dolarlık servetlere ulaştı. İdealizmin hâkim olduğu sırada "Abonman bileti olmadığı için belediye otobüsüne bile binemeyen adam"lar yerine; "Makam araçlarına binen, pek etkili reis"lere dönüştü.

Mektepten yeni mezun olmuş, meslek sahibi sözde idealistler "İş bulma, ekmek kovalama derdi" yerine mevcut iktidarın ballı ihalelerinde "Taşeron" olma yöntemi tercih edildi. Üzerine 15 Temmuz sonrası "Fetö Borsası" eklendi. Ve milyon dolarlık sermayeler oluştu. Öylesine yozlaştı ki kişisel hırslar ile "hesaplaşma alanı"na dönüştü o kanlı pazar...

Sözü fazla uzatmayalım. Sinan Ateş, kendisine gelen bilgilerden rahatsız olduğu için bu pazara isyan etti. Genç yaşta "milyon dolarlık" servetlerin izini sürdü. "Çok para haramsız, çok laf yalansız olmaz" özdeyişi ile yetiştiği için bu konuda "suistimal" edenlerin peşine düştü. Nitekim "yasa dışı işlere bulaşanları" tespit etmeye başladı.

Sinan Ateş suikastında "lütfen tutuklananların kimliklerine dikkat edelim." 4-5 kafe sahibi, 8-10 yılda Ankara'nın en güzide arazilerinde 84 dönüm çiftlik evi. Milyonluk villalar. Bir o kadar arabalar. Çetelerin yanında İstanbul Emniyetinin de vekaletli avukatı... Bu soruşturmanın bana göre en önemli süreci "MASAK" olmalı. Mali Suçlar Araştırma Kurumu bu suikastta adı geçenlerin para hareketlerini incelemelidir. Kimin, kiminle iş tuttuğu açığa çıkarılmalı...