Türkiye Günlüğü Dergisi İmtiyaz Sahibi, tarihçi ve yazar Dr. Mustafa Çalık (67) bugün hayatını kaybetti.

Hakkında pek çok şeyler yazıldı ve çizildi. Eminiz ki arkasında da yazılıp çizilecektir. Gelin biz onu yakından tanıyan bir isimden dinleyelim: Mümtaz’er Türköne, Mustafa Çalık’ı anlattı.

"Kader yollarımızı defalarca kesiştirdi veya belki de bir kere kesiştikten sonra uzun süre aynı yolda, yan yana yürüdük.

Hüseyin Çelik, İstanbul AFSİAD Başkanlığını Yeniden Kazandı Hüseyin Çelik, İstanbul AFSİAD Başkanlığını Yeniden Kazandı

Mustafa ile aynı yaştaydık. Mülkiye’de aynı sınıfta, birlikte okuyup beraber mezun olduk. Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nin Muhsin Yazıcıoğlu’nun genel başkan olarak görev yaptığı yönetim kurulunda Siyasal’ın kontenjanından birlikte yer aldık. 1979’da kısa süre yokluk ve sefalet içinde doktora öğrencisi olarak bulunduğumuz Boğaziçi Üniversitesi’nde, alt kattaki yemekhanede 5.5 lira gibi ucuz bir fiyatı olan öğle yemeğinden kuyruğa iki kere, bazen üç kere girerek uyum içinde açlığımızı gidermeye çalıştık. 80’in mayısında birlikte DPT’ye uzman kadrosuna atandık. 1989’da Ahmet Turan Alkan, Naci Bostancı, Vedat Bilgin’le birlikte Türkiye Günlüğü’nü birlikte çıkarmaya başladık.

Sonra yollarımız ayrıldı. Mustafa’ya çok uzun zaman önce “Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” demiş ve aramıza mesafe koymuştum. Sebebi cevizli baklavaydı. Çalık cevizli baklavayı çok severdi, ve fıstıklı baklava sevenlerin baklavadan anlamadıklarını iddia ederdi. Ben de cevizli baklavayı tercih ederim, ama fıstıklı, hatta fındıklı baklava yiyenlerin tercihlerine de saygı duyarım.

Ramazan’da, Trabzon ekmeği fırınının önüne iftar sofrası kurarak, ekmeği fırından çıktığı gibi yemek isteyen bir adamı, kaç kişi gözünde canlandırabilir?

Mustafa Çalık zekâsı, cesareti, karakteri ile cins bir adamdı. Onu dinlerken bazen üç asır öncesinden fırlayıp bugüne geldiğini düşünürdüm. Anadolu’nun sözlü kültürünün ataerkilliği de dahil en iddialı taşıyıcılarından biriydi. Selis natıkası, cerbezesi ve her konuda milim geri adım atmayan iddiası ile kendini mutlaka dinletirdi. Konuşurken yerinde duramaz, yer gibi içtiği sigarası ile ayağa fırlar ve muhatabına teatral jestleri ve mimikleri ile samimiyetini mutlaka kabul ettirirdi.

Çalık aşırılıkların, abartıların adamıydı. İfrat ile tefrit arasında bir tahterevallinin tam ortasında kabarır sonra kendi kendine sönerdi. Bir tarafta sevgisi, öbür tarafta nefreti aynı ölçüde abartılı ve yıkıcıydı. Tam olarak hareketli, enerjik kişiliği ile politikanın adamıydı. Aramıza soğukluk girdikten sonra bile Mustafa’yı hep meclis kürsüsüne, miting meydanlarına yakıştırırdım. Neler yapar, neler söylerdi bilinmez; ama kesinlikle politikayı renk cümbüşüne boğardı. Mustafa asıl iddialı olduğu alanda kendini gerçekleştiremedi, belki bu yüzden son zamanlarında kırdığı-küstürdüğü adamların sayısı hızla arttı. Ama ben yine de kendi yatağını bulamamasını, Türkiye için bir kayıp olarak görüyorum.

Boğaziçi’ne giderken aç ve sefil iki genç olarak Petrol Vakfı’na burs için müracaat etmiştik. Bir yanlış anlamadan dolayı Emin Bey tersleyince Mustafa ağzına geleni söylemiş, birlikte kapıyı çarpıp çıkmıştık. Aracılar devreye girdikten sonra Emin Bey’in Mustafa’ya, çok abartılı bir şekilde ve heceleri uzatarak söylediği “Sizin için müthiş bir beyin diyorlar Mustafa Bey, müthiş bir beyin; ama biraz kanalize edilmesi gerekiyormuş” sözünün ilk kısmı Mustafa’nın gönlünü almaya yetmişti. Evet, müthiş bir beyindi, ama maalesef hak ettiği kanalı-mecrayı bir türlü bulamadı. Mustafa’nın zaman zaman kibre tırmanan gururu, kendi yolunu inşa etmesine engel oldu; Türkiye de onun kıymetini takdir edemedi.

50 yıl öncesinde kalan bir dostumu kaybettim. Kırgın ayrıldığımız için daha da üzgünüm.

Mekânı cennet olsun."