Siyasetin son gündem maddesi Paralel Devlet Yapılanmasının siyasi ayağı. CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu; siyasi ayağın AKP'nin içinde olduğunu iddia ediyor.Eski Genelkurmay başkanı Başbuğ'da benzer bir imada bulundu CB Erdoğan ise, Kılıçdaroğlu'nu FETÖ'cülerle iş tutmakla suçlayarak en iyi müdafaa taarruzdur yolunu izliyor.
Bu tartışmaların nedeni FETÖ ile mücadelede zaaf gösterilmesi değil. Tam tersine mücadelenin hukuki kriterler yerine siyasi kriterlerle yapılması herkesi ve her şeyi kapsayacak noktaya getirilmesinden kaynaklanıyor. FETÖ davaları hukuk ve vicdan ölçüleri içinde yürütülse muhtemelen bugün bu tartışmalar olmayacaktı.
Yargının bugün kullandığı kriterlere baktığımızda Kılıçdaroğlu'na hak vermemek elde değil.
Bankasya'ya para yatırmayı, herhangi bir üst düzey FETÖ'cü ile telefonla görüşmüş olmayı, çocuklarını okullarına veya yurtlarına göndermeyi,Pensilvanya'ya gitmeyi, Gülen'le görüşmeyi, toplantılarına katılmayı, para veya kurban yardımında bulunmayı, dernek veya sendikalarına üye olmayı suç sayarsanız AKP'nin kapısına kilit vurmak gerekir. Çünkü bugün mecliste bulunan AKP'lilerin en az yarısının bu işlerden bir veya bir kaçını yaptığını söylemek mümkün. Daha önemlisi, sayın Cumhurbaşkanı'nın geçmişte bu yapıya yönelik beyanlarıdır. Eleştiriler üzerine "Aynı menzile yürüyoruz," şeklindeki sözleri arşivlerde duruyor, keza "ne istediler de vermedik," 2013'de katıldığı bir Türkçe olimpiyatında Gülen'e " vatana dön bu hasretlik bitsin" mealindeki açıklamaları da cabası. Ancak daha önemlisi, bazı HSYK üyelerinin itiraflarıdır. Bu kişiler, 2010 anayasa değişikliğinden sonra Yargıtay'a atanan 140 yeni üyenin 107'sinin pazarlıkla bu yapıya verildiğini iddia ediyorlar. Bu itirafları Hürriyet manşetlerden verdi, Saray iktidarı aleyhte olduğunu görünce bu yayınlar bıçak gibi kesildi.
Aslında ortada açılmış bir dava, kesinleşmiş bir karar yokken dini bir cemaat olarak bilinen bu yapının herhangi bir organizasyonunda bulunmak suç değildir.Bankalar yasalara göre kurulmuş kuruluşlardır, dernekler, sendikalar, okul ve dersaneler de öyle. Kimse bu derneklere veya sendikalara üye oldu diye terörist muamelesi göremez. Çünkü örgüt davalarında ceza hukuku ÖZEL KAST arar. Yani bu yapının herhangi bir kuruluşuna dahil olanın veya ilişkiye geçenin burayı dini bir cemaat olarak değil, devleti ele geçirmeyi amaçlayan bir suç örgütü olduğunu bilip kabullenerek dahil olması gerekir. Bu yoksa örgüt suçu da yoktur.
Elbette sayın Cumhurbaşkanının da, AKP milletvekillerinin de bu yapıya örgüt olduğunu bilerek veya kabullenerek destek verdiklerini söylemek mümkün değildir.Nitekim, aldandım, Allah affetsin diyerek bu yapının gerçek mahiyetini göremediğini itiraf etmiştir. Ancak devleti yöneten bir siyasetçi olarak yıllar boyu yapılan hukuksuzlukları,hırsızlıkları,iftiraları görmediğini söylemek mümkün değildir. Bu kadar hukuksuzluğu görememek devlet yönetme ehliyetine sahip olmamak anlamına gelir. İnternet köşelerinde AKP'ye yönelik en küçük eleştirilere bile kayıtsız kalmayan bir yönetimin görmedik, bilmedik, aldandık beyanı çok kimseyi tatmin etmiyor.Üstelik 2004 MGK'sında alınan karara rağmen. Kaldı ki devlet tarikatlar, cemaatler arasında paylaştırılan bir pasta değildir.
FETÖ davaları yargının kendi işleyişine bırakılsa, böyle önüne gelen önüne geleni FETÖCÜLÜKLE suçlamayacaktı. Bugün kullanılan kriterlerle herkesi mahkum etmek mümkündür. Çünkü yargı siyasi baskılar ve içindeki bir kısım partizanlar yüzünden olaya hukuk perspektifinden bakma imkanını kaybetmiştir. Hakkında hiç bir soruşturma olmayan insanların KHK ile kapı dışı edilmesi, yargılamalarda bir er veya öğrenci ile bir generale aynı muamelenin yapılması, dini hassasiyetlerle bu yapıya sempati ile bakan insanların ötekilerden ayırt edilmemesi, fukaralığı yüzünden çocuğunu bu yapının evlerine, okullarına veren insanların ailece mağdur edilmesi, suçun şahsiliğinin unutularak toplu cezalandırılmaların yapılması,suç yerine aidiyetin cezalandırılması hep bu hukuk perspektifinden uzaklaşmanın sonucudur. Bu mantığın devam etmesi halinde yakın bir gelecekte AKP'nin kurumsal olarak bu suçlamanın muhatabı olması mümkündür. Doğru olan, hukuka adalete dönülmesi, siyasetin yargı üzerinden elini çekmesidir. Yoksa bu ateş başta AKP olmak üzere herkesi yakar.