MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli geçen hafta İYİ Partiye giden Ülkücülere "yuvaya dön" çağrısı yaptı.
Çağrıyı eleştirenler oldu, destekleyenler oldu, yeterli bulmayanlar oldu.
Yeterli bulmayanlar "ne değişti, ne değişecek" sorusunu sordular. Dönmek için bazı şeylerin değişmesi gerektiğini ifade ettiler. Söz gelimi partinin demokratikleşip demokratikleşmeyeceğini, parti içinde demokratik bir rekabet ortamının sağlanıp sağlanmayacağını, AKP ile girişilen ittifakın sınırlarının neresi olacağını sordular.Bu soruyu sorarken ülkemizde istisnasız hiç bir partinin demokrasi ile yönetilmediğini unutmamamız lazım!
Bu sorular elbette sorulmalı.
Ayrılık sebepleri ortadan kaldırılmadan dön çağrısının çok fazla etki yapması, taraftar toplaması mümkün değil. Şahsen bu çağrıyı destekliyorum, ancak tereddüdü olanları da anlıyorum. Her şey eskisi gibi olacak, delege iradesi, Parti üyeliği hiç bir anlam ifade etmeyecekse aynı bölünmeleri, ayrışmaları yeniden yaşamak kaçınılmaz olacaktır.
Doğru olan ülkücünün MHP'den ayrılma sebepleri üzerinde kafa yormak ve bu sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Şahsen, Ülkücü hareketin birleşmesini, büyümesini, iktidar alternatifi olmasını isteyenlerdenim. Önümüzdeki günlerde yeni partilerin kurulması ile siyasette yeni parçalanmalar, yeni aktörler ortaya çıkacaktır. Gerek Davutoğlu'nun gerekse Babacan'ın AKP'den büyük bir kitleyi koparması kesin gibi.
Çünkü iktidar 23 Haziran'da vatandaşın verdiği mesajı almadı. Hala kutuplaştırma siyaseti devam ediyor.
Aile partisi görünümünden vazgeçilmedi.
Vatandaşa "Türkiye partisiyiz" deniliyor ama görevlendirme yapılırken sadece dar bir kadroculukla "Milli Görüş" kökenliler tercih ediliyor.
Yargının siyasallaşması, kadro seçiminde liyakate önem verilmesi gündemde yok. Bu ittifaka dahil olmak AKP'nin 17 yıldır biriken Everest dağını geçen günahlarına ortak olmanın gerekçelerini iyi anlatabilmeli.
Kaldı ki AKP ile ortaklık "biz neyiz sorusunu" ortaya çıkarmıştır. "Biz neyiz" sorusu giderek muğlaklaşmıştır. Söz konusu ittifakı MHP'ye AKP ile yaparken İYİ Partinin de CHP ve HDP'li blokta yer aldığını unutmamalıyız!
Evet ülkücülerin adresi MHP'dir, ama MHP Ülkücülük Milliyetçilik yaparsa.
Bahçeli bizi Ülkücülüğe çağırırsa en önde ben koşarım.
Toplumun beklentisi bu.
Dünya değişiyor, her şey değişiyor, biz değişmekte direnirsek o çağrı havada kalır.
Yeni bir başlangıç yapabilmek için şartlar hiç olmadığı kadar müsaittir.
Bunun için her şeyden önce Ülkücüleri iten kakan aşağılayıcı üslubun bırakılması gerekir.
Ona buna laf atan, meydan okuyan, muhatap almaya değmeyen kişilere yönelik siyasetin yerini Türkiye'nin sorunlarını çözüme yönelik bir dil almalıdır. Bunlar olursa Ülkücülerin baba ocağına dönmemeleri için bir sebep kalmaz.
Bu bakımdan sn Bahçeli'nin çağrısını çok değerli buluyor, kendi açımdan kabule şayan olduğunu düşünüyorum.
Bir büyük buluşmanın kucaklaşmanın şartları ve psikolojik alt yapısı oluşturulursa neden olmasın!
Bir de gözlemlediğim bir şey var ki bunu da yazmadan edemeyeceğim; Bahçeli'nin dışında partiye büyük atılımların oluşması için il ve ilçe teşkilatlarının kurmayı kadronun da üzerine ciddi manada iyi görev düşmektedir.
Sayın Bahçeli'nin bu mesajını en önce onlar yaşamsal kılmalıdır.
İYİ Parti Ülkücüler için koca bir hayal kırıklığı olmuştur.
MHP'den daha önce de kopmalar olmuş, iki tane parti kurulmuş ama Ülkücü asla birbirine hiçbir zaman düşman olmamıştır.
Ancak İYİ Parti için bunları söylemek çok zordur. Ülkücüleri birbirlerine kırdırma başarısını göstermiştir.
Provokatif tahripkar bir dille hem Ülkücüleri etkisizleştirmiş hem de onlarla alay etmiş hem de onların emeklerini çalmış ziyan etmiştir.
Aynı kulvarda üç parti asla olamaz.
Hele hele her ne kadar öyle demek istemedi dense de kamuoyunda Ülkücülere "haydut" algısı yapıştırmak gibi gaflete düşenlerle artık beraber olmanın mümkün olmadığı anlaşılmıştır!
Türk Milliyetçileri iktidar olmak için baba ocağında belirli ilkeler ve faydalar çerçevesinde birleşmelidir.