Ülkü Ocağına ilk girişim ve duvardaki fotoğraf geldi aklıma. Cennet mekan Mustafa Erol ağabeyin, battaniyeye sarılmış ve arkadaşları tarafından omuzlanmış cansız bedeni. Kendilerini görmediğim ama anlatılanlarla gözümde, gönlümde ve beynimde dev olan, şehadet şerbetini içmiş ağabeyler ve ablalar geldiler aklıma. Ömrünün en güzel yıllarını Taş Medreselerde heba eden binlerce ağabeyi düşündüm ve üzüldüm; hem de çok üzüldüm.
Dün itibariyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip(!) Erdoğan, Viyana Büyükelçisi olarak Ozan Ceyhun’u atadı.
Kimdi Ozan Ceyhun?
O fotoğrafta gördüğüm Mehmet Erol ağabeyin şehit olduğu, Adana Öğrenci Yurdu’nu bombalayan katil, kaçıp gittiği Almanya’da politikaya atılan ve ilk Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı altında imzası olan bir Türk düşmanı. Bir takım güçler tarafından yolu Erdoğan ile kesiştirilen ve Yeşil Komünist Ak Parti zihniyetine bürünen bir kızıl komünist.
Bu atamanın arkasındaki gerçeği çok iyi okumak gerekir. Sn. Bahçeli’nin; “Sayın Erdoğan ile Doğu Perinçek arasında bir tercihimiz olursa, tercihimizi Sn. Erdoğan’dan yana kullanırız”. Kimse; “sizi böyle bir demece iten gerçek ne idi?” diye sormadı kendisine. Ülke yönetimi ile ilgili; Erdoğan ve Perinçek mücadelesi mi vardı? Artık; “kendimiz iktidar değiliz ama fikrimiz iktidar” diyen Perinçek mi olmaya başladı? Rusya ile bir türlü kopamayan birlikteliğin ve Çin’e yakınlaşmanın arkasındaki gerçek Perinçek miydi? Hatta daha ileri gideyim; MHP içindeki bir kısım JönMHP’li arkadaşların, Bahçeli’ye Perinçek konusunda baskı yaptıkları doğru muydu? Bu yüzden aralarının açıldıkları ve muhalif oldukları gerçek mi? Daha da ilginci; bu arkadaşların, akşamları rakıyı fazla kaçırdıklarından Perinçek’i milliyetçi olarak görmeleri. Hala anlamadıkları bir konu var ve o; sağcı senatör bir babanın, okulda evrilmiş ve maocu yapılıp piyasaya sürülmüş ajan bir oğlunun milliyetçi olmasıyla, genelevde çalışan bir kadının namuslu olması aynı ihtimaldedir. Ayrıca; kendilerine İttihat ve Terakkicileri örnek alanların, İttihat yerine İltihak ettiklerini, Terakki yerine de Telakki ettiklerini görüyor ve yine üzülüyorum.
Ya Yeşil Komünizmin, ya da Kızıl Komünizmin peşinden gidiyorsunuz. Kendinize Ülkücüyüm diyorsunuz ve her iki tarafla ittifak yapıyorsunuz. Fikrin aynı olmadığı yerde, yol aynı olur mu hiç? Geçen Tunç Soyer’in adaylığı için sövüp duranlar, Ozan Ceyhun için sus pus oldular. Hatta kendilerini büyük ülkücü olarak tanımlayan her iki tarafta bulunan arkadaşlarımız, 80 döneminde ağabeylerimize yaptığı işkenceleriyle ünlü olan, mekanı cehennem olsun Gaffar Okan’ı da her ölüm yıldönümünde anarlar. Ne yapışacaklarını bilmeyen, sonbahar yaprağı gibi savrulan ve cennet mekan Başbuğ’dan sonra kimsenin sözünün kanun olmadığını ve Ülkücünün dava bilinciyle hareket etmesi gerektiğini idrak edemeyen arkadaşlardan bu vatana bir fayda gelmeyeceği anlaşıldı.
İlla ki bir –izm peşinden gitme ihtiyacınız varsa, size bir tavsiyem olacak. Türkizm’i savunun, onun değerlerine bürünün, dahili ve harici bedhahlarımızla mücadele edin. Bizim Türkçülükten başka ne tutunacağımız bir dalımız, ne de altına girebileceğimiz bir çatımız var. Çünkü Türkçülük, bir kişi veya kuruluş tarafından icat edilmemiş, konjonktüre göre uyarlanmamış, tamamen yaşam şekillerine göre biçimlenmiş ve süregelmiş, en doğru, en güçlü ve bünyemize en fazla uyan idealdir. Türk olun Türkçü olun!
Sonuç olarak; bu atama artık “SON DAMLA” oldu. Dostu düşmanı tanımayanlar da tanısınlar. Bugün susarsanız eğer; hani o ağladığını ve türküler söylediğiniz cennet mekan Fırat’ın katilini de bir gün Berlin Büyükelçisi olarak göreceksiniz. İttihat, ittihat, ittihat! Daha ne bekliyoruz?