Almanların soykırım kararının kimseyi çok da rahatsız ettiğini sanmıyorum. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Rahatsız olanın tedbir alması,lobicilik yapması gerekirdi. Tasarının Alman meclisine geleceği haftalar önce açıklanmıştı. Siyasi iktidar bu kararı durduracak hiç bir şey yapmadı.
Bunun nedeni, en başta öz güven. Kendimize çok güveniyor başkalarının da bizi biz gibi bildiğini sanıyoruz.Masum olduğumuza inandığımız için herkesin böyle düşündüğünü sanıyoruz. Oysa imajlar çağında yaşıyoruz. Sizin ne olduğunuzdan daha önemli olan nasıl takdim edildiğinizdir. Sosyal yönlendirme mekanizmalarını ellerinde bulunduranlar istediklerini istedikleri gibi takdim edebiliyorlar. Siz kendinizi anlatmazsanız başkalarının size giydirdiği imaja mahkum olursunuz.
İkincisi, siyasetin sadece nefsimizi, menfaatlerimizi ilgilendiren tarafı ile ilgileniyoruz. Ülke ve şahsımıza yönelik iki tehditten her zaman şahsımıza yönelik olana öncelik veriyoruz. Bugün havuz medyasında Almanya'nın kararından daha ağır yazılar yazan,bu millete bühtanda bulunan sayısız yazar var. Melih Altınok,Hilal Kaplan, R.O.Kütahyalı,E.Mahcupyan ve şimdi çark etse de daha önce Markar Esayan gibi yazarlar hep Türkleri soykırım yapmakla suçladılar. İktidar kendi siyasetlerine destek olması şartıyla bunları gazetelerinde istihdam etmekte beis görmedi. Hala da hepsi havuzdan yazıp, havuzdan besleniyorlar. Kimse de Almanlara gösterdiği tepkinin bir parçasını bu isimlere göstermiyor. Çünkü, Türk siyaseti beni öv istersen Türkiye'de herkese söv prensibi üzerine kurulmuştur.Bir parti liderini övdükten sonra artık o parti şemsiyesi ve koruması altında istediğiniz kadar bu millete,tarihine,kutsallarına,değerlerine küfredebilirsiniz. Milli menfaatler yerine kişisel çıkarların ön plana çıktığı bir yerde bu tip toslamalara zaman bile ayrılmaz.
Üçüncüsü,bu kararları ciddiye almıyoruz.Tarih göstermiştir ki hiç bir söz, hiç bir siyasi karar boşlukta kalmıyor. Bir gün bir adım atılır elli yıl sonra meyveleri toplanır. Batı, bizim gibi kısa vadeli planlar yapmıyor,gelecek elli yılı, yüz yılı planlıyor. Türk siyasetçisinin ufku yaşadığı günden ibaret. Atılan adımlar hep kısa ve sonuçsuz adımlar. Bugün bu tip kararların bazı sonuçlarını görmemek bazıları için gelecekte de sonuçları olmayacağı anlamına geliyor. Halbuki Batı hiç bir adımını boşluğa atmaz. Bu kararlar Ermeniler için bazı taahhütler içeriyor.Zamanı gelince bu taahhütlerin kuvveden fiile çıkarılacağına şüphe yok.
Yaşadığımız çağda iletişimin,enformasyonun büyük etkisi var. Haklı olsanız da bıkıp usanmadan kendinizi anlatacaksınız. Elinizdeki belgeleri dünyanın gözlerine sokacaksınız. Tezlerinizi dosta,düşmana ezberleteceksiniz. Elinizdeki silahları iyi kullanacaksınız. İki de bir Batı'nın karşısına çıkar ucuz kahramanlık yaparsanız her seferinde tokatlanırsınız.
Bu işler miting meydanlarında -koyunlaştırılmış-kalabalıklara konuşur gibi konuşarak çözülmez.Ermeni mezalimi ile ilgili kaç kürsünüz var? Kaç doktora çalışması yapılmış,kaç tez yazılmış? Kendi insanınıza bile Ermeni çetelerinin yaptığı katliamları anlatamamışsanız elin oğluna nasıl anlatacaksınız?
Bu hodgamlık,bu rahatlık bizde olduğu müddetçe daha çok tokatlar yeriz. Şuuru uçurumun kenarında bile uyanmayan bir halk olduk. Bu derin uyku nereye kadar?