ABD, beklendiği gibi Suriye'yi füzelerle vurdu. Rusya ve İran'ın protestosuna karşılık Türkiye, ABD operasyonuna destek verdiğini açıkladı. Daha bir kaç gün önce CB Erdoğan,Rusya Devlet başkanı Putin ve İran CB Ruhani ile birlikte kameraların karşısına geçerek Suriye konusunda ortak bir politika izleyeceklerini söylemişlerdi. Bu tür keskin dönüşlerin uluslararası ilişkilerde nasıl bir inandırıcılık sorununa neden olacağını söylememe gerek yok sanırım. Trump, sadece Suriye'yi vurmakla kalmadı,Putin Erdoğan aşkını da vurdu.
***
ABD'nin Suriye'ye saldırı gerekçesini kimyasal silah kullanma iddiası oluşturuyor. Veriler bölgede kimyasal silah kullanıldığını doğruluyor. Problem bu silahları gerçekten Esat'ın kullanıp kullanmadığı. Daha önce ABD Irak'ta da benzer silahların olduğunu söylemiş,Irak'a müdahalesini bu şekilde meşrulaştırmıştı. Saddam devrildikten sonra yapılan araştırmalarda Irak'ın kimyasal silahlara sahip olmadığı ortaya çıktı. Bunu ABD'li yetkililer de itiraf ettiler. Pekala benzer bir durumun Suriye'de de olması mümkün. ABD de, Batı'lı müttefikleri de bu konuda sabıkalıdır. Dolayısıyla yapılan haber ve ortaya atılan iddiaların ihtiyatla karşılanması gerekiyor. ABD ve müttefikleri bunu kendileri de yapabilirler. Ortadoğu maşa olmaya hazır örgütlerin yoğun olarak bulunduğu bir alan . O örgütlerin herhangi birine de bu saldırı yaptırılmış olabilir. Doğru olan, önce uluslararası bir kurum tarafından gerekli araştırmaların yapılması ondan sonra ne yapılacağına karar verilmesiydi. Ama ABD hem müddei, hem hakim, önce iddia ediyor sonra da ben iddia ediyorsam doğrudur diyerek hüküm veriyor.
***
Türkiye'nin tavrına gelince... Uzun zamandır iktidar çevreleri tarafından ABD karşıtlığı ve bağımsızlık söylemleri etrafında bir politika yürütülüyordu. Yandaş kalemlere bakılacak olursa ABD'yi şamar oğlanına çevirdiğimiz bile söylenebilir. Bu saldırı gerçeğin hiç de öyle olmadığını gösterdi. İktidar, Putin ve Rusya üzerinden ABD' ye sadece kur yapıyormuş. Gördüklerimiz Putin üzerinden bir nevi sevgili kıskandırma seremonisiymiş...
***
Kimyasal saldırı Esat tarafından yapıldıysa elbette cezasını çekmelidir. Uluslararası hukuk kimyasal silah kullanımını yasaklamış, savaş suçu saymıştır. lakin bu cezalandırma Suriye'nin bölünmesi şeklinde olmamalıdır. İktidar daha hala merkezi yönetim yok olunca yerini başta PYD olmak üzere ayrılıkçı,etnik örgütlerin dolduracağını göremiyor. Bir PYD devleti motivasyonunun içeriyi nasıl etkileyeceğini hesap edemiyor. Esat'ı götürmeye yönelik her hamle bölgeyi emperyalizmin çıkarlarına uygun bir şekilde parçalama planıdır. Zamanında yapılan eleştiriler dikkate alınıp, Esat'la ilişki kurulabilse bugün yaşanan trajedilerin hiç biri yaşanmayacaktı. Esat daha makul,daha insani bir noktaya çekilebilirdi.
***
Uluslararası ilişkiler bu kadar kısa sürede bu kadar çelişkili münasebetleri kabul etmez. Bir gün Rusya ile , bir başka gün ABD' ile beraber olmak her iki taraf açısından Türkiye'yi güvenilmez ülke haline getirir.Bir taraftan ABD, PYD'ye destek oluyor,silahlandırıyor diye haklı olarak feveran ediyoruz,bir taraftan bir PYD devletinin önündeki en büyük engel olan Esat'ın vurulmasını hararetle alkışlıyoruz. Bir taraftan ümmet siyaseti ile dindar insanların duygularını sömürüyoruz, öbür taraftan Hıristiyan ABD'nin Suriye'yi vurmasına destek veriyoruz. Üstelik Müslümanların en kutsal gecelerinden biri olan Miraç gecesinde.
***
ABD ve Rusya'nın bölgede bulunması ne kadar yanlış ise, Türkiye'nin sonuçları belli olan Esat'sız Suriye siyaseti ve tenakuzlarla dolu diplomasisi o kadar yanlıştır. Daha önce de yazdım şimdi yine tekrar ediyorum,Esat'ın dışında Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlayacak bir siyasi aktör var mı? Varsa Esat'sız Suriye politikası doğrudur. Ama yoksa bu politika baştan sona yanlıştır. Kendi elimizle ABD'nin üç parça hedefli Suriye politikasına destek veriyoruz. Ondan sonra PYD devleti istemiyoruz demenin bir anlamı kalır mı?