Her türlü terörle etkin mücadele devletin bekasının,ebet müddet yaşamasının bir gereğidir. Ancak bu yapılırken adaletten ayrılmamak,kanunda yazılı olmayan uygulamalar yapmamak,insanların savunma hakkını ellerinden almamak da devlet olmanın bir gereğidir.

Öyle bir süreç yaşıyoruz ki en küçük eleştiri- paralel-yaftası ile yaftalanmanıza yetiyor. Böyle zamanlarda jurnalcilere,muhbirlere,şahsi hesabını bu kaos ortamında çözmek isteyenlere gün doğuyor. Bütün darbe dönemlerinde önce jurnalciler kazanır,akıl ve adalet avdet edince ilk kaybedenler de bunlar olur.

Türkiye’nin darbe adı altında korkunç bir terör saldırısına uğradığını kimse inkar edemez. Hiçbir devlet,hiçbir millet böylesi bir kalkışmaya kayıtsız kalamaz. Darbe ile mücadeleyi desteklemek devlet ve millet olarak var olmanın bir gereğidir.

Bu yapılırken yeni sıkıntılara,yeni problemlere vesile olacak yanlışlar yapmamak da şarttır. Tarihimizde ki Celali İsyanları tımarı kesilen sipahilerin isyanıdır. Bu kadar çok insanın ihraç edilmesi,aşsız,ekmeksiz bırakılması darbe ile mücadele edilirken bir başka problemin temellerini atmaktır. Üstelik ihraçların çoğunun hukuki mesnetten yoksun olduğu,torbaya paralel adı altında her gruptan insanın sokulduğu bir gerçektir.

Burada yakınen tanıdığım iki isimden örnek vermek istiyorum, 90 lı yılların başında Elazığ’da Nizam-ı alem ocaklarını beraber kurduğumuz Prof.Dr.Muammer GÜL. paralel suçlaması ile Adıyaman Üniversitesinden atıldı. Hoca bir ortaçağ uzmanı, 4 yayınlanmış eseri var. Güneydoğu ile ilgili kaleme aldığı “Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu,” isimli eser, alanında neredeyse tek eser. PKK ve türevlerinin bölgeye yönelik Kürdistan iddialarını bilimsel verilerle tek tek çürütüyor. Bugün ki Türkiye sınırlarında orta çağ’da kesinlikle Kürdistan diye bir idari veya yerleşim yeri olmadığını ispat ediyor. Bir başka eseri ,”Şarkın En Sevgili Sultanı Selahhattin” Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Selahattin Eyyubi’yi anlatarak onunla ilgili bölücü çevrelerin ipe sapa gelmez iddialarına cevaplar veriyor. Hoca bütün hayatını ülke ve milletin bölünmez bütünlüğüne adamış bir isim, eserleri bunun ispatı. Bu görüşleri öteden beri sadece Türk Milliyetçilerinin savunduğunu söylememe gerek yok. Hoca’ya savunması alınırken sorulan sorular ise tam bir skandal. Önce rahmetli Yazıcıoğlu’nun ölümünün kaza olup olmadığı soruluyor. Ardından, Meral Akşener hakkında ne düşündüğü,15 Temmuz darbesinin arkasında olup olamayacağı soruluyor. Hoca, Yazıcıoğlu,Akşener ve H.C.Güzel gibi isimlerin 28 Şubat’ta darbeye karşı durarak rüştlerini ispat ettiklerini söylüyor. Daha sonra üniversite hayatında ve öncesinde darbe yapılanması ile yolunun hiç kesişmediğini,adaylarına oy vermediğini söylüyor. Bula bula 17/25 Aralık sürecinden önce Asya banka eşinin para yatırmış olduğunu söylüyorlar.Hoca bu paranın Toki’deki evlerini satıp faizsiz banka diye yatırdıkları para olduğunu, 17/25 Aralık süreci olunca çektiklerini ifade ediyor. Hayatının hiçbir döneminde yalpa yapmamış,yazdıkları ile çizgisini ispatlamış bu değerli akademisyen 50 bin kişinin ihraç edildiği tasfiyede kapı önüne bırakıldı. Paralel bunun neresinde?

İkinci örnek Sivas’tan… Yine Elazığ’da okuyan Nizam-ı Alem ocaklarının ilk gençlerinden bir öğretmen,adı Hüsnü Kiraz ...15 yıl önce askerliğini yapıp 4 ay cemaatin dersanesinde karı-koca hocalık yapıyorlar. Ortam akıllarına yatmayınca ayrılıp kendi dersanelerini kuruyorlar. 15 yıl cemaat dersanelerine karşı kıyasıya rekabet edip,dersaneyi belli bir noktaya getiriyorlar. 15 Temmuz’dan iki gün sonra dersane kapatılıp bütün mal varlığına el konuluyor,gerekçe paralel yapıyla ilgili olduğu iddiası.

Hüsnü Hoca önce Milli Eğitime gidiyor,paralel diyorlar,ispat edin diyor,polisin seninle ilgili raporu var diyorlar. Sivas Emniyetinde terörle mücadele müdürlüğüne giderek kimliğini önlerine koyuyor,benimle ilgili raporunuz varmış diye soruyor,kimliği alıp başka bir odaya geçiyorlar,5 dakika sonra dönüp seninle ilgili hiçbir raporumuz,soruşturmamız yok,sana yalan söylemişler diye cevaplıyorlar. Tekrar tekrar milli eğitime gidiyor,sonunda işin arkasında bir milli eğitim müdür yardımcısının olduğunu öğreniyor. Ona da gidiyor,önce paralel diyor,Hüsnü hoca üsteleyince sen bu kadar kısa zamanda bu kadar parayı nasıl kazandın diyerek ağzından baklayı kaçırıyor. Paralel dedikleri servet düşmanlığı ve çekememezlik.

Bunun gibi daha nice örnek vardır. Yargının görevi suçlu ile masumu ayırmaktır. Devlet elbette kendine yönelen tehditlere karşı mücadele edecektir. Bunu yaparken yeni arızalı alanlar oluşturmamaya,süreci kişisel hesaplarına alet etmeye çalışanlara fırsat vermemeye dikkat edilmelidir. Bozulan çarkları onaracak olan adalettir.Paralel iddiası ile toplumun neredeyse yarısını şüpheli durumuna getirmek bu mücadelenin haklılığına gölge düşürür. Tasfiyenin çerçevesi genişledikçe haklılığı ortadan kalkar…