Tek mağdur Kavala mı?

Abone Ol

AİHM iki defa Kavala’nın adil yargılanma hakkının ihlal dildiğine karar verdi. Aynı kararı Anayasa Mahkemesi de vermişti.
Mahkemeler ve iktidar her iki kararı da dinlemediler. Erdoğan, Kavala için "bu adam Türkiye'nin Soros'u, Gezi olaylarını organize etti" demişti. Oysa Soros ve adamları ile oturan Erdoğan'dan başkası değildi. İsteyen şu linkten Soros-Erdoğan görüntülerine ulaşabilir. (https://www.facebook.com/watch/?v=414566583442955)

Yapılan yanlışlar ve yargının siyasallaşmış olduğunu gösteren görüntüler, konuyu bir uluslararası mesele haline getirdi. Avrupa Bakanlar Komitesi, kararın uygulanması için defalarca Türkiye'ye çağrıda bulundu.

Kavala, daha önce tahliye edilmiş, ancak daha hapishaneden çıkmadan yeniden tutuklanmıştı. Bu da yargılamada siyasi baskılar olduğuna dair kanaatleri pekiştirmişti. Taha Akyol gibi meseleye hukuk perspektifinden bakan ve kişinin -ideolojik görüşlerine takılmayan- yazarlar, dosyanın boş olduğunu Kavala'yı mahkûm etmeye yetecek delil bulunmadığını söylüyorlar. Kendim dosyayı incelemediğim için bu konuda bu da benim kanaatimdir diyemiyorum.

Ancak ben Kavala ve Demirtaş'ın biletinin Çözüm Sürecindeki duruşları yüzünden kesildiğini düşünüyorum. O süreçte PKK'nın taleplerine karşı masada Erdoğan'ın CB yapılması ve CB sistemine geçilmesi, karşılığında da bir nevi özerklik vardı. Nitekim, PKK Güneydoğu'da köy köy gezip "özerklik aldık, bundan sonra buraları biz yöneteceğiz" diyordu.

O propaganda PKK'ya mesafeli çevreleri Örgütü’n kucağına itti, bölücü partinin oyu yüzde 6'dan 13'lere kadar çıktı. İşte o süreçte Kavala, HDP milletvekilleri ile Öcalan'a haber göndererek CB sistemine evet dememelerini bunu ülkeyi diktatörlüğe götüreceğini söylemişti. Demirtaş' da kürsüye çıkıp üç defa " Seni CB Yapmayacağız, seni CB yapmayacağız" demiş, süreç orada bitmişti.

Ceylanpınar'da iki polisin şehit edilmesi de işin tuzu biberi biraz da bahanesi olmuştu. İşte Kavala o olayda mimlendi, sonra da Gezi olaylarından yargılanarak ceza aldı.

Ancak Demirtaş için bir parantez açmak gerekir, Kobani olaylarında 50 civarında insan onun vatandaşları sokağa çağırması sonucunda öldü. Dolayısıyla Kavala ile aynı kefeye konulamaz!

AİHM'in kararının doğruluğunu yanlışlığını tartışacak değilim, bu zaten çokça yazılıp çizildi. Ama bazı çevrelerin bu ülkede siyasi yargılamanı tek mağdurunun Kavala'ymış gibi hareke etmesini de anlamak mümkün değil. Şu son on yılda yargının tek mağduru Kavala mı?

Mesele adalet duygusu ise bu duygu niçin diğer yargı mağdurlarını kapsamıyor.

15 Temmuz’dan sonra yapılan yargılamalar çok mu adildi?

On binlerce insan - ki çoğunun haklarında tek bir soruşturma olmadan- işinden edildi. Bankaya para yatırmak, dernek veya sendika üyesi olmak gibi legal faaliyetler örgüt üyeliğinin karinesi sayıldı.

Bir Kavala ile Demirtaş için koparılan gürültü, aynı adaletsizliğin muhatabı olan başkaları için koparılmadı. Darbe yapmak, darbeye karışmak, soru çalmak, devletin anayasasını ortadan kaldırmaya kalkmak elbette suçtur, buna tevessül edenlerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekir.

Ancak suçla ilgisi olmayan, dini duygularının kurbanı olanların da tefrik edilmesi yine hukukun gereğidir. Orada bir örgüt bir de cemaat vardı, ikisi ayrılmalıydı, ama ayırt edilmedi.

Sonunda FETÖ öyle bir hale getirildi ki, her suçlunun kendini kurtarmak için kullandığı bir sığınak ve ülkeyi otoriterleştirmek için kullanılan bir araç haline geldi.

En son Bahçeli de Sinan Ateş yargılaması ile ilgili hakimlere Pensilvanya göndermesi yaptı. Yani bize dokunan Pensilvanya’dan emir alıyor demektir. Bu baskılar altında yargıçlar rahat karar verebilir mi?

Kanuni Sultan Süleyman, “Kılıcın yapamadığını, adalet yapar" der. Doğrudur, vatandaşı devlete bağlayan, onun adalet dağıtan, dağıtması gereken yanıdır. Bölücülük, yıllarca -bölgede kimi görevlilerin- yaptığı yanlışlardan beslendi. Devlet adil olursa kimse bu mukaddes vatan toprağını bölmek için gerekçe üretemez, üretse de taraftar bulamaz.

Bir Kavala’yı bırakmakla adalet gelmez, sistem ve zihniyet düzeltilmelidir. Suç işleyenler partisine, siyasetine, cemaatine, tarikatına bakmadan cezalandırılmalıdır.

Ama farklı düşünüyor diye de kimsenin özgürlüğü elinden alınmamalıdır.

Unutmayalım ki devlet adaletle yaşar, adaletsizlikle çöker ve adaletsizliğin açtığı yarayı hiçbir güç kapatamaz.