Çin ‘in eski ihtilalci başkanı Mao “İktidar namlunun ucundadır” demişti.
Bu cümle Mao’nun en ilgi çeken konuşmalarından biri olmuştur.
Burada anlatılmak istenen, bir ülkede eğer bir iktidarı, bir fikri veya bir yönetim şeklini hâkim kılmak istiyorsanız mutlaka onu koruyucu gücünüz olmalıdır. Yoksa ayakta kalmanız mümkün olamaz.
Anayasalar devletin üst yönetim kurallarının manzumesidir ve kesinlikle resmidir.
Devletin tebaasını, topraklarını, yönetim şeklini, hedefini anayasalarında görürüz.
Anayasalar marketlerin sebze ve meyveyi nasıl satacağıyla, doların TL ye karşılığıyla veya otobüs seferleriyle ilgilenmez. Çünkü bunlar sivil işlerdir ve kişi hizmetleridir.
Fakat tapu dairesiyle, hava kuvvetleriyle veya bir mahkemeyle tabi ki ilgilidir. Çünkü bunlar birer devlet hizmetidir.
Öncelikle yazılıp söylenen bu “Sivil anayasa” safsatasının tanımının doğru yapılması gerekir.
Yaptığınız anayasayı koruyacak bir askeri gücünüz olması gerekir.
Anayasa mahkemeniz olabilir, her türlü kararı da alabilir, fakat anayasa mahkemenizin aldığı kararları uygulayacak ve koruyacak bir kolluk gücünüz bir ordunuz yoksa aldığınız her karar yaptırımsız olur ve ciddiye alınmaz.
Bağımsız bir anayasa yapabilir miyiz?
Ülkemizi yönetenler, iktidarlar muhalefet ordu ve devletimizin üst yönetimi ne kadar bağımsızsa o kadar bağımsız anayasa yapabiliriz.
Görüntü ve gerçek ülkemizdeki anayasa yapıcı unsurlar dışa bağımlıdır ve müdahaleye açıktır.
Demek ki bir milli anayasa yapamayacağız.
Tabii ülkemizde yeni yeni gerçek anlamda milli bir hareketlilik oluşuyor.
Yeni oluşan bağımsızlıkçı, Atatürk çizgisinde Türk milliyetçisi hareket bir milli Anayasa yapabilir.
Ülkemizdeki ilk anayasa çalışması ,1837 deki İngiltere’yle yapılan ticaret anlaşması (Ülke kaynaklarının tamamının İngiltere’ye teslim anlaşması) sonucunda, 1838 deki Tanzimat fermanıdır. Yani bir ekonomik çöküş sürecinin anayasa maskesiyle milletimize yedirilmesi olarak görülebilir.
Akabinde geçen yıllarda 1856 - 1877 - 1908 - 1921- 1924 -1961-1982 anayasaları yapılmış ,hepsinde ya ekonomik zorlukların sonucu yada emperyalist odakların menfaatlerini gütme maddelerini satır aralarında görüyoruz.
Bugün yaşadığımız anayasa tartışmaları bugünün ihtiyacı veya bugün tasarlanmış bir olgu değil, planlanmış, altyapısı zaman içinde hazırlanmış, ülkemizdeki milli güçler örselenmiş, fakirleştirilmiş, itibarsızlaştırılmış, Ergenekon, Balyoz davalarıyla ordunun dişleri sökülmüş, milletini seven yüksek karakterli Milliyetçi guruplar siyasetin dışına itilmiş ve ülkemizin geleceğinin yazılı metninin kamuoyuna teklif edilmesi milletimizin mankurtlarına görev olarak verilmiştir.
Elimizdeki mankurtlarda bu günlerde görevlerini eksiksiz yerine getirmektedirler.
Olması gereken, gündelik düşüncelerden kurtulup merkeze vatan topraklarını ve milletin geleceğini alan yüksek değerli ve karakterli bir düşünceyi hayata geçirmek ve Türk milleti mensuplarının bir bayrak altında toplanmasıdır.
Türk milletinin kendi bağrından çıkan kendi evlatlarına yönetim fırsatı vermesidir.
Dur biraz daha kazanayım, dur biraz daha başkanlık yapayım, belki bize de bir şey düşer düşünceleri bireyleri de milleti de hüsrana uğratacak.
Yarın çok geç olacak……