Terörle mücadelede söz birliği ve kararlılık 

Abone Ol

Pençe-Kilit operasyon bölgesinde 9 şehit daha verdik. Rakamın daha farklı olduğunu iddia eden kaynaklar var. Öyle olsa da, şehit sayısından daha önemli olan, şehit veriyor olmamızdır.Rakamlar ne acımızı artırır ne de eksiltir. Tek bir askerimizin burnunun kanaması bile bizim için büyük acı ve üzüntü vesilesidir. 

Askerlerimize rahmet, ailelerine ve Türk Milletine başsağlığı diliyorum. 

Başsağlığı yayınlayan parti ve siyasetçilerin mesajlarına baktım, hepsi milletimizin başı sağ olsun diyordu. 

Millet kim, milletimizin adı ne belli değildi. Bununla bu coğrafyada yaşayan herkes eşitlenmiyor,Türklük bilinçli olarak silikleştiriliyor.Bir ülkede yaşayan halkın bir adı yoksa o ülkenin belli bir sahibi de yoktur. 

Terörle mücadele zor bir iştir. Bunun nasılını o mücadelenin içinde olanlar bilir. Ulu orta konuşmalar, değerlendirmeler çoğu zaman terör mücadelesini menfi yönde etkiler. BBP'li Destici'nin,açıklaması öyle bir açıklamaydı; bütün muhalefeti terör örgütünün yandaşı ilan etti. Oysa terörle mücadelenin birinci şartı onu yalnızlaştırmak, marjinalleştirmek,sonra da bitirmektir. Bu tür açıklamalar, hem Örgüt'ü olduğundan büyük gösteriyor, hem de onun cüret ve cesaretini artırıyor. 

Benzer hatalar geçmişte de yapıldı. Bugün HÜDAPAR'lıların, "federasyonu, eyaletleşmeyi, özerkliği tartışalım" şeklindeki sözlerine tepki gösteriyoruz. Bu tartışmayı açan onar değil, Oslo sürecini hatırlayınız, Başbakan Erdoğan şehir şehir dolaşıp eyaletleşmenin faziletlerini anlatmış, Osmanlı'yı da buna  delil göstermişti. Şöyle bir imaj yaratılıyor, bir şey Osmanlı'da varsa mutlaka doğrudur, emsal alınması gerekir. Böyle bir gerçeklik yahut hakikat anlayışı olamaz. Onlar farklı şartlarda yaşadılar biz farklı bir dünyada yaşıyoruz. Geçmişten ilham alacak ancak onu asla tekrarlamayacağız. Değişen bir dünya değişen tedbirler, çözümler ister. Bugün birileri  bölünmeyi mecliste konuşacak kadar pervasızlaşabiliyorsa nedeni, Oslo ve Çözüm  sürecinde onlara verilen ağızdır. PKK o eğilim ve ufuksuzluğu gördüğü için ülkeyi yönetenleri -terör yoluyla- bir gün aynı noktaya getirebileceğini düşünüyor.Ona bu hayalleri kurdurtan zamanında "eyalet" güzellemesi yapanlardır. 

O dönem sadece eyaletleşme konuşulmadı. Oslo tutanakları, görüşmeleri Elips Yayınları tarafından basılan" Kayıp Barış"isimli kitabımda var. Merak edenler oraya bakabilir. O dönem, PKK'ya öyle bir ağız verildi ki bugün yaşananların benzini oldu. Mesela HDP'lilerin talebi ile İçişleri bakanı İdris Naim Şahin görevden alındı. PKK'lılara "size karşı olan valileri, sürece karşı olan MİT mensuplarını görevden aldık" denildi.Bunların hepsi tutanaklarda var. Nitekim dönemin valilerinden biri Erdoğan'la Öcalan'a başlattıkları süreçten dolayı teşekkür etmişti.  

Bir Örgüt istiyor diye istihbaratçınızı, valinizi harcarsanız, Örgüt'ü her istediğimizi alırız noktasına getirirsiniz. PKK sizdeki zaafı gördü, terör baskısıyla bir gün  hedefine ulaşabileceğini düşünmeye başladı. Bu işlerde zikzak olmaz, bir stratejiniz olur, onu pahası ne olursa olsun uygularsınız.Taktiksel esnemeler stratejiden taviz vermenizi gerektirmez.Hedef, Türkiye'nin birliğini korumak, strateji her türlü terör örgütünü eylem yapamaz, ayrılıkçı taleplerde bulunamaz hale getirmek olmalıdır. Unutmayın, bu mücadelede askerin alanda verdiği mücadele kadar, ülkeyi yönetenlerin söz ve davranışları da o kadar önemlidir.