Türk Milleti’nin öksüzleri: Afganistan Türkleri

Abone Ol

19. yüzyılın ortalarında İngiltere Hindistan’a, hakim oldu ve kuzeye yöneldi. Rus Çarlığı ise Türkistan’ı işgal ettikten sonra güneye yöneldi. Böylece iki imparatorluk komşu oldu. Hindistan, İngiltere için, muazzam gelir getirdiğinden, çok önemliydi. Hindistan’da az sayıda asker tutan İngilizler, Rusların sıcak denizlere ulaşmak için Hindistan limanlarına yöneleceğini düşünüyorlardı. Rusya’yla savaşmalarının hem maddi hem de beşeri maliyeti yüksek olurdu.

Aynı durum beş binden az askerle koca Türkistan’ı sömüren Ruslar içinde geçerliydi. Birbirine komşu olan ama savaşmak istemeyen iki imparatorluk, tampon bir ülke oluşturmaya karar verdi. Güney Türkistan’la Kuzey Peştunya’yı birleştirerek kurdukları ülkeye, Afgan dağlarına nispeten Afganistan dediler. Yani ‘’Afgan’’ bir milletin adı değil.

Zamanla en kalabalık etnik grup olan Peştulara Afgan’da denmeye başlandı. Bununla birlikte nasıl ki hiç kimse kendini Anadolulu diye tanımlamıyorsa, Afganistan’da da hiç kimse ‘’ben Afgan’ım’’ demez. ‘’Ben Peştu’yum, Tacik’im, Özbek’im’’ der.

Türkistan’la Hindistan’ın doğal sınırı, Hindikuş Dağlarıdır. Bu dağların güneyi Hindistan, kuzeyi Türkistan’dır. Dağların kuzeyinde yaşayan Türklerle, güneyinde yaşayan Peştular, kültürleri, gelenekleri, hayat tarzları birbirinden çok farklı iki millettir. Kaynaşmaları mümkün değildir. Nitekim iki yüzyıldır kaynaşamadılar.

Güney Türkistan’ın yani Kuzey Afganistan’ın Tacikistan’la sınır olan bölgesinde Tacikler, Özbekistan ile sınır olan bölgesinde Özbekler ve Türkmenistan’la sınır bölgesinde Türkmenler ve bu üç topluluğun hemen altında Hazara ve Aymak Türkleri yaşıyor. Nüfusun %60 kadarını Türkler ve Tacikler oluşturuyor. En kalabalık Türk toplulukları, Özbekler (%10), Hazaralar (%10), Türkmenler (%5) ve Aymaklardır. (%4) Kazakların, Tatarların, Bayatların, Afşarların ve Kırgızların başı çektiği diğer Türk toplulukları nüfusun %3’ünü oluşturur.

Afganistan’ın nüfusunun %38’ini oluşturan Peştular ülkenin güneyinde ve doğusunda yaşarlar. Ayrıca Peştu’lar Pakistan’ın kuzeyinde nüfusun baskın çoğunluğunu oluştururlar. Afganistan, kurulduğundan beri, Kuzey İttifakının yönetimde olduğu çok kısa dönem dışında, yani iki yüz yıldır Peştuların yönetiminde. Afgan Kralı Peştu’ydu. Komünist idareciler Peştu’ydu. Amerikan işgali sırasında devlet başkanları ve kritik noktalardaki idareciler Peştu’ydu. Taliban’da Peştu.

Peştuların zaman zaman yönetimi Taciklerle paylaştığı devirler oldu. Ülkenin kültür ve eğitim dilinin Farsça olması da Taciklerin nispeten Afganistan’da söz sahibi olmasına imkan verdi. Ama istisnasız her dönemde Türk halkları ülkenin ötekileriydiler. Özellikle Şii olan Hazara Türkleri tam manasıyla Afganistan’ın zencileriler.

Afganistan, SSCB işgali başladığından beri göç veriyor. İşgal bittiğinde halkın %30’dan fazlası Pakistan ve İran’da sığınmacıydı. Genelde Şii olan Hazara Türkleri İran’a, Sünni olan diğer halklar Pakistan’a göçmüştü.

Pakistan istihbaratı, işgal sırasında birçok sorununu aynı anda çözen bir proje geliştirerek, uyguladı. Göçmenlerin yaşadığı kamplarda ve şehirlerde medreseler açtı. Bu medreselerde, Suudi din adamları Selefi ve Vehhabi düşünceyi temel alan ideolojik eğitim verirken, Pakistanlı subaylar askeri eğitim verdiler. Öğrencilerin neredeyse tamamı Peştu’ydu.

En az Afganistanlılar kadar Pakistan vatandaşı Peştularda eğitim gördü medreselerde. Bunu destekleyen Kabil’in amaçlarından biri, belki de en önemlisi, ülkede çok güçlü olan ve Pakistan’dan ayrılarak bağımsız Peştu devleti kurmayı hedefleyen bölücüleri, dış hedefe yönlendirerek kontrol altına almaktı. Medreseler kurulduktan sonra Peştuların amacı Pakistan’ı bölmekten ziyade Afganistan’ı ele geçirmek oldu.

Kabil’in diğer amacı, işgal bittikten sonra Afganistan’da dost ve istikrarlı bir idare kurmaktı. Bu hedefe bağımsızlıklarına düşkün ve inatçı olan mücahitlerle iyi ilişkiler kurarak ulaşamazdı. Mücahitler hem Pakistan’ın emrine girmezlerdi hem de birbirleriyle geçinemeyecekleri yani istikrarlı bir devlet kuramayacakları gözüküyordu. İlaveten mücahitlerin işgal bittikten sonra İslami rejim kurmak için Pakistan’a yönelmeleri güçlü bir ihtimaldi. Peştu mücahitler, Afganistan’da yönetimi ele geçirip Pakistan’ı bölerek kuzeydeki Peştularla birleşmeyi hedefleyebilirdi.

Pakistan’ın Suudi paraları ve Amerikan silahlarıyla geliştirdiği proje çalıştı: Peştucada öğrenciler anlamına gelen Taliban ismi verilen örgüt, mücahitler arasında iç savaş başlayınca saldırdığı Afganistan’ı kısa sürede ele geçirdi. Taliban üyeleri aldıkları eğitim nedeniyle içinden çıktıkları halktan yabancılaşmış ve katılaşmışlardı.

Taliban iktidarı yoğun bir göçün başlamasına neden oldu. Bu dönemde de göç İran ve Pakistan ağırlıklıydı. Ama Türkistan ve Türkiye’ye de göçenler oldu. Amerikan işgali döneminde nispeten azalan göç, Taliban’ın ikinci iktidarında patladı. Zira nüfus, SSCB döneminin iki katı ve genç ağırlıklı. ABD’yi yenen Taliban çok şımarmış durumda, akla hayale gelmeyen uygulamalar yapıyor. İnsanlar internet sayesinde dünyanın geri kalanından haberdar. İnsan kaçakçılığı bir sektör haline geldi. Ülke Taliban yüzünden yatırım almıyor.

Göçmenlerin büyük çoğunluğu, dışlanan ve fakirleşen Türkler ve Tacikler.  Bu sefer göç Türkiye’ye ve Avrupa’ya yönelmiş durumda. Zira Pakistan ve İran büyük bir ekonomik krizde. İnsanlara mevcut hayatlarından daha iyisini önermiyorlar. Türkistan ve Arap ülkeleri hem sınırlarını iyi koruyorlar hem de kaçaklara ağır cezalar uyguluyorlar. Bu vaziyet göçmenleri Avrupa’yla komşu olan Türkiye’ye yönlendiriyor. İran devleti de bu yönelmeyi teşvik ediyor. Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlerin bir kısmı da ama parasızlıktan ama Avrupa sınırlarımızın korunaklı olmasından Türkiye’de kalıyorlar. Dolayısıyla kaçak göçmenler sorunumuz giderek büyüyor ve kronikleşiyor.

Peki biz ne yapıyoruz? Türklerle onlara zulmeden Peştuları aynı kefeye koyarak Afgan diyoruz. Bu makaleyi yazmadan önce onlarca Afganistan göçmeniyle görüştüm. Çoğu Türk, azı Tacik’ti. Göçmenlerin çok azının Peştu olduğunu doğruladılar. İlginç bir şey tespit ettim. Bizim bu toptancılığımız Türk ve Tacik kardeşlerimizin hiç kullanmadıkları Afgan kelimesini kullanmasına yol açıyor. ‘’Biz Afganistan’da Özbek’iz, Tacik’iz, Türkmen’iz derdik. Burada insanlar Afganistan’da Türklerin yaşadığını bilmiyorlar. Mensup olduğumuz halkı söylediğimizde yalan söylediğimizi sanıyorlar. Bu nedenle Afgan’ız diyoruz’’ diyorlar. Yani sayemizde Afgan kimliği oluşuyor.

Sınırlarımızı korumalıyız. Ülkemizin yol geçen hanı olmasına izin vermemeliyiz. Ama en milliyetçilerimiz bile Türk’e Afgan diyor. Bundan vaz geçmeliyiz. Afganistan Türkleri gariban olduklarından Türklüklerini yitirmiyorlar. Onların Türklüklerini görmezden gelmek onları değil bizi küçültür. ‘’Türk desek sahip çıkmamız gerekir, Afgan deyip geçelim’’ zihniyetini terk etmeliyiz. Önce Afganistan’da milyonlarca can kardeşimizin yaşadığını kabul etmeli, sonra Türkleri muhacerete zorlayan şartları değiştirmeye çalışmalıyız.

TDT geçen hafta 11. Zirvesini yaptı. Bu zirvelerde Afganistan Türklüğü gündemde olmadı, bildirilerde tek satır olsun yer almadı. Uygurlar konusunda devletlerimizin zorda olduğunun farkındayım. Ama Taliban, Çin değil. Hem devletlerimiz hem de Türk milliyetçileri Afganistan Türklerini yalnız, sahipsiz ve çaresiz bırakmamalı.