… Tarih 31 Mart 2015. Lise öğrencisiyken görevi başında bulunan Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz öldürüldü.
… Tarih 13 Kasım 2022. 23 yaşında bir gencim. İstiklal Caddesi’nde bir bomba patlatıldı ve 6 kişi öldürüldü. 80 küsur insan yaralandı.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, mevcut düzen içinde, Cumhuriyetin kaidelerinden uzaklaşan ve topraklarımızı, canımızı, namusumuzu yabancılara peşkeş çeken yöneticiler, bir insana, yaşamı boyunca sayısız ölüm göstermekte ve acı içinde kıvrandırmakta. Tüm bunların yanında, hakka ve hukuka riayet etmek adına sesini çıkaran kim varsa, katillerden önce onlar cezalandırılıyor. Neden?
Görevi başında öldürülen Danıştay Üyesi, hangi davayı çözmek üzereydi? Mehmet Selim Kiraz, kimin bam teline dokundu? İstiklal Saldırısına dair neden yayın yasağı var? Bu yasak, bugün, yalnızca sokakta yürümekte olan gencin değil, yargıda hâkim ve savcıların da başındadır.
Danıştay Saldırısı faili, tıpkı Kennedy Cinayetindeki gibi ilaçlıydı. İlaçlı olduğunu ifade eden kişi bu ayrıntıyı nerden biliyordu? Peki onu azmettiren kimdi? Emekli Vaiz Salih Kunter’e suçu üstlenmesi için kim teklif götürdü? Cinayet Muhafazakâr kesimin üzerine neden yıkıldı? Davada ismi geçen insanların yarısına yakınının ifadesi neden alınmadı? Gizli tanığın ifadesi nasıl değiştirildi? Açık tanıkların hayatları nasıl karartıldı? Açık tanıkların şahit oldukları hakikatler neredeyse tüm siyasilere açıklanmasına, sunulmasına rağmen, neden asıl azmettiriciler değil de tanıklar işlerinden edildi?
Gerçekler açığa çıkmak mecburiyetindedir. İnsanları susturabilirsiniz. Vicdanınızı da susturabilirsiniz. Ama bu haklı davanın ardında duran, duracak olan nesiller büyütüyoruz. Mehmet Selim Kiraz’a kadar uzanan bu yargı cinayetlerini, onların devlet yetkililerince korunmadığını, davalarında delillerin karartıldığını biliyoruz.
Salih Kunter’e suçu üstlenmesi için teklif götürenler, Kemal Ege’ye yine aynı teklifi yapanlar, açıktan tanıklık yapan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sait Doğan’ı intihal iftirasıyla üniversiteden ihraç edenler, Cargill Firması’na ve ABD’ye söz verdiği için Devletin arazilerini peşkeş çekenler, hepinizin ne yaptığını çok iyi biliyoruz.
En acısı, bunların gözler önünde olması ve yargının kolları bağlı bir şekilde seyretmek durumunda kalmasıdır. Bugün, Türk yargısı tehlikededir. Türklüğün Aleyhine kararlar almayan, bu kirli sözleşmelerin altına imza atmayan Yargıçlar bir bir öldürülüyor.
15 sene önce ABD’ye söz verdiği için tarım arazilerini izinsiz ve gayrimeşru bir şekilde Cargill’e tahsis edenler, bugün vatan sathında tüm Türkiye’yi yabancı işgaline mecbur etmektedir. Türkiye’nin şerefli Yargı mensuplarını, cesur tanık ve şahitlerini, görevini hakkıyla yapan akademisyenleri ve gazetecileri, hakkın peşinde koşturan Türk Vatandaşlarını korkutamayacaksınız ve susturamayacaksınız.
Bizleri işlerimizden edebilirsiniz. Rızkımızı siz mi veriyorsunuz? Bizler yalnızca Allah’a dayanır ve güveniriz. İtibarımızı zedeleyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bize iadei itibarı Tanrı yapacaktır. Hakkın değil güçlünün yanında duranlar, insan canını beş kuruşluk kılanlar, Türk lirasını yere paspas yapanlar, ülkeye vatansızlık algısını sokanlar, toprağa gömdüğünüz o silahlar sizin ensenizde patlayacak. Biz açıktan ve mertçe kendimizi gösterdikçe, korkudan hangi güçlünün kanadı altına gireceğinizi şaşırıyorsunuz. Güç, geçicidir. Ama hak, bakidir. Akademide ve yargıda, birkaç köşe başını haysiyetsiz insanlar ele geçirdi diye sesimizi yükseltmekten vazgeçmeyeceğiz.
Duyduğumuza duymadık, gördüğümüze görmedik demeyeceğiz. 2006’da başlayan Cumhuriyetin en önemli, en kirli davası, bugün hâlâ çözülemedi. Çözülmek istenmiyor. Bunun bedelini, bugün hâlâ Türk Hukukçuları ödüyor. Kanıtlar, ifadeler, konuşmalar ortada. Çözecek bir babayiğitse yok. Açıkça isim veren ifadeler dikkate bile alınmadı. Hangi örtüyü getirirseniz getirin, bu davanın üstünü örtemeyeceksiniz. Bunun peşini bırakmayacağız.