Türkiye Değişim İstiyor

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bayan Milli takımına destek için Belgrat'a giden İYİ Parti lideri Sayın Akşener'e ,"Gezicilerle berabersin" diye laf yetiştiriyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu bay Kemal diye başladığı konuşmalarında 80 yıl öncenin CHP'sinin icraatlarından sorumlu tutuyor.

Partiden ayrılanlara tuzluk, dönek,taklacı gibi laflar ediyor.

Davutoğlu'na duyduğu tepkiden dolayı, Türkiye'nin seçkin üniversitelerinden biri olan Şehir Üniversitesini kapattı.

Cumhurbaşkanlığı makamı ülkeyi temsil eder. Bütün renkler, fikirler, farklılıklar, desenler onda bir bütünün parçaları olarak tezahür eder.Cumhurbaşkanı cumhurun başıdır. Bir partinin, mezhebin, meşrebin veya bir tarikatın temsilcisi olamaz. Millet adına konuşur, millet adına hareket eder. Makamını toplumun bir kesimine karşı kullanamaz.

Partili CB sistemine geçildiğinden beri, CB makamı ülkenin tüm eğilimlerini temsil etme özelliğini kaybetti. Bir partinin yanında, ötekilerin karşısında bir makam haline geldi. Toplayıcı, bütünleştirici, siyasi ve sosyal ihtilafları çözücü işlevini yitirdi. Hakem mevki olmaktan çıktı. Toplumsal uyuşmazlıkların hem tarafı, hem de bizzat kaynağı haline geldi.

Milliyetçilik siyaseti yapan bir partinin normal şartlarda böyle bir sistem değişikliğine onay vermemesi gerekirdi. Çünkü milliyetçilik, gerçekte bölmez, bölünme potansiyeli taşıyan zayıf alanların devlet ve milletle bağını güçlendirmeye çalışır. MHP'nin,Cumhurbaşkanlığı makamını milletin bir kısmının yandaşı, bir kısmının rakibi haline getiren bu sisteme niçin destek olduğunun -milliyetçilik- çerçevesi içinde bir açıklaması yoktur.

Ayrıştırıcı, kamplaştırıcı hiç bir siyaset meşru değildir. Fikir ayrılıkları başkadır bu ayrılıklar üzerinden toplumu kutuplaştırmak, hasımlaştırmak, devleti vatandaşın bir kısmının karşısına dikmek başkadır. Bu çatışmacı, kavgacı siyaset anlayışı hem toplumsal bütünleşmeyi engelliyor, hem de toplumsal enerjinin ülke kalkınması yerine iç kavgalarda harcanmasına neden oluyor. En kolay sömürülen toplumlar bölünük topluluklardır. Çünkü birbirleri ile didişmekten ülke kaynaklarını cebe indirenlere karşı toplu ve güçlü tepkiler veremezler. Aşağıdaki kayıkçı kavgası yukarıdakilerin saltanatına, yolsuzluklarına perde olur.

Partili başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanlığı makamı üzerinden devleti kapsayıcı, kucaklayıcı bir aygıt olmaktan çıkardı. Bugün Türkiye'nin iç kavgalar karşısında hakem rolü oynayacak bir mekanizması yoktur. Yargısı, yürütmesi, bürokratı, valisi, kaymakamıyla vatandaşın bir kısının yanında bir kısmının karşısında olan bir devlet sistemi oluşturuldu. Devleti temsil etmesi gereken bazı valiler yanlarına AKP il başkanlarını alarak mahalle toplantıları yapmaktadırlar.(Örnek Elazığ Valisi) Bu tek parti dönemi CHP'sinin AKP'de dirilmesidir.

Türkiye'nin süratle bu bölen, ayrıştıran sistemden kurtulması gerekiyor. AKP' de, Saray da artık toplumsal talepleri okuyamıyor. Tek parti dönemine dönüşün arkasında da bu gerçek dünyadan savrulma, zamandan ve mekandan kopuş yatıyor. Toplumsal sorunlara cevap verilemediği için toplumsal parçalanmadan medet umuluyor. AKP Türkiye'yi kutuplaştırırken, Bahçeli Türk Milliyetçilerini kutuplaştırıyor.Milliyetçiliğin içine düştüğü durumdan şikayet edenlere yapılan saldırıların arkasında bu gerçek var. Amaç, -milliyetçileri birbirleri ile kavgalı hale getirerek- birleşerek bir güç merkezi oluşturmalarını engellemek.

Ancak yıllardır başarı ile sürdürülen bu politika artık karşılık bulmuyor. Türkiye kavga değil, sorunlarının çözümünü, işsizliğin, enflasyonun, hayat pahalılığının bitirilmesini, kısacası değişim istiyor.Çünkü ne Erdoğan'ın, ne Bahçeli'nin, ne de onların kurguladığı partili CB sisteminin bugünün Türkiye'sine verecek bir şeyi kalmamıştır. Partili CB sistemi, ülkeye değil, partiye hizmet eder. Türk milleti Türkiye'ye hizmet edecek bir sistem istiyor.