W. Churchill: ”Türkleri savaşarak, asker ve silah kullanarak asla yenemezsiniz.. Türklerin sadece din adamlarını ele geçirip onları kulanın. Onlar devleti yıkarlar!“
Erdoğan: "Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben. Şu anda devletin başında kim var? Tayyip Erdoğan var."
Churchill’in planı işledi ve Türkiye şeyhler, tarikatlar ve cemaatler tarafından ele geçirildi ve yönetilmeye çalışıldı.
15 Temmuz tiyatrosuyla devletin kadrolarını ele geçiren Gülen ekibi tasfiye edildi. Aslında AKP iktidarı da aynı çizgideydi “Devleti ele geçirmek ve yönetmek” ikisi arasında menfaat kavgası neticesinde AKP 15 Temmuz tiyatrosunu iyi kullandı ve hasmını devirdi.
Sonrasında Türk insanı muhafazakar olduğundan “Din, Allah” diyenin arkasından sorgusuz sualsiz köle gibi koşma alışkanlığından dolayı ikinci bir işgal hareketi başlatıldı, bu hareketi AKP iktidarı başlattı Menzil Cemaati, İsmailağa Cemaati vs derken ülkedeki bütün vatansever demokratlar tasfiye edildi.
Ve ülke şu anda dini kullanan dinciler tarafından yönetilmektedir.
Dinleri ne mi? İslam ile alakası yok, İslam’ın haram kıldıklarını helal kılan, helal olanları görmeyip değiştiren bir adı konulmayan bir din anlayışı.
Erdoğan’ “Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben.” Diye ülkeyi yönetmeye devam ediyor.
Ekonomisi bozuk olan bir ülke çökmeye mahkumdur ve emperyalist ülkeler tarafından sömürülmeye de mahkumdur.
Ülkede üretim düşürüldü, organik üretim tamamen bitirildi ve yasaklandı. Tohumlar gübreler ve ilaçlar dışardan geliyor ve anlaşmalı olarak bağımlılık sağlandı. Böylece ülke üretimi dışa bağımlı hale geldi. Üstüne üstlük üretimde temel ihtiyaçlardan akaryakıta üst üste gelen zamlarla, devlet desteğinin büyük bir kısmı kesilmesiyle de üretim yapılamaz hale geldi.
Kazanan kim oldu?
Tabi ki dışa bağımlı iktidarın yandaşları kazandılar, ithalat izni onlara veriliyor ve onlar ithalat yapıyorlar, ürünlere kafalarına göre zam yapıyorlar.
İhracatı kimler yapıyor dersek, vatansever bazı kuruluşlar ülkenin kalkınması için var güçleriyle çalışıyorlar fakat onlara da devamlı zorluklar çıkartılıyor. Yandaş isen işin kolay, yandaş değilsen işin zor, karşı çıkarsan haksızlığa karşı iktidar tarafından hemen “Hain” damgasını yiyorsun.
Gıda konusunda kendine yettiği gibi büyük ihracatlar yapan Türkiye artık piyasalarda yok.
Gıdalar dışardan ithal ediliyor, tabi ki döviz kuruna göre ithal ediliyor yandaşlar tarafından, fiyatlar Avrupa Ülkelerindeki fiyatları dahi geçmektedir. Oysa memur ve işçilerin ücretleri Avrupa ülkelerinin memur ve işçilerinin aldıkları ücretlerin beşte biri kadar.
Nasıl geçinecekler?
En önemli konulardan birisi ülkeye gelen Suriyeli, Afganlı ve Afrikalı kaçakların her türlü haklardan faydalanması, sosyal haklardan Türk insanından fazla imtiyaz sahibi olmaları ve ülkeyi işgal etmeleri neticesinde Türk insanı aciz ve çaresiz duruma düşürülmektedir.
Bu durum aklımıza şunu getiriyor, Komşumuz Bulgaristan fakir bir ülkeydi, AB’ye girdi ekonomik olarak çıkmazdaydı, bütün gençleri kadınları Avrupa Ülkelerine dağıldılar ülkelerinde genç nüfus kalmadı.
Yaşadıkları ülkelerde kazandıkları paraları ülkelerine götürdüler ve bir zamanlar Türkiye’ye gelip çalışanlar artık Türkiye ucuz diye gümrükten elini kolunu sallaya sallaya alışverişe geliyorlar.
Son zamanlarda onlar da fiyatlardan şikayetçi olmaya başladılar.
Türk insanı krediler ve kredi kartlarıyla oyalandırıldı ve borçlandırıldı, çiftçi borçlandırıldı, mülk sahipleri borçlandırıldı ve ellerindekini satıp ülkeden gitmeye çalışıyorlar ve bütün varlıklarını yabancı kaçak sığınmacı denilen Araplara satmak zorunda kaldılar. Bazıları da iktidarın yandaşları tarafından yok pahasına alındı.
İktidar Türk değil ve Türklüğü ayaklar altına alan bir zihniyet olduğundan kazanan yandaşlar ve Araplar oldu kaybeden Türkler oldu.
Nereye doğru gidiyoruz?
Borçlanan, elinden malı mülkü giden Türkler Ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı ve onların yerine Suriyeli, Afganlı dinci terörist, işgalciler dolduruldu ve dolduruluyor.
Fazla değil beş on sene sonra ülkede bir referandum olursa nüfus yoğunluğu yüzünden kaybeden Türkler kazanan Türk düşmanları olacaktır.
Ülkenin tartışılmaz Anayasadaki dört maddesi yok sayılacak ve ülke bayrağı hatta ismi bile değiştirilecektir, tabi ki böyle gidilirse bir referandum olursa.
Sorumlusu kim?
Sizler daha iyi biliyorsunuz ama baş sorumlusu bu iktidarı her yönüyle destekleyen Bahçeli ve Ekibidir.