İnsan ömrü biyolojik olarak 35 en fazla 40 yıldır. İnsanın bundan sonraki ömrünü uzatan başta beslenme daha sonra barınma ve güvenliktir.

İnsan ömrünü bu unsurlara ek olarak uzatanda sağlık ile beslenme bilimi teknolojisi ve uygulamalarıdır.

Sondan başa doğru bu üç unsuru inceleyecek olursak, güvenlik içerisine başta stres, kaygı ve psikolojik hormonların düzgün salgılanmaması da yer almaktadır.

Barınma ise herkesin malum olduğu üzere en başta iklim ve çevre şartlarına bağlı olarak.. insanı giyimle birlikte koruyan unsurdur.

Bizim bu makaledeki ana konumuz beslenmedir.

Beslenmenin modern tarifi şu şekildedir: ‘’Hücrelerin Yaşama, Büyüme, İş, Verim Ve Üreme Gibi Hayati Faaliyetlerinde Yer Alan Birçok Metabolik Reaksiyonların Optimum Seyri İçin Dıştaki Kimyasal Ortamdan Gerekenlerin Yeterli Ve Dengeli (Optimum) Sağlanması ‘’ işidir.

Dikkat edilirse beslenme tarifinde en çok çarpıcı cümle yeterli ve dengeli veya Latincesi ile optimum kelimesidir.  Optimum kelimesi üzerinden hareket ederek, ülkemizin Türk insanının beslenmesini ele almamız gerekmektedir. Türk insanı nüfusumuz 25 milyonlara ulaşana kadar toprak varlığının 37 milyon hektarını tarım arazileri oluştururken ve aile üretimi yaygınken nispeten Optimum beslenebiliyordu.

Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki insan vücudunun bebeklerde  %  85'i gençlerde  %  75'i orta yaşlı ve üstündekilerde % 65 i 70'li yaşlarda ise sadece % 45'i sudur. Bu demektir ki beslenme bilimi kuru madde dediğimiz sudan hariç kısımla daha çok ilgilidir. İnsan kuru maddesini karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler mikro ve makro olmak üzere mineraller meydana getirmektedir. İnsan hem et hem ot yiyen  omnivor bir canlıdır. Bundan dolayı biyolojik değeri yüksek ruminantlar tarafından üretilebilen yapı taşı olan proteinleri , hayvansal ürünlerden almalıyız.  Proteinler de vücudumuzda sentezlenen yani esansiyel olmayan aminoasitlerden vücudumuzda sentezlenmeyen mutlaka dışarıdan alınması gereken esansiyel aminoasitlerden meydana gelir.

Optimum protein beslenmesi  şu şekildedir; Sağlıklı bir insanın çocuklarda günlük kilo başına iki gram gençlerde kilo başına bir buçuk gram 20'li 30'lu yaşlarda kilo başına bir gram ileriki yaşlarda ise yarım  grama kadar düşen protein ihtiyacı vardır; bu proteinin yaklaşık %30'unun hayvansal orijinli olması gerekmektedir. Yukarıdaki verilen rakamlar üzerinden hareket edersek ortalama bir Türk insanının günlük total protein ihtiyacı 70-80 gram/ gün hayvansal protein ihtiyacı 33 gram /gün civarlarındadır.

Total günlük protein  gereksiniminin  %30'unun hayvansal orijinli olmasının sebebi esansiyel aminoasitlerin ve B12 vitamininin (Cyanocobalamin)sadece hayvansal gıdalarda olması nedeni iledir. Bir milletin sağlıklı beslenebilmesinin ölçüsü bu esansiyel aminoasitleri ihtiva eden protein tüketiminin günlük miktarıdır. Burada ideal rakam 33 gram/ gündür. Peki ülkemizin durumu nedir?

Kırmızı et üretim tahmini, Tarımsal İşletmelerde Hayvansal Üretim araştırmasından elde edilen demografik verilere dayalı olarak belirlenen "Kasaplık Güç Oranı" ile hesaplanan "iç popülasyondan kesilen hayvan sayısı" ile "ithalattan kesilen hayvan sayısının ortalama karkas ağırlıkları ile çarpılması suretiyle elde edilmektedir. Bu hesaplamalara göre TÜİK kırmızı et üretimi, 2023 yılında 2 milyon 384 bin 47 ton olarak tahmin edildiğini bildirmektedir. TÜİK'in 2022 verilerine göre ülkemizde 110 milyon adet yumurta tavuğu mevcut olup toplamda 20 milyar adet tavuk yumurtası üretimi gerçekleşmiştir. Yine TÜİK'in 2022 yılı verilerine göre yaklaşık 1,4 milyar tavuk kesilmiş ve 2,5 milyon ton beyaz et üretimi gerçekleştiği bildirilmiştir. TÜİK’e göre, 2022 yılında 21 milyon 563 bin 492 ton olan çiğ süt üretim tahmini, 2023 yılında %0,4 azalarak 21 milyon 481 bin 567 ton oldu denilmektedir.

Eurostad ve diğer kaynaklardan elde ettiğimiz rakamlara göre kırmızı et tüketiminin açıklanandan en az 1200000 milyon ton /yıla kadar düştüğünü tahmin ediyoruz. Süt tüketimi ise 11 milyon litre/yıl civarlarına düşmüştür.. Yumurta tüketiminin ise 50 milyon adet/ güne düştüğünü biliyoruz. Üstelik ülkemiz nüfusuna 13 milyon civarında sığınmacının da eklediğini düşünürsek bugünün gıda terörünü daha iyi anlayabiliriz..

 Bütün buradan hareketle yaptığımız son hesaplara göre günlük hayvansal protein tüketimi 14 gram/ gün civarına düşmüştür, olması gereken rakam ise yukarıda vermiştik günlük en asgari 33 gram/ gün dür.

Bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinde 50 gram/ gün Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 80 gram /güne kadar çıkmaktadır.

Başka ifade ile Türkler doymakta ancak beslenememektedirler. 

Her 305 ila 400 günde insan vücudunun tekrar yapılıp yıkıldığı  göz önüne alınırsa söz konusu amino asit eksikliği en başta beyin gelişimine etki etmektedir, dolayısıyla çok inanan az düşünen bir beyin yapısının en önemli sebeplerinden biri dengesiz ve eksik beslenmedir.

Enerji tüketiminde ülkemizin insanının fazla bir sorunu yoktur. Çünkü özellikle karbonhidrat ağırlıklı veya yağ ağırlıklı bir beslenme vardır. Söz konusu esansiyel aminoasit doksanlığıyla beslenen insanlar genetik potansiyelleri olmasına rağmen yeterli beslenemediklerinden daha az algılar daha geç öğrenir ve iyi eğitilemezler. Bu insanlara bazı gerçekleri anlatamazsınız genetik olarak ne kadar zekâ seviyeleri yüksek olursa olsun yeniden yapımındaki eksikliği bu insanların yeterince düşünme yargılama öğrenme kabiliyetlerini derinden etkilemektedir.

 Ülkemizde herkes siyasete kitlendiğinden TÜİK’te inandırıcılığını yitirdiğinden bu acı gerçek göz ardı edilmekte gıda fiyatlarının yüksekliği sadece bir doymama eksikliği olarak görülmektedir.

Sokak röportajlarında çok sık görebilirsiniz hatta televizyon programlarındaki yarışma programlarında üstelik de eğitimli insanların sorulara verdiği yanıtlarla yetersiz ve dengesiz beslenmenin beyin fonksiyonlarındaki etkisini çok rahat tespit edebilirsiniz. Siz ne kadar eğitime bütçe ayırırsanız ayırın algılama kapasitesi eksik beyinler bundan yararlanamazlar.

Anılar Sandığımız Gibi Sadece Beyinde Değilmiş! Anılar Sandığımız Gibi Sadece Beyinde Değilmiş!

Burada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz eskiden daha fakirdik o zaman eskiden daha kötü anlamamız gerekirdi. Böyle bir durum yok çünkü eskiden herkesin bir aile üretiminden gelen bir yapısı vardı gene nüfusumuzun neredeyse büyük çoğunluğunu şehirlere taşıdık köylerimiz boşaldı insanlarımız üretimden özellikle tarımsal üretimden hızla uzaklaştı. Yapılan araştırmalara göre tarımsal üretimden uzaklaşanların tekrar bu üretime dönmeleri bitkisel üretimde 5 yıl hayvansal üretimde ise 10 yılı bulmaktadır. Hayvan varlığımız da hızla azalmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse boğa altı inek sayımız sadece 5 yıl önce 5 milyon iken şu anda 3 milyon civarındadır .

Bu rakamlarda hala kırmızı et tüketiminde ve süt tüketiminde düşmeye rağmen hayvan ithalatının en önemli gerekçelerindendir .Bir süt sığırının  yeniden toparlanıp üretime geçmesi en asgari 30 ayı bulmaktadır Bir de hayvansal üretime kaba yem sağlayacak çoğu mera bitkisel üretim kısmından en verimli topraklarımızdan 11 milyon hektarı şehirleşmeye kaptırdığımızda eklenirse  yukarıda  rakamlarla açıklanan kötü durum insanımızın daha az algılayan daha az düşünen daha az tepki veren bir toplum haline gelmesinin en önemli sebeplerindendir.

Editör: Habererk Com