Anadolu'da yıllardır süregelen ve zaman zaman derin tartışmalara neden olan Türk-Kürt meselesinin 1514 yılında Çaldıran Savaşıyla başladığına dikkat çeken Siyaset Bilimci ve Yazar Ömer Turan, Osmanlı ile yok edilmeye çalışılan Türk varlığına Atatürk'ün sahip çıktığını vurguladı.

İşte Ömer Turan'ın çok anlamlı o yazısı:

"Anadolu’daki Türkmenlerin önemli kısmı Şah İsmaili destekliyordu. Yavuz ve onu destekleyen devşirmeler bu Türkmenleri devlete tehdit unsurlar olarak algıladı ve ona göre politika belirlediler. Çaldıran savaşı öncesi bir çok Türkmen aşirete cephe alındı.

Yavuz Çaldıranda Şah İsmaili ezdikten sonra, Kürt İdris-i Bitlis’i üzerinden bölgeyi yeniden yapılandırdı. Bu yeni dönemde Türk nüfus ağırlıklı olan bölge Kürtleştirildi. 9. yüzyılda Anadolu’ya giren Kürtler 1514’den sonra Yavuz tarafından bölgede etkin konuma getirildi. Şöyle;

Yavuz ve onu destekleyen devşirme kliği bölgedeki Türkmenleri Şah İsmaili destekledikleri gerekçesiyle hedef aldı. Yüzbinlerce Türkmen bölgeden sürüldü. Bir Türk yurdu olan Van gölü ve çevresi önemli ölçüde Türksüzleştirildi.

Yavuz’un bölgeyi yeniden şekillendirmek için görevlendirdiği İdris-i Bitlis’i sürgün edilen Türkmenlerin yerine Sünni Kürt aşiretleri getirdi. Şah İsmail’e karşı bütün sınır boyunca Sünni Kürtlerden bir duvar oluşturdu. İdris Kürtleri Doğubeyazıt’a kadar sınır boyu yerleştirdi

Yavuz hiç kimseye vermediği yetkileri İdris-i Bitlisiye verdi.İdris-i Bitlisiye boş fermanlar verdi.İdris bu sıra dışı yetkiyi kullanarak bölgedeki Türkmenlerin önemli kısmını sürdü, onların yerlerine Kürt aşiretleri yerleştirdi. Türk yurdu olan Van gölü çevresini kürtleştirdi

İdris-i Bitlis’i bölgede Kürt aşiretler için Ocaklık sistemini kurdu. Bu sistem sancak sistemine göre çok imtiyazlıydı. Kürt beylerine tam yetkili olacakları Mirlikler kurdu. Vergi ve asker muafiyeti verdi. Mirlik babadan oğula geçiyordu. Bu durum Tanzimat’a kadar sürdü.

Türk aşiretlerin olduğu yerde devlet tarafından atanan Sancak beyleri vardı. Vergi ve asker yükümlülüğü çoktu. Kürt mirliklerinde ise mirlik yani beylik babadan oğula geçiyordu, asker ve vergi muafiyeti yoktu. Devlet içinde devlet gibiydiler.

Bölgedeki Türkmenler Kızılbaş ilan edilip tasfiye edilme riskiyle karşı karşıyaydı. Dolayısıyla ya İran’a, şahın yanına göçtüler, ya batıya göçtüler Ya da bölgedeki varlıklarını devam ettirebilmek için Kürtleştiler, iki üç nesil sonra Kürtçe ana dilleri oldu.

Bugün bölgede yüzbinlerce Kürtleşmiş Türkmen vardır. Mesela, Şivan Perver Kürtleşmiş Türkmendir. Aşireti, ailesi Kürtleşmiş Türkmendir. Perverin babası Türkmen olduklarını bizzat kendisi açıkça söylüyor. Böyle Yüzbinlerce örnek var. Bence 2 milyon cıvarı Kürtleşmiş Türkmen var

Osmanlı 19. Yüzyılda on binlerce Toros Türkmenini Diyarbakır’a sürdü. Bu Türkmenlerin Alevi olanları dışında kalanları 3-4 kuşak sonra Kürtleşti. Bunu ben değil Yaşar Kemal söylüyor. Belgesidir. Bugün sadece bunların sayısı 500 bin civarıdır.

Osmanlıyı ele geçiren Devşirme kliği Yavuzdan sonra Türkmen ve Yörüğü tehdit olarak gördü, kızılbaş, Celali, Alevi diyerek Türkmen nüfusunu kurdu. Bu Atatürke kadar bu böyle devam etti. Türke Atatürk sahip çıktı.

Atatürk kurduğu devletin merkezine Türkü koydu. Atatürk Türk soylu nüfus ve göç politikasıyla Kırılan, yok edilmeye çalışılan Türk nüfusunu tekrar ihya etti. Atatürk’ten sonra bu politika terkedildi. Türk Atatürk’ten sonra yine yetim kaldı, yine dışlandı, horlandı."