Türkiye ve öncesi Osmanlı üzerinde plan yapanlar, yaptıkları planları mutlaka önce çok parlak bir ambalajlayıp topluma sunuyor, tabii toplumda bir dayanak buluyor, yaptıkları planları kanunlaştırıp uygulamaya sokuyorlar. Zaman içinde de toplumumuzu bu plan dahilinde sülük gibi sömürüyorlar.
Osmanlı’daki Tanzimat ve Islahat fermanları, insan hakları ve çağdaşlaşma olarak topluma sunuldu fakat zaman içinde bu fermanların bir İngiliz projesi olduğu ortaya çıktı. Sonuçta bu fermanlardan yaklaşık 80 yıl sonra İngilizler Osmanlı’yı yıkıp İstanbul’umuzu işgal etti.
Bu ambalajlamalara bir diğer örnek de eski başbakan Tansu Çiller zamanında girdiğimiz AB gümrük birliği anlaşmasıdır. Tansu hanım, Türkiye’nin tüm metropollerinin billboardlarına Türkiye’nin AB’ye girdiğini gösteren görseller yaptırdı. Fakat gümrük birliği AB ekonomisine yaradı, yarayacağı zaten belliydi. Ama ambalaj aksi yönde yapıldı.
2000’li yılların başında kurulan AK Parti, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)nu parlatılmış bir ambalajla topluma sunmuş. ABD’nin Ortadoğu’ya barış ve demokrasi getireceği ambalajlanmış topluma sunulmuş, AK Parti başkanı Erdoğan 33 kez BOP eşbaşkanı olduğunu açıklamıştı. Sunum çok iyiydi ama sonuç milyonlarca insanın katledilmesi, evsiz yurtsuz kalması, fakir aç kalması oldu.
Türkiye’nin son yıllardaki en önemli sorunlarından biri Suriyeli düzensiz göçmenler konusudur. Ambalaj, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenme işinin sınır boyu 10 kilometre eninde 49 yıllık kullanım karşılığında bir İsrail firmasına verilmesiyle başladı. Tabii bu başlangıç bir cambaza bak oyunuydu. Çünkü zamanın ana muhalefet partisi, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesini değil, işin bir İsrail firmasına verilmesini gündeme getirdi. Mayın temizleme işi İsrailli firmadan alındı ama sınırdaki tüm mayınlar başka bir firmaya temizlettirildi. Doğal olarak yaklaşık 8 milyon Suriyelinin Türkiye’ye göçünün altyapısı hazırlandı ve Suriyeli göçmenler tüm Anadolu’ya çil yavrusu gibi dağıldı. Halen Türkiye’nin büyük metropollerinde Suriyeli düzensiz göçmenlerin oluşturduğu gettolar var. Üstelik Suriyeli düzensiz göçmenlerin Türkiye’ye yani tüm toplumumuza maliyeti yıllık 15 milyar dolar seviyesinde. Ama ambalaj ne güzeldi değil mi; Suriye ile barış içinde yaşayalım, aramızdaki sınır mayınlarını kaldıralım, Tayyip bey ile Esad bey Bodrum’da bir FETÖ’cünün otelinde birlikte tatil yapsın, birlikte denize girsin vesaire.
Ambalaj bu ama sonuç, demografik yapımızı bozacak seviyede bir işgalle boğuşuyor olmakla karşı karşıyayız.
Son çıkan Kentsel Dönüşüm Yasası da Türk milletini metropollerden kovma projesi olarak düşünülebilir.
Toplumda pek tartışılmadı, bir tek Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ konuyu gündeme taşıyor.
Konunun ambalajının başladığı nokta, Türkiye’de enflasyonun yüzde yüzlerde seyrettiği son 2 yılda kira artışlarının kanun zoruyla yüzde 25’le sınırlandırılması, konut kredilerinin kapanması, çeşitli müdahalelerle bir konut krizinin üretilmesi ile başlamıştı. Kiracının korunması gibi sunulan ama mülk sahiplerinin tapu ile sahip oldukları mülklere devlet eliyle zorla ellerinden alınma hakkının herhangi bir güce verilmesi, gelişmiş demokrasilerin en temel hakkı olan mülk sahipliği güvencesini sorunlu hale getirmektedir.
Anlaşılan, mülk fiyatlarının gerek kiracı sorunlarıyla, gerek imar ve satılma korkusu yoluyla, olabildiği kadar düşürülüp küresel fonlar eliyle Türk milletinin dişinden tırnağından yıllarca birikimleriyle edindiği mülklerini üç otuz paraya kapatılma çalışması yapılmış, yakın zamanda da uygulamaya konacaktır.
Gayrimenkul endeksi; hani borsa endeksinin bir düzlemde inişli çıkışlı çizgileri vardır, işte o borsa endeks çizgilerinin çok ağır işleyenidir. Gayrimenkulde aşağı gidiş yavaş yavaş bir yıl, yukarı gidişi de aynı yavaşlıkla yılla izah edilen zaman sürecinde hareket eder.
Tavsiyemiz hiç kimse mümkünse mülkünü satmasın çünkü bu küresel fon çetelerin tabii olarak yerli işbirlikçileri de var ve olacak .
İnsanlar mülkünü mahallesinden herhangi bir kişi aldı diye satacaklar fakat satılan mülkler bir havuzda toplanacaktır .
Biraz abartılı gelebilir ama bu emperyalizmin daha önce uyguladığı bir plandır .
İstiklal savaşı öncesi Ege bölgemizde çok olmayan yıllar içinde mülklerin yüzde 60ının yabancılara geçtiğini (kötü olan bu durumun şimdi Ak Parti Milletvekili Hulki Cevizoğlu’nun 1917 işgal ve direniş kitabında yazıyor olmasıdır) biliyoruz .
1900lü yılların başından itibaren Yahudilerin Filistin’den mülk almış ve İsrail’in temellerinin bu alınan mülklerle oluştuğu gerçeğini artık çocuklarda biliyor .
Anadolu toprakları Türk milletine dedelerinden miras kaldı .
Anadolu toprakları Türklere vatan oldu .
Türk milleti vatanına toprağına sahip çıkmalı .
Vatan kaderine terk edilmemeli ….