Uğur Dündar’ın sunduğu Demokrasi Arenası programının konukları CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İyi Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray ve TV Programcısı Metin Uca oldu.

Programda Uğur Dündar’a, Sedat Peker’in “Evime gelmiş, keşke haberim olsaydı beraber bir kahve içseydik” sözlerini hatırlatması üzerine Dündar, 2001 yılında Sedat Peker’le olan anısından bahsetti.

Dündar, o anları şöyle anlattı:

“Yıl 2001 ben Star TV’de haber başkanıyım. O sırada Sadettin Tantan İçişleri Bakanı, İstanbul’da da çok dürüst, çok namuslu bir emniyet müdürü var Kazım Abanoz. O kadar sade, düzgün bir insandı ki… Bana telefon etti dedi ki ‘Uğur Bey, Sedat Peker’in Şile’de bir evi var hazine arazisine duvarları tecavüz etmiş, belediye buraya yıkım kararı çıkartmış ama yıkmaya cesaret edemiyor, biz ekip gönderdik o hazineye sarkan kısımlar yıkıldı, kameraya da aldık ama hiçbir televizyon yayınlamaya cesaret edemiyor’ dedi.

O tarihte de biz Sedat Peker’i genellikle Bağdat Caddesi ve civarında gençleri uyuşturucuya alıştıran, o torbacı diye tabir edilen kişilere yönelik mücadele ötesinde bunları cezalandıran bir kişi olarak biliyoruz. Bir kabadayı imajı var. Ben dedim ki, Kazım Abanoz’a, ‘Tamam sayın müdür ama biz bunu siz gönderdiniz diye yayınlamayız. Ben elemanlarımı gönderirim, muhabirlerimi gönderirim onlar bakarlar eğer doğruysa bu görüntüler ve haber gayet tabi yayınlarız’ dedim.”

Muhabir arkadaşlarının söz konusu yere gittiğini söyleyen Dündar, daha sonra haberi yayınladıklarını ifade etti. Haberden sonra kendisini Sedat Peker de dahil olmak üzere hiç kimsenin aramadığını söyleyen Dündar, en ufak bir tepki gösterilmediğine dikkat çekti.

“EVİ İLAÇLADIK, BİR İKİ GÜNLÜĞÜNE ŞİLE’YE GİTTİK”

Peker’in evine gitme sürecini detaylıca anlatan Dündar, şu ifadeleri kullandı:

“Aylar geçti biz yazlık tatilimizden döndük, eşim ikiz çocuklarımıza hamile. Evde böcekler çıkmış, ilaçlama yapmak lazım ama o vaziyette evde durulmaz. Bir iki günlüğüne yakın bir yere gitmemiz gerekiyor. Ben Şile Belediye Başkanı’na açtım telefonu, dedim ki, ‘Orada kara paracı olmayan, mafyacı olmayan bir otel tavsiye edin bize, orada bir kaç gün kalacağız. Bildirdi, biz de gittik.

Ertesi sabah kalktık, Karadeniz’in fırtınalı günlerine denk gelmişiz. Kahvaltıdan sonra ben büyük oğlum 2 yaşında, onu aldım gezmek için dışarıya çıktık. Benim çocuk bahçedeki kaydırakta, salıncakta bayağı oynadı.”

“BEN BU HALİYLE O GÜN TANIMIŞ OLSAM SESLENİRDİM, ‘BEN UĞUR DÜNDAR’ DİYE”

“Oğlum, ‘Baba biraz daha ileriye gidelim’ dedi. O sırada birisi çıktı karşımıza ‘Buradan ileriye gidemezsiniz’ dedi. ‘Neden’ dedim. ‘Burası şahıs malı’ dedi. ‘Peki burası’, ‘Orası hazineye aitti, orayı çocuk parkı haline getirdik ve halka açtık’ dedi. ‘Peki buranın sahibi kim?’ dedim. ‘Gel göstereyim’ diyerek ilerledik.

Duvarın alçaldığı bir yer var. Oradan baktım bir yüzme havuzu, havuzun başındaki sedirde birisi oturmuş, yerde de 7-8 kişi onu dinliyorlar. Orada bende jeton düştü, dikkatlice baktım sedirde oturan kişi Sedat Peker. Burası bizim o duvarları yıkılırken gösterdiğimiz yer.

Ben hemen çocuğun elinden tuttum eğilerek yavaş yavaş çıktım. Hanıma da dedim, ‘Topla bavulları biz gidiyoruz’.

Videolarından tanıdığımız Sedat Peker’i ben bu haliyle o gün tanımış olsam seslenirdim, ‘Ben Uğur Dündar’ diye. Çünkü biz bir yalan söylemedik, iftira atmadık, o da tepki göstermedi. Anladım ki sonra yasalar çerçevesinde halletmiş meseleyi.

Ayrıca o tür insanlar siz ona gebe kalmazsanız, sadece işinizi yaparsanız size saygı duyarlar. Bugün seslenirdim, ‘Kahvenizi içmeye geldim’ diye otururduk, belki kitap konuşurduk, felsefe konuşurduk.

Çok kitap okumuş, onun okuduğu bazı kitapları ben de okumuştum. Yine o şekilde beni uğurlardı. Böyle bir anımız var. Yani ‘evime geldi’ dediği olay budur.”